Ontolojik Edebiyat Kuramı Hakkında Bilgi
Ontolojik Edebiyat Kuramı Hakkında Bilgi
Ontolojik Edebiyat Kuramının Genel Özellikleri
Ontolojik Edebiyat Kuramının Temsilcileri
Ontolojik Edebiyat Kuramı Nedir
Ontolojik edebiyat kuramı, 20. yüzyılda Nicolai Hartmann tarafından kurulan, var olanı ve varlığın bütününü kendine konu edinen bir felsefî görüş olarak Ontoloji’ye dayanır. Ontoloji, varlık yahut varoluş ile bunların temel kategorilerinin araştırılmasıdır.
Genel anlamıyla varlık felsefesi olarak bilinen ontoloji, asıl olarak var olana, varlığa ulaşmaya ve bunları anlamlandırmaya çalışır. Sanat eserlerinde varlık tabakalarından söz eden ilk estetik bilimci Roman Ingarden olmakla birlikte, bu yöntemin esaslarını Nicolai Hartmann ortaya koymuştur. Bu metodu sanat eserlerine en iyi uyarlayan estetik bilimci olan Nikolai Hartman’a göre ontolojik estetik anlayışında güzel (estetik), özne (suje) ile nesnenin (obje) birliğindedir. Sanat eserinin ontolojik bütünlüğü, bu iki yapı arasındaki bağlantının ne kadar sağlam olduğuyla ilgilidir. (Bayram, 2008: 3)
Nikolai Hartman, bir sanat eserinin yapısını ilkin “ön yapı (vonderground)” ve “arka yapı (hinterground)” şeklinde ikiye ayırır. “Ön yapı, açık olarak bilinen bir tabakadır; bağımsız, ontik bakımdan kendi başma var olan reel tabakadır. Arka yapı ise asıl tinsel içeriktir, objektivation’da asıl söz konusu olan şeydir ama o, bağımsız bir varlık tarzına sahip değildir”. Ancak “Bu iki yapı öyle iç içe girmiş, öyle girift olmuştur ki sadece bir tek objeymiş gibi görünürler. Bununla birlikte Ontolojik analiz metodunun sanat ve edebiyat dünyamızca tanınmasındaki en büyük katkıyı İsmail Tunalı sağlamıştır. “Sanat Ontolojisi” adlı eserinin başında “ontoloji” teriminin tarihi gelişimini uzun uzadıya anlatan Tunalı, Roman Ingarden ve Nikolai Hartman’in “sanat eserlerinde varlık tabakaları” ile ilgili görüşlerini ayrıntılı biçimde ve kendi düşüncelerini de ilave ederek inceler. Söz konusu olan varlık tabakaları teorilerini esas alan İsmail Tunalı, Ontolojik Analiz Metodu adım verdiği yeni bir inceleme tekniği ortaya koyar ve incelemeyi temel olarak dört varlık tabakasında şekillendirir. İsmail Tunalı’nın Hartman ve Ingarden’dan esinlenerek kendi düşüncesiyle yoğurarak edebiyat eserlerinde belirlediği varlık tabakaları şu şekildedir:
- Şiirde ses tabakası.
- Ses tabakasından hemen sonra gelen anlam tabakasıdır. Bu tabaka heterojen bir tabakadır. Kelimelerin tek tek birleşerek meydana getirdiği anlam, semantik anlamdaki bir anlamdır.
- Bu tabaka karakter veya ruhî özellik adını alır. Bu tabakada söz konusu olan, kişilerin davranışları veya eylemleri değil, onun arka planmda bulunan ruhî tavır ve karakterleridir.
- Bu son tabaka alınyazısı, diğer bir deyişle kader tabakasıdır. Bununla insanın evrensel problemleri olan, mesela ölüm gibi, bir tema anlaşılır. Alınyazısım tek bir karhama determinasyonu olmaktan çıkarmak ve onu bütün insanlığa yaymak gerekir. (Tunalı, 2002: 110-111)
Tunalı, Hartmann’m bu dört tabakaya, çok ender görülen iki tabakayı daha kattığını belirtir. Bunlardan biri “bireysel ide” tabakası, İkincisi de “genel insanlık ide”si tabakasıdır, “birinci tabakayı Hartmann şöyle belirliyor: her insan, özünde bulunan şeyi, yalnız kısmen hayatında gerçekleştirebilir. Ama yanlış eğitim, kötü tahsil, yabancı kişilikleri taklit vs. ile bunu bütünüyle başaramaz. İşte bu tabaka bu kişilik ide’sinin ortaya çıktığı tabakadır. Hartmann’a göre bunu yapmaya şairler yeteneklidirler. Kişilik ide’sinin ortaya çıktığı tipik edebiyat figürlerinden Hamlet’i ve Aleksey Karamazov’u örnek gösterir. Ancak kişilik idesi ile oynamak tehlikeli bir oyundur ve çoğu şair bundan uzak durur.” Tunalınm ikinci tabaka açıklaması özelden çok, geneli kapsar. Tıpkı kader tabakası gibi. “Bu tabaka, artık tek kişi ile değil de, bütün insanlıkla ilgilidir. Bu tabaka da ulaşılması çok güç bir tabakadır. Bu tabaka eğer çok ön planda olursa o zaman edebiyat eserleri poetik olmayan bir etki yapar. Bu genel insani tabakayı ancak halis şairler kullanabilirler. Halis şairler onlan kişilerde ve olaylarda görünüşe çıkarabilirler. Yani bu genel insani olan, olaylar içinde somut olarak kavranmalı- dır.” Sanat eserlerinde çok ender kullanılan bu iki tabaka, Tunah’mn yaptığı şiir çözümlemelerinde de kullanılmaz. Ayrıca bu metodu Klasik Türk edebiyatından seçtiği gazel örneklerine uygulayan Yavuz Bayram ve Dursun Ali Tökel de iki tabakadan çözümlemelerinde faydalanma yoluna gitmez. Bu da çözümlemelerde dört tabakanın geçerli olacağım gösterir.
Sonuç olarak ontolojik çözümleme diğer kuramlar gibi sadece sanatçıya ya da esere yönelik değil, daha kapsamlı bir bakış imkânı sunar. Tunalı’mn sanat eserini çözümlemede en uygun yöntem varsaydığı ontolojik çözümleme ayrıca diğer kuramlarla da etkileşimi zorunlu kılar; bu da okura çoğul okumanın ve anlamlandırmanın kapılarını açar. Söz konusu, şiir çözümlemesinde, Rus Biçim- cilerinin şiir dilini gündelik dilden ayıran ve sadece şiir üzerine düşünmeye yönelik görüşleri ontolojik yöntemin de çıkış noktasını oluşturur. Ayrıca ontolojik çözümleme, yapısalcılık ve göstergebilimsel yöntemi bilmeyi de zorunlu kılar.