Aç Ayı Oynamaz Atasözünün Hikayesi ve Anlamı
Aç Ayı Oynamaz Atasözü
Anlamı:
Açken insan hiçbir iş yapmak istemez. Birinden iş bekliyorsak onu maddi olarak doyurmalıyız . Aksi halde çalışması verimsiz olur .
Hikayesi:
Fakir bir adamcağız ormanda çalı çırpı toplarken yanındaki çalılığın hemen arkasında homur homur bir ses duymuş.Biraz korkarak çokça da meraklanarak çalılığı bir aralamış ki o da ne? Minicik bir ayı yavrusu. Tüy yumağı gibi, sevimli mi sevimli. Etrafa bakınmış adamcağız. Belli ki ayıcığın anası yokmuş. Kıyamamış oracıkta yalnız bırakmaya. Almış eve getirmiş.
Karısı ayı yavrusunu görünce sinirlenmiş.“Millet ormana gider tavşan getirir, kuş getirir; bizimki ayı getirmiş! Ay gözü kör olmayasıca! Bizim boğazımız zaten zor doyuyor, evde bir ayı eksikti!” diye bütün gün dırlanmış durmuş. Adamcağız ne dese karısının gönlünü edememiş. En sonunda “Yav hanım, bu kadar da abartma. Hele biraz büyüsün, götürür pazarda satarım. Biraz rahat ederiz, fena mı olur?” demiş.
Karısının hepten tepesi atmış. “Ayol kim alacak ayıyı? Eti desen yenmez, bahçeye bağlaşan nöbet tutmaz, kılı tüyü bir işe yaramaz. Kim ne yapsın ayıyı be!” diye çıkışmış gariban adamcağıza. “Yahu hanım, sen hiç çarşıda oynayan ayı görmedin mi? Nasıl bahşiş toplar ayı oynatan bilmez misin? Adamın ayı olduğuna bakma, bu tüy yumağı aslında bir servet anahtarı. Ben şimdi birkaç numara öğretirim buna. O zaman kapış kapış satılır” demiş.
Para lafmı duyunca karısı biraz yumuşamış. “E hadi öyle olsun” demiş, “Bir tas çorba da onun önüne koyayım bari. Hem sevap olur.” Günler birbirini kovalamış. Adamcağız ayıya oynamayı öğreteceğim diye helak olmuş. Ayıya yerde yuvarlan diyormuş, ayı somyaya tırmanıyormuş. Ayağa kalk diyormuş, ayı yere yatıyormuş. Daha bir numara öğretemeden adamın iflahı kesilmiş. Bu arada tabii ayı yavrusu palazlanmış. Büyüdükçe de yabanlaşmış. Gelen gidene saldırmaya, evde ne varsa döküp saçmaya başlamış.
Adamın karısı daha fazla dayanamamış. “Ya bu ayı bu evden gidecek ya da ben anamın evine gideceğim bilesin” diye tehdit etmiş kocasını. “Yahu daha tam öğrenemedi oynamayı, biraz daha sabret” dese de kocası, kadın sinirle bohçasmı hazırlayıp kapının önüne koymuş.
Adamcağız ne yapsın? Çaresiz almış ayıyı yanma, çıkmış pazarın yoluna. Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş. En sonunda hayvan pazarına ulaşmış. Kimi at satıyormuş pazarda, kimi eşek. Kimi keçi bağlamış önüne, kimi tavuk doldurmuş kümese… Bizim adamcağız da almış ayıyı yanma, durmuş bir köşede. Ayınm üzerine de koca bir yazı asmış: “Sahibinden kelepir ayı!” diye. Biraz sonra bir adam gelmiş yanma. Belli ki ayıyla ilgiliymiş. “Kaça bu kocağlan beya?” diye sormuş bizim adamcağıza.
Bir fiyat söylemiş adamcağız hevesle. “Ooo o ne yahu? Deve mi satıyorsun?” demiş alıcı. “Kim versin bir ayıya o kadar para?” “Ayı deyip geçme” demiş adam, “Sen bu ayının marifetlerini bilmiyorsun. Çok çabuk oyun öğreniyor. Hele biraz üzerine eğil bu işin, bir oynadı mı yedi mahalleyi başına toplar. Hele bir de kocakarının hamamda nasıl bayıldığını öğret, bayılır millet vallahi! Sonra da gelsin mangırlar! İki aya kalmaz köşeyi dönersin.”
“E madem öyle de sen niye satıyorsun bu ayıyı?” demiş alıcı. Adam şimdi karım eve sokmuyor dese hiç olur mu? Hiç düşünmeden cevap vermiş: “Bizim evde ayının âlâsı var, beyim. Ben de çok istedim kalsın ama yanaştırıyor mu ki bu garibanı eve!”
Alıcının aklına yatmış bu ayı işi. İki adam yaman bir pazarlığa tutuşmuşlar. Saatlerdir pazarda bekleyen kocaoğlan iyice yorulmuş. Güneşin altında bekleye bekleye de epey mahmurlaşmış. Devrilip yere yatmış. Bu sırada satıcıyla alıcı parada anlaşmışlar. “Tamam” demiş alıcı. Tam adamın eline parayı sayacakmış ki, yerde külçe gibi yatan ayıya bakmış. “Yahu sen bu ayının oynadığından emin misin? Çok miskin duruyor bu ayı beya!” demiş. Adam müşterinin kaçacağmdan korkmuş. Hemen atılmış: “Olur mu öyle şey. Oynar tabii, hem de nasıl oynar. Ama önce güzelce karnmı doyuracaksın. Aç ayı oynamaz beyim” demiş.
İşte böyle, birine bir iş yaptıracak, onu çalıştıracak kimse önce onun ihtiyaçlarnı gidermeli, emeğine karşılık gelecek şeyi vermelidir.