Mihrali bey Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
Mihrali bey Türküsünün Hikayesi Sözleri Notaları
Mihrali bey Türküsünün Hikayesi
Karapapak-Terekeme Türkleri’nden olan Mihrali, Tiflis vilayetinin Borçalı sancağına bağlı Darvas Köyü’nde doğup büyümüştür. Babası Abdullah, dedesi ise Memili’dir. Asil bir aileden olan Abdullah, Acem kızı ile evlenir. Ondan Mehmet Ali, ikinci hanımından da Isa Bey, Mihrali Bey ve Ali Bey doğmuştur, iki de kızı vardır: Huri ve Kezban.
Daha, küçük yaşlarda ata binmeye, silah kullanmaya başlayan Mihrali, kısa boylu, etine dolgun, kara yağız ve sevimli biridir. Genç yaşlardaki gözüpekliği, cesareti, mertliği ve çevikliği dillerde söylenir olmuştur.
Mihrali, on yedi yaşındayken babasını kaybeder. Ruslar, Mihrali ve kardeşlerinin uğraşmalarına rağmen, Abdullah Ağa’nın müslüman mezarlığına gömülmesine izin vermez ve Karapapak’ların inançlarına, adetlerine ters düşen bir usülle kendi mezarlıklarına gömerler.
Civar köylerde bulunan Kapapak’lar, Çerkez’ler, Çeçen’ler, Lezgi’lerDarvas Köyü’ne gelip başsağlığı dilerler.
Mihrali, o gece rüyasında babasını görür. Babası hiddetlidir. “Utanmıyor musun? Beni o mezarlığa nasıl gömdürdün? yazıklar olsun sana! Eğer benim na’şımı bu kafirlerin içinde korsan, hakkım haram olsun” der.
Rüyanın etkisiyle aniden uyanan Mihrali, yatağından fırlar. Babasının hayali gözünün önünden hiç gitmez. Kılıcını beline bağlar, harçerlerini kuşağının arasına sokar, yanma kazma kürek alır, dışarı çıkar. Vakit gece yansı olduğu için köy halkı derin uykudadır. Mihrali doğruca mezarlığa gider.
Kısa boylu olmakla beraber, çevikliği sayesinde bir hamlede yüksek duvardan atlar. Nöbetçilere görünmeden babasının mezarlığına gelir. Mezarı kazar ve babasını çıkanr. Bir an önce oradan uzaklaşmak düşüncesiyle babasını omuzlar, koşar adımlarla mezarlıktan ayrılır. “Dur! Eller yukarı!” sözüyle hareketsiz kalır. Nöbetçiler, na’şı yere bırakmasını söyler. Mihrali bırakır ama, bırakmasıyla beraber, onların üzerine sıçrar. Dövüşmedeki mahareti sayesinde nöbetçileri öldürür.
Mihrali, babasını tekrar omuzlayıp müslüman mezarlığına getirir, defneder. Sabaha doğru evine gelir. Olup biteni ağabeyi Isa’ya ve annesine anlatır. Kaçıp dağa çıkmaya karar verir.
Mihrali, Keçeli Köyü’ne gider. Orada baba dostu Ahmet Ağa’nm evine misafir olur. Yaptıklarını Ahmet Ağa’ya ve karısına anlatır. Bu arada gönül verdiği Bahar’ı da orada görür.
Mihrali’nin yaptığı işi ertesi gün herkes duyar. Tiflis Valisi’nin emri üzerine köyü ararlar. Onun Keçeli’ye gittiğini öğrenirler. Keçeli’de Ahmet Ağa’nın evini kuşatırlar. Mihrali, içeride atma biner; mahmuz vurmasıyla şaha kaldırır, ikinci mahmuzla yel gibi ahırdan çıkar. Kapı önündeki iki askeri tepeleyip ve kendini atın kamına saklayıp süratle oradan uzaklaşır. (Mihrali , atıcılıkta olduğu kadar Ailesinin dağa kaldırıldığım da hatırlatarak, başına gelenlerin, ileride kendilerine de yapılabileceğini söyler. Bütün bu gayretler sonunda işe yarar. Mihrali’nin baba dostu Garip Ağa, Maraşlı Köyü’nden yedi kardeşin en büyüğü Musa Çavuş’da, Çerkezlerden çok sayıda gönüllü toplayarak her koldan Mihrali’yi aramaya başlarlar.
