Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi Hakkında Bilgi
Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi Hakkında Bilgi
Genç Kalemler Özellikleri
Yeni Lisan Hareketi Özellikleri
Tanzimat’tan sonra Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Necip Asım, Süleyman Paşa, Şemsettin Sami, Ali Suavi, Rıza Tevfik, Mehmet Emin Yurdakul gibi şair ve yazarların dilde sadeleşme yolundaki kişisel çabalan, II. Meşrutiyetken sonra kültürel platformdaki Türkçülük akımının Balkan Savaşları’nın da etkisiyle siyasi bir mahiyet almasını 1908’de Türk Derneği, 191 l’de Türk Yurdu, 1912’de Türk Ocağının açılması ve bunlara ait Türk Demeği, Türk Yurdu ve Halka Doğru dergilerinin yayımlanmasıyla milliyetçilik hareketinin teşkilatlanarak güçlenmesini sağlamıştır. Milliyetçilik hareketinin edebiyatta millîleşme yönünü bir sanat anlayışı hâline getiren, “millî edebiyat” mefhumunu ilk kez kullanan süreli yayın ise Genç Kalemleredir.
İlk üç sayısı Manastır’da, son beş sayısı Selânik’te neşredilen Hüsün ve Şiir (1910-1911) dergisi, isim değiştirerek Genç Kalemler olarak yayımlanmaya başlar. 1911 ’de derginin 2. cildinden itibaren Ömer Seyfettin’in kaleme almaya başladığı, sonrasında Ali Canip ve Ziya Gökalp’ın da iştirakiyle 27 sayı boyunca devam eden “Yeni Lisan” başlıklı yazı serisi, aynı adlı hareketin de başlangıcıdır. Ömer Seyfettin, 1910’da Ali Canip’e yazdığı bir mektubunda “edebiyatta, lisanda bir ihtilal vücuda getirelim.” (Alangu, 1968:v 158) teklifinde bulunarak şuurlu bir faaliyetten bahseder. Ali Canip de “Yeni Lisan” makalesini “Lisanda ihtilal beyannamesi” (Yöntem: 1941: 8) olarak nitelendirir.
Yeni Lisancılara göre bir edebiyat vücuda getirebilmek için öncelikle yapılması gerekenler şunlardır:
- Arapça ve Farsça gramer kuralları ve bazı istisnalar dışmda bunlarla yapılan terkiplerin kaldırılması
- Arapça ve Farsça kelimelerin asıllarının değil, gramer bakımından Türkçedeki kullanışlarının esas alınması
- Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçede söylendiği gibi yazılması
- Arapça ve Farsça kelimelerin hepsinin atılması gerekli olmadığından İlmî terminolojide Arapça kelimelerin kullanılmasına devam edilmesi
- Diğer Türk lehçelerinden kelime alınmaması
- Konuşmada İstanbul şivesinin esas alınması
- Dilin ve edebiyatın Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtarılması
“Yeni Lisan”da Tanzimat’a kadar Arap ve Fars’ın, Tanzimat’tan sonra ise Fransızların taklit edildiği Türk edebiyatının bundan sonra yaratma safhasına geçerek Türk halkının hayatına eğilmesi gerektiği de belirtilir. Ancak bu uygulama hikâye, roman, tiyatro türleri için istenir. Şiir “vicdani bir keyfiyet” olduğundan sınırlandırılmaz. Şiire tanıdıkları bu ayrıcalık Genç Kalemler içinde ikiliğe sebep olmuştur.
Yeni Lisan’ın bir edebiyat değil ilim dili addedilebileceği, sanat eserlerinde millîlik aranamayacağı, millî edebiyat anlayışının ırki bir mahiyet arz ettiği gibi konularda eleştirilen Yeni Lisancılar bu tenkitlere hem Yeni Lisan makalesi içinde hem de başka sütunlarda verdikleri cevaplarla muarızlarından bazılarını ikna etmişlerdir. Örneğin münakaşalar sırasında Fecr-i Âtî üyelerinden Hamdullah Suphi ve Celâl Sahir Yeni Lisan hareketine katılmışlardır.
Dergide savundukları ilkelere uygun eserler de vücuda getirmelerinin yanı sıra Yeni Lisan anlayışı ile yazılmış bir şiir ile Edebiyat-ı Cedide veya Fecr-i Âtî’ye ait bir şiiri yan yana koyarak “Dün” “Bugün” başlıkları altında okuyucuya mukayese fırsatı da sağlamışlardır.
Balkan Savaşları yüzünden kapanmak zorunda kalan derginin mensupları yeni katılımlarla birlikte başta Türk Yurdu olmak üzere çeşitli dergilerde Millî Edebiyat hareketini devam ettirmişler, cumhuriyetin ilanından önce konuşma dili ile yazı dili arasındaki ikiliği tamamen ortadan kaldırmayı başarmışlardır. (Ak- yüz, 1995: 167-168)