Atatürk Nasıl Bir Hatiptir
Atatürk Nasıl Bir Hatiptir
Atatürk’ün Hatipliği
Atatürk’ün Hatipliğiyle İlgili Görüşler
“Atatürk saatlerce konuşur, top gibi gürler, şelale gibi çağlar, tatlı siması heybetleşir ve sanki bir insan değil, bir inkılap tarihi konuşurdu. İhtilale başladığı zaman beyannameleriyle, hitabeleriyle milleti başına topladı. O konuşunca dalgalı deniz durulur, o haykırdıkça durgun hava fırtınalaşırdı. … Hitabet tarihleri onu, saatlerin farkına varılmadan dinlenen yegâne hatip olarak yazacaktır.” Taha Toros
“O, bir hatiptir. Türk lisanının en yüksek abidelerinden birini, onun, bir başkasına nasip olmayan lisanı Türk milletine verdi. Nutuklarında öyle parçalar vardır ki ifadenin güzelliği ve gücü itibariyle bugünkü ve yarınki nesillere yüksek birer örnek olacaktır. Aman vermeyen sıkı bir mantık, sadelik ve asalet, perdesi uzaklık ve derinlik veren içten gelen bir ses tonu, onu mücadele tarihinin rekabet kabul etmez bir hatibi hâline koydu.” Hamdullah Suphi Tannöver
“Yakın tarihimizde, cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Atatürk de hitabet sanatını, yani güzel ve etkili konuşmayı; daha gençlik, öğrencilik yıllarından itibaren ve özellikle askerlik, devlet adamlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminde büyük bir sabırla, gayretle yöneticilik, siyaset ve sosyal hayatının vazgeçilmez, üstün niteliklerinden birisi hâline getirmeyi bilmiş, başarmıştır.” Önder Göçgün
“Bakışında, jestlerinde, ellerinin hareketinde, kımıldanışlarında ve yüzünün çizgilerinde bütün bir dinamizm vardı. Bu dinamizm etrafını bir çeşit sessiz sarsıntı ile dolduruyordu. Öyle ki birkaç dakikalık bir konuşmadan sonra bu mütevazı ve rahat adamın, bu öğreticinin anında bir uçtan öbür uca geçebileceğini, mesela en rahat ve kahkahalı bir sohbeti keserek en çetin bir karan verebileceğini ve deha gücü bu karan verdikten sonra yine aynı noktaya dönebileceğini düşünebilirsiniz. En iyisi istim üzerinde bir harp gemisi gibi çevik, harekete hazır bir dinamizm diyelim.” Ahmet Hamdi Tanpınar
“Büyük anlann ve büyük olaylann da sözü büyüten ayn bir kudreti var. Yapılan işi en çok o yaptı ve yaptığı işi hemen yalnız o anlatabildi. İşinin hem kurucusu, hem anlatıcısı olmak; ordunun kumandanı, ihtilal ve inkılabın kahramanı yanında, hitabetin hatibi de aynı irtifada yükseklikte duruyor. Nutkunun bütün özelliği derinlik ve yüceliktir. Akışı yatağına sığmayan engin bir nehir gibi… 1923’te katıldığım on iki günlük Adana seyahatinde, on beş nutuk söyledi. Her nutkunu, kendinden evvel söylenen bir nutka cevaben söylüyordu. Dikkatle dinliyor, sonra söze başlamadan evvel bir iki dakika düşünüyor: 0 bir iki dakikada, bir iki saatin ilhamı akacaktır! Dikkat ediyorum: Cevap vereceği nutukta ya çok hoşuna gideceği yahut nefret duyacağı bir nokta varsa o zaman sözü büsbütün bir kudret oluyor. Ruhundaki engin deniz hazırdır, kaynayıp fışkırmanın rüzgârı esen büyük dalgalann azametli lisanını dinliyoruz! Mat, tok, tesirli bir sesi var, fazla jest yapmıyor. Tekdüze değil, fakat telaşlı hiç değil. Sesine heyecanıyla ahenkli olarak perde perde derece vermeyi pek iyi biliyor. Şiir yazmıyor, fakat sözünü ruha giden bir şiir gibi akıtmayı çok iyi biliyor. Gözlerinin keskin parıltısı, hitabetinin ayn bir kudretidir. O ki, millete hayat kazandıran hayatın bir kazancıdır; onu, edebiyat da kazandı.” İsmail Habip Sevük