Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Anka Kuşu Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 162 Cevapları Anka Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Anka Yayınevi Sayfa 162 ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 162 Cevapları Anka Yayınevi

Terlikçiler Sokağına girdiğinde değişen şeyin şehir değil, kendisi olduğuna inanmak üzereydi, ama yüzündeki harfleri okuduktan sonra şehrin esrarını anladığına öyle karar vermişti ki, bu doğru olamazdı. Bir halıcı dükkânının
vitrinine bakarken, içinden gelen bir dürtüyle, sergilenen halıları daha önceden gördüğünü, kendi çamurlu ayakkabıları ve eski terlikleriyle yıllarca onlara bastığını, kapı önünde kahvesini içerek şüpheyle kendisine bakan dikkatli dükkâncıyı iyi tanıdığını, dükkânın küçük üçkâğıtçılıklar küçük kazıklanmalarla dolu tarihini ve toz kokan hikâyesini, kendi hayatı gibi bildiğini düşündü. Aynı şeyi, kuyumcu, antikacı ve ayakkabıcı vitrinlerine bakarken de düşündü. Aceleyle iki sokak daha değiştirdikten sonra, bakır ibriklerden kefeli terazilere kadar Kapalıçarşı’da satılan bütün eşyayı bildiğini, müşteri bekleyen bütün tezgâhtarları, sokaklarda yürüyen bütün insanları tanıdığını da düşündü. Bütün İstanbul tanıdıktı; şehrin Galip’ten gizli hiçbir esrarı yoktu.
Bu duygunun verdiği huzurla sokaklarda rüyada gezinir gibi yürüdü. Vitrinlerde gördüğü ıvırzıvır, sokaklarda karşılaştığı yüzler ömründe ilk defa Galip’e hem rüyalarındaki gibi şaşırtıcı, hem de hep birlikte gürültüyle yenen bir aile yemeğindeki gibi tanıdık ve huzur verici geldi. Işıl ışıl kuyumcu vitrinlerinin önünden geçerken, bu huzurun, yüzünün üzerinde dehşetle okuduğu harflerin işaret ettiği sırla ilgili olduğu aklına geliyordu, ama harfleri okuduktan sonra, geçmişinde bıraktığı o acıklı ve talihsiz kişiyi düşünmek istemiyordu hiç. Dünyayı esrarlı yapan bir şey varsa, o da, insanın kendi içinde barındırdığı, ikiz kardeşi gibi birlikte yaşadığı bir ikinci kişinin varlığıydı. İşsiz tezgâhtarların kapı önünde pineklediği Kavaflar Sokağını geçtikten sonra küçük bir dükkânın girişinde sergilenen parlak renkli İstanbul kartpostallarında Galip şehir manzaralarını görünce içindeki o kişiyi çoktan arkada bıraktığına karar verdi: Kartpostallar o kadar tanıdık, o kadar bayat ve basmakalıp İstanbul görüntüleriyle doluydu ki, Galata Köprüsüne yanaşan Şehir Hatları vapurlarının, Topkapı Sarayının bacalarının, Kız Kulesinin, Boğaz Köprüsünün tanıdık ve bayağı görüntülerine bakarken şehrin kendinden gizli hiçbir esrarı olamazmış gibi geldi Galip’e. Ama, cam yeşili vitrinleri birbirini yansıtan Bedesten’in dar sokaklarına girer girmez bu duygu kayboldu. “Birisi beni takip ediyor,” diye düşündü korkuyla.
Çevrede dikkatini çekebilecek şüpheli birisi yoktu, ama ağır ağır yaklaşan durdurulmaz bir felâket gibi duygu Galip’i hemen sardı. Hızla yürüdü. Kalpakçılar Caddesine varınca sağa saptı, cadde boyunca yürüyüp çarşıdan çıktı. Sahaflar Çarşısından hızını hiç kesmeden çıkacaktı, ama Elif Kitabevinin önündeyken dükkânın yıllardır olağan karşıladığı adı Galip’e, birden bir işaret olarak gözüktü. Şaşırtıcı olan şey, Hurufilere göre bütün harflerin ve böylece bütün âlemin içinden çıktığı Arap alfabesinin ve Allah’ın adının ilk harfi ‘elif’in dükkânının adı olması değil, kitapçı dükkânının üstüne elif’in, tıpkı F.M. Üçüncü’nün öngördüğü gibi, Latin harfleriyle yazılmasıydı. Bunu bir işaret değil, sıradan bir olgu gibi görmek isterken, Galip’in gözü Şeyh Muammer Efen- di’nin dükkânına takıldı. Bir zamanlar kenar mahallelerdeki (…) milyarder Amerikalıların dadandığı Zamani şeyhinin kitapçı dükkânının kapalı olması, şeyh efendinin soğukta evden çıkmak istemediği ya da öldüğü gibi sıradan bir gerçeğin değil, Galip’e şehrin içinde hâlâ gizlenen bir esrarın işareti olarak gözüktü. “Hâlâ görüyorsam şehrin içinde bu işaretleri,” diye düşündü, eski kitapçıların kapı önlerine bıraktıkları yığın yığın çeviri polisiye romanlar ve Kuran şerhleri arasından yürürken, “yüzümdeki harflerin bana öğrettiği şeyi öğrenememişim demektir.” Ama bu değildi neden: İzlendiğini aklına her getirişinde, adımları kendiliğinden hızlanıyor, şehir de bildik tanıdık işaretler ve nesnelerle kaynaşan huzurlu bir köşeden, bilinmeyen tehlikeler ve gizlerle kaynaşan korkulu bir âleme dönüşüyordu. Galip, hızlı, daha hızlı yürürse ancak peşindeki gölgeyi arkada bırakabileceğini, huzursuzluk veren esrar duygusunu unutabileceğim anladı.
Beyazıt Meydanından hızla Çadırcılar Caddesine girdi, oradan, adını sevdiği için Semaver Sokağa saptı, ona paralel Nargileci Sokaktan aşağı Haliç’e doğru indi ve Havancı Sokaktan dönüp yeniden yokuş yukarı çıktı. Plastik atölyeleri, aşevleri, bakırcı dükkânları, anahtarcılar gördü. “Demek ki yeni hayatıma başlarken ilk önce bu dükkânlarla karşılaşacakmışım,” diye düşündü bir çocuk saflığıyla. Kovalar, leğenler, boncuklar, parlak elbise pulları, polis ve asker kıyafetleri satan dükkânlar gördü. Bir hedef olarak aldığı Beyazıt Kulesine doğru yürüdü bir ara, gerisin geri döndü, kamyonlar, portakal satıcıları, at arabaları, eski buzdolapları, hamal arabaları,

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

12. Sınıf Anka Yayınevi Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 162 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
1
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!