Mihrali, aradan bir ay geçtikten sonra, Mansur’un karısını evine bırakır. Bu müddet içinde ona hiç dokunmamıştır. Arkadaşlarını toplar, bir müddet dağılmalarını söyler. Kendisinin de Osmanlı topraklarına geçeceğini belirtir. Keleninoğlu Hüseyin’in ısrarları karşısında, kendisiyle beraber gelmesini kabul eder.
Keleninoğlu Hüseyin, babasıyla vedalaşmak için köyüne gider. Hüseyin’in köye geldiğini gören bir Türk, Ruslara yaranmak gayesiyle, köydeki Rus askerlerine onu ihbar eder. Askerler babasını çağırıp Hüseyin’in teslim olması için onu ikna etmesini isterler. Aksi takdirde evi ateşe vereceklerini söylerler. Hüseyin, teslim olmaz. Evin üstündeki otluğu ateşe verirler. Hüseyin boğulacak hale gelir. Babası “Teslim ol diye üstüne üstüne gelirken, onu bacağından hafifçe yaralar. Aksi takdirde, onlar babasını öldüreceklerdir. Derhal dışarı çıkar ve iki Rus askerini öldürür. Fakat başına yediği kurşunla cansız yere düşer.
Keleninoğlu Hüseyin gibi bir yiğidin ölümü Mihrali’ye çok dokunur. Hayatı boyunca, onun mertliğinden sitayişle bahsetmiştir. “Hüseyin, üç-beş yüz atlıma bedeldi” demiştir. Daha fazla Rusya’da kalamayacağını anlayan Mihrali, Osmanlı topraklarına girer, Çıldır’a gelir.
Mihrali’nin Osmanlı’da olduğunu öğrenen Çar, yakalanıp iade edilmesi için Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz (1861-1876)’e name yazar. O sırada sadarette Mahmut Nedim Paşa vardır. Bu sadrazam başta olduğu zamanlar, Rusların bir dediği iki olmamıştır. Padişah durumu sadrazamla görüşür; Mihrali’nin yakalanması için Erzurum Valisi’ne haber gönderir.
Birkaç defa sıkıştırılan Mihrali, hepsinden kurtulmayı başarır. Bu arada iki Türk askerini öldürür. Her yerde arandığından tekrar Rusya topraklarına geçer.
Mihrali’nin Rusya’da olduğunu öğrenen Mansur, T. Hüseyin, Garip Ağa ve Musa Çavuş dört bir taraftan takibe koyulurlar. Herbirinin emrinde 400-500 kişilik atlı vardır.
Bu gruplardan Mihrali’ye ilk rastlayan Musa Çavuş olur. Mihrali, atı otlamakta, kendisi de dinlenmekte iken gayrı ihtiyari geriye bakar. Musa Çavuş’un kendisine doğra geldiğini görünce atına atlar ve kaçar. Fakat, Musa Çavuş yetişir. Mihrali, peşini bırakması için ona yalvarır; aksi halde öldürmek mecburiyetinde kalacağını söyler. Musa Çavuş ısrarla üstüne üstüne gider. Bunun üzerine aniden dönen Mihrali, Musa Çavuş’u kılıcıyla yaralar, oradan uzaklaşır. Atlıların bir kısmı Musa Çavuş’un yanında kalır, diğerleri Mihrali’yi kovalar. Mihrali, atına son hız vererek uçürama doğra sürer. Bir hamlede karşıya geçer. Arkasından gelenlerin bazıları, hızını alamayıp uçuruma yuvarlanır. Bunu gören diğer atlılar durur. Mihrali: Benim sizlerle işim yok. Peşimi bırakın. Dilerim Musa Çavuş’a bir şey olmamıştır’ der ve oradan uzaklaşır.
Atlılar, Musa Çavuş’u Maraşlı Köyü’ne babasının yanına getirirler. Fakat, yolda çok kan kaybettiği için bütün müdahalelelere rağmen kurtanlamaz ve ölür.
