Nalları Dikmek Deyiminin Anlamı ve Hikayesi
Nalları Dikmek Deyiminin Anlamı ve Hikayesi
Vaktiyle bir padişahın, gözü gibi sevdiği bir atı varmış. Bu doru kısrak bir gün hastalanmış. Başını tutamaz olmuş. Bu olaya padişahın canı pek sıkılmış, kızgınlığından ne yapacağını bilemez olmuş. Adamlarını yanına çağırarak bağırmaya başlamış:
“Bu kısrağı iyileştirmenin yolunu bulun, yoksa haliniz dumandır! Sevgili kısrağım ölüverirse ben de sizin canınıza kıyarım. Kim bana gelir de hayvancağızımın öldüğünü bildirirse hâli hiç iyi olmaz bunu bilesiniz!”
Saray halkı ne yaptılarsa kâr etmemiş, kısrak bir türlü iyileşmemiş, hastalığı artmış ve birkaç gün sonra da ölüp gitmiş…
Herkesi bir korkudur almış. Atın öldüğünü padişaha kim bildirecek dliye düşünmeye başlamışlar.
Bu sırada sarayın korkusuz, babayiğit, açıkgöz başmabeyncisi ortaya çıkmış ve şöyle demiş:
“Kendinizi neden bu kadar üzüyorsunuz? Ben söylerim efendimize!..”
Herkes rahat bir soluk almış.
Başmabeynci, kollarını sallaya sallaya padişahın katına varmış:
“Efendimiz,” demiş, “güzel ve nazlı kısrağınızın iyileştiğini görmek amacıyla demin ahıra, yanma gittim. Bir de ne göreyim? Hayvancağız ‘nalları dikmiş’ sessiz, soluksuz uyuyor. Sanki çok derin bir uykuda…”
Padişah ne demek istendiğini çabucak anlamış, kızıp küplere binmiş.
“Be herif, açık açık ‘atın öldü!’ desene!…” demiş.
Başmabeynci, kendini kurtarmak için, lâfı yapıştırıvermiş:
“Aman ulu padişahım, benim ağzımdan böyle bir şey çıkmadı, siz buyurdunuz onu!.” demiş.
- ••
Bu deyim, “ölüp gitmek” mânâsında kullanılan argo bir deyiştir.