Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak Deyiminin Açıklaması Anlamı Hikayesi Kısa
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak Deyiminin Açıklaması
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak Deyiminin Anlamı
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak Deyiminin Hikayesi Kısa
Dimyat’a Pirince Giderken Evdeki Bulgurdan Olmak Deyiminin Öyküsü
DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK DEYİMİNİN ANLAMI
- Daha çok kazanayım derken eldeki, avuçtakini de kaybetmek. Hesapsız, kitapsız davranmak.
DİMYAT’A PİRİNCE GİDERKEN EVDEKİ BULGURDAN OLMAK DEYİMİNİN ÖYKÜSÜ
Bulgurcu Recep Ağa’nın, her yıl, buğday ektiği yüzlerce dönüm toprağı vardı.
Buğdayların bir kısmını değirmene götürüp un olarak öğütürdü. Daha büyük bir kısmını ise bulgur yapıp satardı. İyi kazanırdı bulgurdan.
Gün oldu, devran döndü. Ulaşım biraz kolaylaşınca kasabaya pirinç gelmeye başladı. Yıllardır bulgur yemekten usanan kasabalılar için pirinç değişik bir lezzetti. Daha pahalı olmasına rağmen büyük ilgi gördü. Bulgurdan daha iyi kazandırıyordu.
Recep Ağa’nın dikkatinden kaçmadı bu yeni kazanç kapısı. Araştırdı soruşturdu, pirincin Mısır’ın Dimyat ilçesinden getirildiğini öğrendi.
Tarladaki buğdayı tüccarlara ucuz pahalı demeden erkenden satıp parasını cebine koydu ve Mısıra gitti.
Dimyat’a ulaşıp ucuza aldığı pirinçleri hasır çuvallarla gemiye yükleyip getirdi.
Bulgurdan kazandığından dört katı fazla para kazandı o yıl.
Daha da cesaretlendi Recep Ağa. “Bul-
gurfa ne diye uğraşayım?” deyip buğdaylarını yine erkenden satıp Mısır’ın yolunu tuttu. Daha çok pirinç aldı bu kez. Çuvalları gemiye yükleyip yola çıktı.
Gemi, Akdeniz’in ortasına gelmişti ki korsanların saldırısına uğradı. Gemide ne var ne yok, hepsine el koydu korsanlar. Yolcuların ceplerindeki, keselerindeki altınlarına kadar her şeylerini aldılar.
“Malınız, paranız bizim; canınız sizin,” deyip yolcuları serbest bıraktılar.
Pirinç çuvallarını ve altınlarını korsanlara kaptıran Recep Ağa, karaya ayak basar basmaz evine dönmek için yola çıktı. Kasabaya yaklaştığında, yolun iki yanındaki buğday tarlalarını görünce kötü oldu. Hepsini, daha tarladayken elden çıkarmış, satmıştı. Ne un yapabilecek buğdayı vardı şimdi ne de bulgur.
Şapkasını dizine vurarak dövünmeye başladı.
“Yaptığın işi görüyor musun Bulgurcu Recep Ağa?” dedi ağlamaklı bir sesle, “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan da oldun!”