Mihrali, arada sırada köyüne uğrar yakınlarıyla görüşür. Aynı zamanda Musa Çavuş’un ölümü üzerine aramalara daha da hız verilir. Garip Ağa, Mihrali’yi bir yerde kıstırır. Düzlükte bir kovalamaca başlar. Bir an gelir ki, ikisinin de atlan yanyana koşmaya başlar. Garip Ağa, Mihrali’nin teslim olmasını isterse de ikna edemez. Kılıcıyla hamle eder. Mihrali hepsini savuşturur. Ekmeğini yediği bu baba dostuna, el kaldırmak istemez. Fakat onun kendisini öldürmek istemesi üzerine kılıcını çeker, kuvvetli bir hamle ile öyle bir savurur ki, Garip Ağa’nın sol bacağını dizinden koparır. Atlılar, takip etmek isterlerse de Garip Ağa müsaade etmez. Atlılar, onu alıp köyüne getirirler. (Bir söylentiye göre de Mihrali bu sırada Garip Ağa’yı öldürmüştür.)
Mihrali, gizlice annesiyle görüşür. Ona, Bahar’ı kaçıracağını söyler. Annesi vazgeçirmeye çalışırsa da başaramaz. Keçeli Köyü’ne gider ve Bahar’ı kaçırır. Artık, yanında bir de kadın olduğu için işleri de zorlaşır. Bu yüzden, Bahar’ı, bazı kereler güvendiği kimselerin yanma bırakır.
Bir ara, takipçilerin T. Hüseyin, Mihrali’nin yerini öğrenir, derhal oraya gider. Mihrali yanında Bahar olduğu için pek kaçamaz. T. Hüseyin, arkalarından yetişir. Kılıcını vuracağı sırada bunu gören Bahar, korunmak için sağ kolunu kaldırır. T. Hüseyin kılıcını indirir, Bahar’ım sağ elinden üç parmağını keser, Mihrali’yi de başından yaralar. Mihrali can acısıyla geri döner. Tüfeğini ateşlemek isterse de, tüfek ateş almaz. Atını mahmuzlar, Hüseyin’e yetişir. Kılıcını sallar, ama vuramaz. Kılıç atın kuyruğunu keser. Hüseyin’in kaçtığnı gören adamları da irkilir ve geri döner.
Mihrali, bir dere kenarına gider. Bahar, Mihrali’nin kanlarını temizler. Tülbendini çıkarıp başını sarar. Yara derin olduğu halde, Mihrali aldırış etmez. Atına biner, Bahar’ı emin bir yere bırakır; oradan ayrılır.
Mihrali, Osmanlı topraklarına geçer. Bir ihbar üzerine yaralı olduğu halde yakalanır. Gözlerini açtığında, kendini elleri ve kollan zincire bağlanmış olarak, Kars hapishanesinde bulur. Burada başkalan da vardı; fakat, sadece kendisi bağlıdır.
Mihrali’nin kendine geldiğini görünce, Âşık Ahmet adındaki bir Türk, yanına yaklaşır. Mihrali’yi konuşturur. O’nun meşhurMihrali olduğunu öğrenince şaşırır. Mihrali, Âşık Ahmet’ten hapishane hakkında bilgiler alır. Birlikte kaçmaya karar verirler.
Aşık Ahmet, ziyarete gelen karısına her gelişinde bir şey getirmesini söyler. O da, ekmeğin içine eye, vücuduna çekiç ve benzeri eşyalar saklayıp peyderpey kocasına getirip verir.
Yarası cerahat bağlamış ve çok bitkin bir durumda olan Mihrali, hapishane arkadaşlarının, en zayıf bir yerden tünel açmalarını ister. Mahkumlar, geceleri sessiz ve gizlice söylendiği şekilde çalışırlar. Tünelin ağzı, maalesef nöbetçilerin bulunduğu yere denk gelir. Mihrali, son taşı çıkarmamalarını, belki bir gün lâzım olacağını söyler.
Bu arada, Mihrali’yi yaralı olduğundan sırtta mahkemeye götürürler. Mahkemede idamına karar verirler. Kararla ilgili evrak, önce Erzurum’daki Temyiz Divanı’na, Bu sırada 93 Harbi (1877-1878) patlak verir. Osmanlı’lar hem kuzeybatıda hem de doğuda Ruslarla savaşır. Doğuda Rus ordusunun başında LorisMelikof, Osmanlı ordusunun başında da Ahmet Muhtar Paşa vardır.
