Belma Güney Ulutaş Kopuklar Kitap Özeti
Belma Güney Ulutaş Kopuklar Kitap Özeti
“Kopuklar” Can Yayınlarından 2016 yılında çıkan 368 sayfalık bir roman. “Kopuklar” romanının yazarı Belma Güney Ulutaş Türk edebiyatının gelecek vadeden yazarlarından. Belma Güney Ulutaş’ın yazdığı ilk roman. Belma Güney Ulutaş “Kopuklar”ı Zucco Konstant’ın geçmişi aradığı geçmişinin peşine düştüğü bir roman.
Belma Güney Ulutaş Kopuklar romanı tavsiye ettiğimiz romanlardandır.
“Kopuklar” romanından küçük bir bölüm
********************
….yanlarında onları boş bulundukları bir anda sokmaya çalışan bir yılan gibi hayatlarına eşlik etti.
Ariel, oğlunun ilkgeçliğine adım atacağı on sekizinci yaş gününde elinde büyük bir pasta ile kapıyı açıp içeri girdi. Dersu, yüz yıllık esaretin içinde geçmiş ve bugün arasındaki yaşantısının arasında kalan masum elleriyle annesine sarılıp uzun uzun ağladı. “Hayatımız/’ dedi, “bir gün içinde ne çok günü yaşıyorum, beni içinde uyuttuğun zamanlan bile hatırlıyorum, hiçbir şeyi unutamam anne ama ben o değilim, ben başkası değilim, ben bugün ve gelecekte senin sandığın adam olamam! Kamburum bile yok benim! Ben kayboldum anne! Biliyorum, benden gizlediklerini, o evi, o yaşamı, o günahkâr kamburu, zorla sahip olduğu kadına neler yaptığını, kadının kamburun gözünü deştiğini, kamburun da kadının kulağım parçaladığını biliyorum! Her şeyi biliyorum; çünkü beni hiç rahat bırakmıyor!” Ariel korku dolu gözlerle oğluna baktı ve kamburun ondan ne istediğini sordu. Dersu tek bir kelime söyledi: “Bağışlanmak istiyor! Benimle bir derdi yok, beni sevmiyor bile, ben sadece onu görebiliyorum konuşabiliyorum. Öldürdüğü kadının yeniden dünyaya geldiğine ve yakınlarda bir yerlerde olduğuna inanıyor. Onu bağışlarsa ruhunun rahat edeceğini söylüyor. Ben sadece aracıyım anne.” Ariel, şefkatle oğluna sarılmak istedi ama yapamadı, onu aslında kendinin yol açtığı bu düşüncelerden kurtarmak istedi ama yapamadı. Menon’la konuştukları gün, oğlunun hepsini duyduğunu ve kendi kendine bir hayal yarattığım düşündü, daha da kızdı kendine, oğlu da kendisi gibi aklını yitiriyordu. Bu konuşma sonrası Ariel oğluna bunları yaptığı için kendini asla bağışlamadı.
Günlerce aralıksız yağan karın altında, sanki bir Pegasus’un kanatlarına yerleşen rüzgâr esintisiyle, ta ki Ariel, henüz kilise çanları yeni çalmaya başladığı bir sabah…