Abayı Yakmak Deyiminin Hikayesi Kısaca
Abayı Yakmak Deyiminin Hikayesi
Abayı Yakmak Deyiminin Hikayesi Kısa
Abayı Yakmak Deyiminin Hikayesi Kısaca
Abayı Yakmak Deyiminin Anlamı
- Aşık olmak, birine gönül vermek.
Dışarısı kış kıyamet… Hava buz gibi soğuk, yağmur delicesine yağıyor, fırtına yıkıyor ortalığı. Tekkenin en geniş odasında, genç dervişler sırtlarını alev alev yanan ocağa vermiş, ders dinliyordu. Ocağa sürekli odun atılıyor, alev canlı tutuluyordu ama geniş odanın ısınmasına yetmiyor bu. Genç dervişler, dikkatlerini hocalarına vermeye çalışırken bir yandan da üstlerindeki kalın yün kumaştan yapılmış abalarına sarılarak soğuktan korunmaya çalışıyorlardı.
Dışarıdaki rüzgâr azıttıkça azıtıyordu. Soğuğun içine işlediği genç dervişlerden biri, daha fazla dayanamayınca oturduğu yerde geriye giderek, sırtını alev alev yanan ocağa biraz daha yaklaştırdı. Sonra, biraz daha…
O sırada, ocaktan sıçrayan bir kıvılcım, küçük bir ateş parçası, sırtını ocağa iyice yaklaştıran dervişin üstündeki abaya geldi. Kıvılcımın değdiği noktadan, önce ince bir duman yükseldi. Duman aleve döndü sonra. Genç derviş, sırtının giderek ısındığını hissediyordu ama bunu ocağa yaklaşmış olma İlk uyanan yanındaki arkadaşı oldu. Burnuna yanık yün kokusu gelince çevresine bakındı. O zaman gördü, arkadaşının abasından yükselen alevi.
Kendini geriye atıp bağırarak uyardı arkadaşını:
“Abayı yaktın, abayı yaktın!”
Abası tutuşan genç derviş, dışarı koştu hemen. Abasını çıkarıp yağmurun altına attı. Aba, daha fazla yanmaktan kurtuldu mu, kurtulmadı mı bilinmez ama, “Abayı yaktın!” sözü bugüne kadar geldi.