Mihrali, atlılarını yanma alır, 120 kişilik çetesiyle Ruslara yapmadıklarını bırakmaz. Ruslar, bu belalı Karapapak ile baş edemeyeceklerini anlayınca, “Orduya hizmet” şartıyla bağışlar. Mihrali ise Kars kumandanı Hüseyin Hami Paşa’ya gizlice haber göndererek, affedilirse Osmanlılar safında mücadale vereceğini bildirir. Mihrali’nin bu teklifi kabul edilir.
Beri taraftan, Dalaverli Mansur (muhtemelen albay) ve Tavşankuloğlu Hüseyin (muhtemelen binbaşı) üst rütbelerdedirler. Maalesef Karapapak olmalarına rağmen Osmanlılara karşı savaşırlar.
Mihrali, kuvvetleriyle Çıldır’a gelir. Yanına kardeşi Ali Bey’i de almıştır. Kendisine Binbaşılık, Ali’ye Mülazımlık rütbesi verilir.
Birgün T. Hüseyin’den bir mektup alır. Hüseyin, Mansur’la arasının açıldığını, isterse emrine girebileceğini yazmaktadır. Mihrali, kabul eder. Böylece T. Hüseyin de Osmanlı’ya iltica eder.Ona da binbaşılık rütbesi verilir.
93 Harbi’nin temmuz-ağustos aylarında, muharebe iyice kızışır. Mihrali, Kars’ın Göle cihetinde, kendinden en az on misli fazla bir kuvvetle karşılaşır. Mihrali, tüfek ve kılıçla taarruz emrini verir. Saldın anında, Mihrali’nin atı, göğüsünden bir kurşun alır, yere kapaklanır. Mihrali, üç-dört metre ileriye düşerken perende atıp iki ayağı üstüne kalkar. Aynı anda tüfeğini ateşleyerek atını vuran askeri, alnından vurur. Kendisine yaklaşan bir askeri de kılıcıyla bertaraf ettikten sonra onun atma atlar, düşman saflarına dalar. Askerler bir müddet sonra kaçmaya başlar. Çemberi yaran Mihrali, önüne çıkan düşmanı tepeleyip on dört bakkaliye arabasını alır ve Kars Kalesi’ne döner. Kaleyi dıştan kuşatan askerlerin de çemberini yararak kaleye girer. Haftalardır, aç susuz kalan askerler, gelen malzemeleri görünce bayram eder.
Haberi alan Anadolu Harp Ordusu Başkumandanı Ahmet Muhtar Paşa, Mihrali’yi tebrik ve taltif eder. Fakat, bu kuru erzak, askere kafi gelmez. Aylardır ete hasret olduklarından hepsi de bitkin düşmüştür. Hatta bu yüzden, A. Muhtar Paşa geri çekilme kararındadır. Bunu duyan Mihrali, A. Muhtar Paşa’nın yanına gider, kararından vazgeçmesini söyler.
Güvendiği adamları yanına alarak, düşman sınırından içeri dalar. Heradan, yüz elli kadar kadar at ile ahırlardan binin üstünde koyun çıkarıp çemberi yararak A. Muhtar Paşa’ya getirir. Paşa’nın sevinçten gözleri yaşarır. Sonuçta, Kars muhasaradan kurtulur.
- Muhtar Paşa, bunun üzerine Mihrali’yi çekilen Rus ordusunun üstüne gönderir. Mihrali, Göle Nahiyesi’nin Demirkapı Köyü’nde bir alay düşman süvarisin kaçırır. Karşısına başka bir alay çıkar. Zekâsı sayesinde bunları da alt eder: Kendisi guya kaçıyormuş gibi yapar. On misli düşman da kovalamaya başlar .Pusudaki seksen askeri, bunlara ateş aderek peşpeşe iki bölüğü dağıtır. Mihrali de aniden dönerek bunlara destek olur. Planın ustalığı sayesinde iki şehit, dört yaralıya karşı yüzden fazla cesedi ile düşmanı bozguna uğratır.
