Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Meb Yayınları (MESEM)

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 97 (MESEM)

“11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 97 Meb Yayınları (MESEM)” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 97 (MESEM)

Kız koştu. Çabucak döndü. Kesmik, ateşi sarı aleve boyadı. İbrahim’in keyfi üstüne geldi. Açlığını hissetti:

— Çabuk kaynatın bulguru, dedi. On altısına yeni basmış oğluna döndü:
— Bugün aklım Dorukısrak’a takıldı. Çifte gittim geldim, onu düşündüm. Dışarda kış geldim diyor. Ahırdaki saman belli, saçkı belli. Ben, öküzlerin, tayın, kıratın yeygisini onunla paylaştıramam. Tayın arpasına ortak edemem. O, bu yıl başının çaresine bakacak. O, bu yıl ‘Yılkılık…’ Dağda ot kalmadı, çöp kalmadı. Köyün sığırı üç beş gün yaylıma ya çıkar ya çıkmaz. Nerde ise şimdi sığır döner. Harman yerinde yolunu kesersin, kısrağı çevirirsin. Burnunu dağa doğru dönderirsin sürersin tepeye kadar. Varsın başının çaresine baksın. Bahara sağ salim elimize geçerse ne âlâ! Yook, bir dereyi doldurursa, o da onun bileceği iş… Bundan sonra onu ne çifte koşabilirsin, ne düvene… Tayı, inşallah baharın kırata eş olur. Yılkıdan sağ salim dönerse helbet ona da bir vazife buluruz. Kalk şimdi sen. Küçük kardaşını da al, sığırı karşıla…

Çocuklar fırladılar. Derede ceplerini taşlarla doldurdular. Sığır, geride büyücecik bir toz bulutu bırakarak, sakin, gailesiz ilerliyordu. Dorukısrak’ın zayıflığından beklenmedik bir zindelik vardı üstünde. Mustafa’nın yanına yaklaşmasını hiç yadırgamadı. Mustafa, olmazsa, küçük Haşan çok zaman kendisini çevirir, zor güç üzerine atlar, eve gelirdi. Kısrak Mustafa’nın binmesi için durdu. Mustafa binmedi. Hayvanların geçmesini bekledi. Hepsi geçtiler. Çoban, onları gördüyse de ilgilenmedi. Malları toparlayarak uzaklaştı.

Mustafa Kısrak’a atladı. At yürüdü. Fakat Mustafa elindeki değneği atın boynuna vuruyor, geri geçirmeye çalışıyordu. At, köye doğru yürüdü. Değnek darbeleriyle yarı sola döndü. Bir şey anlamıyordu olanlardan. Yirmi otuz metre böylece gitti. Vuruşlar kesilmişti. Birden geriye köy yönüne döndü. Yeniden boynuna darbeler indi. Bir teslimiyet edasına büründü. Tepeye doğru yol aldı. Ağabeysinin peşinden gelen Haşan, yalvarıyordu:

— Bir daha Doru’yu ya görürüm, ya göremem. Ağam, ağam icicik de ben bineyim! Öbür at bindirmez ki beni sırtına.

Mustafa duymazlıktan geldi. Birkaç yüz metre gittiler böyle. At yavaşlamıştı. Bir yorgunluk çökmüştü üstüne birden. Beli biraz daha çöktü, boynu biraz daha uzadı, aşağı doğru düştü.
Mustafa gerilere baktı. Köydeki toz azalıyor, rüzgârlarla birlikte batıya doğru kayıp gidiyordu. Güneş, uzak, çok uzak dağlara yaslanmış, büyümüş, büyümüş, bir dünya olmuştu.
Bir acıma hissi doldu Mustafa’nın yüreğine. Babası gözünde mercimek kadar küçüldü. Geçmiş yılları anıladı. Şimdi altında bitkin yürüyen atın emekleri gözünün önüne gelir gibi oldu. Birden aşağı atladı. Atı olduğu yerde bıraktı:

— Haydi, dedi kardeşim, koş.
Tepeden aşağı uçar gibi indiler. Dereye yaklaşınca dönüp ata baktılar. Doru, ağır adımlarla peşlerinden geliyordu. Mustafa Hasan’a:
— Sen bekle. Gelince taşa tut. Ben seni Topal’ın bahçede beklerim, dedi. Yürüdü.
Haşan kısrağı yarı yolda karşıladı. Ürkütmeye çalıştı. At, hiç oralı olmadı. Hasan’a donuk donuk baktı. (…)

Haşan, birkaç taş daha attı peşinden. Sonra içini saran ürpertinin etkisiyle ağabeysinin yanına koştu.

Doru, başı önünde bir süre gitti. Yola gelmişti. Yolun ortasında durdu. Kimsecikler kalmamıştı ortalarda. Güneş de başını alıp gitmiş, ufukta uzunca bir kızıllık şeridi bırakmıştı. Bir yöne gitmek istemiyordu canı Kısrak’ın. Ayakları hafiften titriyordu. Soğuk, tüylerini diken diken etmişti. Beli biraz daha aşağı doğru büküldü. Kıyıları çapaklanmış kirpikleri ortasında siyah gözleri bir noktaya çivilenip kalmıştı. Böyle ne kadar kaldığını kendi de bilemedi. Bir süre sonra başı köye doğru çevrildi. Birkaç ışık battı gözüne. Kulağına çok iyi tanıdığı köpeklerin sesleri çarpıyordu. Belini yükseltti. Arka ayaklarını öne doğru çekti, başını ve boynunu yukarı kaldırdı. Gövdesiyle köye doğru döndü ve yürüdü…
Köye girdi. Aralıklarla birkaç köpek hırladı. Doru öksürür gibi bir ses çıkarttı onlara…

  • CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 97 (MESEM) ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
1
angry
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!