Acele İşe Şeytan Karışır Atasözünün Hikayesi ve Anlamı
Acele İşe Şeytan Karışır Atasözü
Anlamı:
Aceleyle yapılan iş, iyi sonuç vermez. O yüzden bir iş yaparken aceleye getirmemeli, gerektiği ölçüde zaman ayırıp özenli olmalıdır.
Hikayesi:
Bir zamanlar Şam’da yaşayan beylerden birinin güzel sesiyle nam yapmış bir kölesi varmış. Kölenin sesi öyle güzelmiş, öyle güzelmiş ki ne vakit bir türkü tuttursa duyan kim varsa elindeki işi bırakır köleyi dinlemeye koşarmış. Ama gel gör ki, köle bir o kadar da hımbıl ve eli ağırmış. Efendisi kendisine bir iş verse geciktirir, şarkı türkü söyleye söyleye, aheste beste çalışırmış. Efendisi ise sesinin güzel oluşu sebebiyle onun bu yavaşlığına göz yumarmış.
Tabii insanın bu kadar güzel sesi olur da eş, dost rahat bırakır mı? Efendisi ne zaman köleyi çarşıya pazara işe salsa etrafta ne kadar esnaf, müşteri varsa köleyi yakalar, delikanlıya yalvar yakar birbiri ardına şarkı söylettirir, türkü okuttururlarmış. Her ne kadar istemez gibi yapsa da aslında kölenin de hoşuna gidermiş halkın bu ilgisi.Yolda ne zaman şarkı söylemesi için önü kesilse, “Bugün beni affedin ağalar, sesim kendinde değil” diye önce ağırdan satarmış kendini. Ama nazlanması bitip bir başladı mı şarkıya türküye, ooo birbiri ardında bildiği bütün şarkıları ortaya döker, kendi de susmak bilmezmiş.
Günün birinde efendisi bir testi almak için köleyi pazara göndermiş. Kölenin huyunu bildiğinden sıkı sıkı tembihlemiş: “Sakın oyalanma, acele git, acele gel” demiş.Köle pek oralı olmamış, içinden “Aman ne gerek var aceleye, hem acele işe şeytan karışır” diye geçirmiş. Efendisi onu iyi tanıdığından işini sağlama almak için bir de tehdit savurmuş.“Eğer pazardan testiyi alıp güneş batıncaya kadar burada olmazsan bir daha sana şarkı, türkü yasak!” demiş.
Köle bu kez biraz tedirgin olmuş. Hemen pazarm yolunu tutmuş.Yoldan geçen bir atlı arabadan kendisini tanıyanlar, “Kasabaya gideceğiz, illa sen de bizimle gel. Bütün masraflar bizden. Seninle hem gezer, hem eğleniriz. Dönüşte de seni pazara bırakırız” diye ısrar etmişler. Sesi güzel olduğu kadar aklı da kıt olan köle bir iki nazlanmış ama sonunda kabul etmiş bu cazip teklifi.
Kölenin birbirinden güzel şarkıları eşliğinde sallana sallana yola koyulmuşlar. Köleyi pazara bıraktıklarında neredeyse akşam olmak üzereymiş. Köle, pazara varınca efendisinin tembihini hatırlamış. Oracıktaki testiciden hemen bir testi alıp eve dönmeye yeltenmiş. Ama telaştan eli ayağına dolaşmış. Aksilik bu ya, aceleyle koşarken yoldaki koca taşı görmemiş, taşa takılıp testiyle birlikte yere kapaklanmış. Testi paramparça olmuş, kölenin üstü başı yırtılmış. Hem canının acısıyla, hem de kırdığı testinin hesabını verme korkusuyla yerdeki testi parçalarını toplamaya çalışırken “Ben söylemiştim ama, acele işe şeytan karışır, diye. Keşke bu kadar acele etmeseydim” demiş.
İşte böyle, insan bir işi yaparken ardından atlı kovalıyor gibi telaş ederse, eli ayağı birbirine dolaşır, etekleri tutuşur, iki ayağı bir pabuca girer; en sonunda da yaptığı işi eline gözüne bulaştırır.
En güzel sonuç için, bir işi sakin sakin yapmak, ama işe gereken önemi de vermek gerekir.