Paşa’nın sonsuz güvenini kazanan Mihrali, bu sefer Gümrü-Tiflis yolu üzerinde Ağbulak ve Parmaksızköprü’deki askeri mevkilere ait telgraf tellerini kesmeye memur edilir. Mihrali, 130 kadar süvarisiyle sekiz gün boyunca erzak kollarını vurur, telgraf tellerini keser, müfrezeleri tepeler, düşmanı çaresiz ve kımıldamaz bir hale getirir. Düşmanın yetmişe yakın can kaybının yanında, kendisi dört şehit ve sekiz yaralı ile döner.
- Muhtar Paşa’nın Mihrali’nin bu kahramanlıklarını payitahta bildirmesi sonucu, Mihrali’ye O. Abdülhamit (1876-1909) tarafından ilk Mecidiye Nişanı verilir.
Mihrali, daha sonra Paşa’dan izin alarak, Rus sınırından içeri girer. Köyü Darvas’a gelir. Akrabasını ve diğer Karapapakları toplayarak Osmanlı’ya göç eder. Kafile’de kardeşi İsa Bey, karısı Bahar, kardeşi Mehmet Ali’nin oğlu Rüstem, kundaktaki oğlu Rüştü de vardır. Mihrali; “Belki ses çıkarır” diye oğlu Rüştü’yü, bir çalının dibine bırakır. Bahar Hanım ağlar. Görümcesi Huri Hanım, kara ve soğuğa aldırış etmeyerek hemen atını geri çevirir, çalının dibinden Rüştü’yü alır, kafile sının geçmekte iken onlara yetişir.
Mihrali, daha sona Erzurum Müdafaasında yer alır. Aziziye baskınından sonra, düşman, dört alayla Erzurum’u batıdan çevirmek ister. Muhtar Paşa, bunların üstüne üç-dört yüz süvari gönderir. Mihrali, bu cenkte ağır yara alır. 12 Kanunu evvel 1877’de (12 Aralık 1877) A. Muhtar Paşa İstanbul’a çağrılır. Onun gitmesi üzerine Mihrali de artık kalamaz. A. Muhtar Paşa, Mihrali’ye bir kızak hazırlattırır. Kendisi İstanbul yolunu tutarken Mihrali de kafilesiyle Sivas’a doğru yol alır.
Mihrali, Sivas’ta Ulaş Bucağı’na bağlı bugünkü Acıyurt Köyü toprağına gelir. Karapapaklar da çevrede kendilerine yer bulurlar. Mihrali Bey, bugünki Konak (Acıyurt’un mezrası)’ta mesken tutar. Acıyurt, halk ağzında; “Büyük Köy, Papaklı Köyü, Mihrali Bey’in Köyü” gibi adlarla anılır. T. Hüseyin Kuşkayası Köyü’ne yerleşir. Bugün Kangal, Uzunyayla civarında 30-40 pare Karapapak köyü vardır. Buralara yerleşmekte devlette herhangi bir güçlük çıkartmamıştır. Zira, II. Abdülhamit, Mihrali ve ahvadının dilediği yerde yerleşmesini serbest bırakmıştır. Mihrali, Sivas’ta 40. Hamidiye Süvari Alayı’nı kurar.
Göçten on iki yıl sonra (1899) Kurt İsmail Paşa, Mihrali Bey’in yanma gelir. Bağdat’ta amansız bir eşkiyanın olduğunu, Arapları Osmanlılar aleyhine kışkırttığını söyler. Mihrali Bey, bunun üzerine atlılarını toplar, Kurt İsmail Paşa ile Bağdat’a gider. Bağdat Valisi Mehmet Fazıl Paşa, bunlara izzet ikramda bulunur. Mihrali, eşkiyaya teslim olması için haber gönderir. O da birşey yapmayacaklarına dair şeref sözü alarak teslim olur. Mihrali Sultan Abdülhamit’e eşkiyanm teslim olduğunu ve bağışlanmasını bildirir ve bağışlanır. Bağdat’ta vali ve eşkiya, Mihrali’ye iyi cins Arap atlan hediye ederler. Mihrali, Kurt İsmail Paşa ile geri döner.
Bu olaydan sonra Mihrali’nin ünü daha da yayılır.
Bir gün, beyler ve ağalar Kangal’da sohbet ederken, Kangal Kaymakam’ı içeri girer. Herkes ayağa kalkar, Mihrali kalkmaz. Kaymakam, hiddetlenir. Mihrali de gazaba gelip, Kaymakam’ı döver. “Sen kim oluyorsun da bana ayağa kalk diyorsun? Seni kalaycı çırağı seni!..” der. Kaymakam bu olayı vali Reşit Paşa’va anlatır. “Seni kalaycı, beni de çırağın yaptı.” der. Buna fazlasıyla içerleyen vali, durumu Sultan Abdülhamit’e bildirir. Sultan da; “Bir adamı bana çok mu gördünüz? O, benim yularsız aslanımdır.” diye haber gönderir. Mihrali ile Vali’nin arasmın açılmasına başka bir olay daha sebep olmuştur. Bir at yarışında, Mihrali’ninKarakütük adlı atı da vardı. Yalnız bu atın bir özelliği vardır: Silah atılmadan, silah sesi duymadan iyi koşamaz. Vali bunu bildiği için silah atılmasını istemez, iki taraf da anlaşır. Yarış başlar. Karakütük hep geride kalır. Kuşkayası Köyü’nden Karapapak Çopur Ali, buna tahammül edemez. “Mihrali’nin atı olsun da geride kalsın bu ne demektir?” diyerek silahını ateşler. Sonuçta Karakütük birinci olur. Vali, bunu Mihrali’nin planı olarak telakki eder. (Mihrali çevrede sık sık at yarışmaları düzenler, Konağında pehlivanlar barındırır, böylece ata sporlarının yaşamasına yardımcı olur. Barındırdığı pehlivanlardan Siciminoğlu’nun sırtını o devirde kimse yere getirememiştir. Bu pehlivanı uyurken kalleşlikle öldürmüşlerdir)
Bu sıralarda, Yemen İsyanı başgösterir. Bilhassa Ingilizlerin teşvikiyle Osmanlılara sık sık isyan bayrağı açan Araplar, gün geçtikçe işi azıtırlar. Mihrali’yi çekemeyen Vali Reşit Paşa; “Bu isyanı bastırsa bastırsa, Mihrali bastırır” diye Abdülhamit’e haber gönderir. Niyeti, Mihrali belasından kurtulmaktır. Padişah’tan gelen haber; “Dilerse gider, dilerse gitmez. Ben, O’nu her şeyde serbest bıraktım” şeklindedir. Durum Mihrali’ye bildirildiğinde; “Gitmem” demeyi yiğitliğine yediremeyip atlısını toplayarak yola çıkar. Adana’da büyük bir kalabalık Mihrali’yi karşılar. “Oralar sıcaktır, sıcağına dayanamazsınız” diye vazgeçirmeye çalışırlar. Mihrali, geri dönmeyi gururuna yediremez. Yola çıkar ve bir zaman sonra Yemen’e varır. Yanındaki kardeşi bu sırada yüzbaşıdır.
Kimsenin başedemediği ve bir zamanlar eşkiya iken sonradan büyük bir vatansever olup vatanına olmadık hizmetler yapan bu destan kahramanı Mihrali, Yemen’in sıcağına dayanamaz, hastalanır ve orada ölür. Atlılarından çoğu da telef olur. Ancak, üç-beş kişi geriye döner. Bunlardan bazıları Acıyurt Köyü’nden Yüzbaşı Ahmet, Yetim İsmail, Mahmut Çavuş; Kurdoğlu Köyü’nden Gökçe Çavuş, Kuşkayası Köyü’nden T. Hüseyin’dir. Mihrali’nin kardeşi Ali Bey ise Yemen dönüşü gemide öldürülmüştür. Bir söylentiye göre Sivas’taki Kapapaklann lideri olmak için Ali Bey’i, T. Hüseyin öldürmüştür. Mihrali Bey’in oğlu Rüştü Bey ise 1932’de vefat etmiştir.
Mihrali bey Türküsünün Sözleri
Ehli İslam olan eşitsin bilsin
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
İsterse Uruset ne var ki gelsin
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Esger olan bölüyh bölüyhbölüner
Kars Kalası sandız mı ki alınar
Boz atdar üstünde kılınç çalınar
Can sağ iken yurt vermeniyh düşmana
***********
Hele Al-Osman’ın görmüyüf zorun
Din gıyratı olan tederiyh görüng
At teping baş kesing Kazağ’ın kırıng
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Kurşanıng kılıncı geyining donu
Kavga bulutlan sardı her yanı
Doğdu koçü iğiding şan almaklı günü
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Kavga günü namert sapa yer arar
Er olan göğsünü tüşmana gerer
Cem-i ervah biznen meydana girer
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Men-Esfer’dir bilin gurusung eşli
Orman yabasını balıkhçı nesli
Khınzır sürüsüne dalıf kurt misli
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Şenniyh ne durursun atdan mining
Sıyra kılınç tüşman üstüne dönüng
Artajakhdır şanı bu Al-Osman’ıng
Can sağ iken yurt vermeniyhtüşmana
***********
Gümrü’den yörüdü şapkalı
Kazak Kars içinde eser bir acı kazak
Kaptan Paşa diyer: Devranı bozak
***********
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars’ın başı dumanlı
Mihrali Paşa da çok mertlik etti
Mansur’un evi yıktı dağıttı
Hacı Veli’nin de toyunu tuttu
***********
Gel beri gel bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars’ın başı dumanlı
***********
Yaktı gülşen yurdu zalimsaldadı
Loris de zulmedip verdi berbadı
Ardahan kan ağlar gözlen imdadı
***********
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars’ın başı dumanlı
***********
Muhtar Paşa aldı Gazi şanını
Çevirdi Moskoflar çevre yanını
Yahnılar koparttı Nuh tufanını
***********
Gel beri gel beri bizim Osmanlı
Kavga koptu Kars’ın başı dumanlı
***********
Bell’oldu gittiğin benim efendim
İndelhan olanlar seni arıyor
Yıkıldı bir yanı koca Sivas’ın
Dervişan olanlar seni arıyor
***********
Yükledi göçünü can Mehmet Ali
Bir zaman dillerde söylensin hali
Mahir Bey kızının kırıldı kolu
Akıttı al kanlar seni arıyor
***********
Ne muhalif değdi feleğin taşı
Yaktı nası ayrılığın ateşi
Yine eşkiyalar kaldırdı başı
Bezirgan olanlar seni arıyor
***********
Boznuldu elvanı yuca binanın
Gamı arttı içindeki çobanı
Kesildi kısmeti hane viranın
Cennet’te gılmanlar seni arıyor
***********
Gayri Şahin uçtu dalda yar kaldı
Vefasız dünyanın ömrü az kaldı
Bağlar çiçek açmış güllü yar geldi
Bahçavan olanlar seni arıyor
***********
Hani senin gibi ellerde rehber
Senden ziya umar günler geceler
Çarşılarda esnaf köylerde rençber
Dağlarda çobanlar seni arıyor
***********
Olanca muradm mahşere kaldı
Felek bu belayi bizlere saldı
Aşık Ruhsati’de maddahm oldu
Nice pehlivanlar seni arıyor
***********
Nasıl methetmeyen Mihrali Bey’i
Sivas ülkesinin beyi geliyor
O zalim düşmanın elinde kalmaz
Sivas ülkesinin beyi geliyor
***********
Acem yiğididir yahşidir yahşi
Gösterir kendini kemali şahsı
Ahbabı yaranı giderler karşı
Sivas ülkesinin beyi geliyor
***********
Herkes kaderine boyunu eğe
Ünü dağılmıştı şehire köye
Zarar ziyan gelmez Mihrali Bey’e
Sivas ülkesinin beyi geliyor.
***********
Köyü Acıyurt’tur yeri Konak’tır.
Böyle bir yiğidi görmeli çoktur
Yiğitliği veren ol Gani Hak’tır
Sivas ülkesinin beyi geliyor
***********
Püryani bu anda söyler bitirir
Hakk’ın birliğine şükür yetirir
Yurdun şerefini beyler artırır
Sivas ülkesinin beyi geliyor
***********
Nasıl methetmeyem Mihrali Bey’i
Her yerde şerefi ünü söylenir
Yaptığı yiğitlik aklıma düştü
Üzerinden geçen günü söylenir
***********
Mihrali Bey ata biner yürürdü
Düşman görse korkusundan erirdi
Doksan üç’te gelenleri korurdu
Asaleti cinsi dini söylenir
***********
Mihrali Bey konu açanlar açsın
Senin ünün her tarafa dolaşsın
Dinlensin Mihrali tarihe geçsin
Verilir bu vasfı dili söylenir
***********
Mihrali Bey çıktı gine meydana
Ne kadar hanımdır doğuran ana
Kılıcı bölendi al kızıl kana
Gülşen bahçesinde gülü söylenir
***********
Bey’in çoktur anlatırsak davası
Titretti elinde koca Sivas’ı
Sürüyü sakladı Kangal Ağası
Her yerde şerefi şanı söylenir
***********
Mihrali Bey sözlerini açmalı
Bunu yazıp tarihlere geçmeli
Kılıcıyla korkuturdu düşmanı
Kılıcı kalkanı kim söylenir
***********
Mihrali Bey’imi bilenler bilir
Güçlü idi bir orduya baş gelir
Ol yerde kahramanlık söylenir
Böyle kahramanın hali söylenir
***********
Mihrali Bey seni nasıl duyuram
Yiğitlerden seni seçem ayıram
Yaradandır seni böyle kayıran
Püryani bugünkü gün bunu söylenir
***********
Nasıl methedelim Mihrali Bey’i
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
Düşman mı oldular kahraman sana
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Sürmeler çekilir kirpiğe kaşa
Mihrali Bey o Yemen’e ulaşa
Günler sıcak olur çıkamaz başa
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Acı yurt iklimi Konak Köyü’nü
Ne bayramı belli ne düğünü
Gözlerim gelmedi Ali Bey’imi
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Aştı çayır çimen güller Nergizler
Bütün yasta kaldı gelinler kızlar
Sivas ahalisi yolunu gözler
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Malın mülkün mirasçılar paylaşır
Rüştü Bey’in Konağ’ında eğleşir
Bacıların “Gardaş” deyi ağlaşır
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
VasfedelimMihrali Bey halını
Yiğitliğin şerefini şanını
Çifter hamı bekliyorlar yolunu
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
İsa Bey’im O’nun büyük gardaşı
Yemen’e yapmağa gitti savaşı
Ağlar Sivas halkı döker göz yaşı
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Yemen dedikleri gayet sıcaktır
Konak Mihrali Bey yalan ocaktır
Ahbabın yarenin dostların çoktur
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Mihrali bey ünün duyanlar ağlar
Gam çeker dostları kara yas bağlar
Ulaş Nahyası’nda köyler kan ağlar
Kars’ın kumandanı Acem balası
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Kahraman Mihrali yiğit bir kişi
Ne yazı bellidir ne soğuk kışı
Topladı orduyu otuz bin kiş
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Biter mi hiç Mihrali Bey davası
Aslanın boş kalmaz yurdu yuvası
Bir beş değil atmış köyün ağası
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Ummazdım ki ol Yemen’le kalasın
Sıcağından böyle bir hoş olasın
Kars’ın kumandanı Acem balası
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Ne diyelim senin yiğitliğıne
Alem and içiyor hürmetliğine
Hak’tan inayet kuvvetliğine
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Öyle bir kumandan öyle paşaydı
Biner ata yüce dağlar aşardı
Mayetinde nice yiğit yaşardı
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Bu Mihrali Bey’in bu halı böyle
Konuşurdu ağa paşa bey ile
Dinlen gel Püryani yeniden söyle
Eyvah Mihrali Bey gitti gelmedi
***********
Ben gidiyom rüştü bey ağlama
Köz goyupta ciğerimi dağlama
Alay gitti beni burada eyleme
***********
Yemene de benim ağam yemene
Endimola mehrali bey yemene
Gurdumola çadırları çimene
Oğul köz düştüğü yeri yakar kimene
Dert benim vallah kime ne
***********
Ben gidiyom rüştü beyim sana bir nişan
Susuzluktan alaylarım perişan
Hiç iflahmı olur yemene düşen
***********
Mehraliyi sokaklarda duttular
Ağamı da bir kurşuna sattılar
Mehraliyi yemene de attılar