Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Edebiyat

Orta Asya ve Kafkasya’da Türkçe Şiir

ORTA ASYA VE KAFKASYA’DA TÜRKÇE ŞİİR

Ön sözde de belirtildiği gibi Türkçe, kullanıldığı coğrafya itibarıyla sınırları çok geniş olan bir dildir. Bu coğrafya Japon denizinden Adriyatik’e, Kuzey Afrika, Balkanlar ve Ön Asya’ya kadar uzanır. Bu kitapta Türkçe’nin Orta Asya ve Kafkasya bölgelerindeki şiir örnekleri yer alıyor. Türkçe, bu anlamda Türkiye dışında bağımsız olan beş Türk cumhuriyetinde ve Rusya federasyonuna bağlı özerk cumhuriyetlerde yazı ve konuşma dili dolayısıyla şiir dili olarak kullanılmaktadır. Şüphesiz ki her ülkede Türkçe şive ve lehçe olarak kimi farklılıklar gösterir. Ama bu farklılıklar ne olursa olsun sonuçta adı Türkçe’dir. Onu Kazak, Özbek, Kırım Türkçesi şeklinde ifade etmek sadece lehçe farklılıklarına işaret etmek demektir.

Bu ülkelerden Azerbaycan’ın şiiri Türkçe şiirin çok zengin bir kolunu oluşturur. Burada üretilen şiir genel Türk şiirinin edebi özelliklerinin yanı sıra kendine özgü hususiyetler de kazanmış, bütün Doğu edebiyatlarını etkileyen sanatçılar yetiştirmiş, çok eski bir tarihe sahip bir şiir olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu lehçeler içinde Türkiye Türkçesine en yakın dil, Azeri Türkçesidir. Bu yakınlık Anadolu Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesinin Batı Türkçesi adı verilen Oğuzca’nın kolları olmasıyla ilgilidir. Bu iki Türkçe’nin ortaya koyduğu edebiyat 16. yüzyıla kadar birbirine çok yakın özellikler taşımaktaydı. Ancak çeşitli tarihî nedenlerle bu iki Türkçe, birbirinden ayrıldı. Yine de bu iki kol arasında ortak birçok yönün bulunması, giderek ortaya çıkmış ayrılıklara rağmen bilinen bir gerçektir. Azerbaycan şiirinin geçmişi 12. ve 13. yüzyıllara kadar uzanır. Daha çok sözlü geleneğin hâkim olduğu Azerbaycan’da
bu dönemdeki şiir dili ağırlıklı olarak Farsça’dır. 14. yüzyıldan sonra bölgeye yönelen Türk akınları ise burada Farsça’nın etkisini kırarak Türkçe’yi şiir dili hâline getirmiştir. Bunun en önemli kanıtı ise mesela 15. yüzyılda gerek saz şiirinin, gerek klasik şiirin Kadı Burhaneddin, Nesimi gibi güçlü temsilcilerini yetiştirmiş olmasıdır. Modern döneme kadar bu süreç benzer çizgide devam etmiş ve burada da Osmanlı şiirindekine benzer tarzda klasik şiirle halk şiiri beraberce yürümüştür. Hem Osmanlı hem Azeri edebiyatı içinde sayılan Fuzûli, 16. yüzyılda dünya çapında büyük lirik şair olarak bu iki lehçenin ortak şairi olarak önem taşır. Bu süreç 19. y.yıla kadar devam eder.

19. yüzyıla gelindiğinde ise Kuzey Azerbaycan’ın Rus işgaline girmesi, Güney Azerbaycan’ı İran egemenliğine sokulmuştur. Bu durum, Azerbaycanlı şairleri özgürlük, millet, vatan, kavramlarını öne çıkarmaları sonucunu doğurmuştur. Şüphesiz ki şiirin ve edebiyatın gelişmesi bir anlamda dergi ve gazetelere bağlı bir olaydır. İşte Azerbaycan’da da 1875’te Azeri Türkçesi’yle ilk gazete (Ekinci) çıkarılmış, Mirze Feteli (Fethali) Ahundov, Hasanbey Zerdabi, Mirze Kâzım Bey gibi toplumsal konulan işleyen edebiyatçılar yetişmiştir. 20. yüzyıl başlarında Rusya’da başlayan değişimler Azerbaycan’da millî benliğe dönüş eğilimini güçlendirmiştir. Türkçülük, İslâmcılık, Batıcılık akımları gündeme gelmiş; özellikle Türkçülük hareketi çevresinde dergiler, gazeteler yayımlanmıştır.

Başlangıcından günümüze Azerbaycan şiirinde çok sayıda şair yetişmiştir. Bunlardan bazılarının isimleri şunlardır. Abbas Abdulla, Abdullah Şaik, Ahmed Cevad, Babi Bedelov, Bahtiyar Vahapzade, Cafer Cabbarlı, Ehmed Cemil, Fikret Sadık, Fikret Goca, Hüseyin Cavid, Mirza Alekber Sabir, Mehmed Rahim, Mehmed Araz, Mirza Şefi Vazeh, Molla Penah Vâkıf, Resul Rıza, Rüstem Behrudi, Samed Vurgun, Zelimhan Yakup. Türkmenistan’daki Türk şiir için de benzer şeyler söylenebilir. Burada da Türkçe şiirin kökenini sözlü şiir oluşturur. Türkmenistan’da klasik anlamda ilk önemli şiirlerin şairi ise Mahdumkulu’dur. Denilebilir ki Türkmen Türkçesi onunla yazılı bir dil olma vasfı kazanmış, dolayısıyla yazılı bir şiir dili olmuştur. Sözü edilen süreç 17. 18. y.yılı ifade eder. Mahdumkulu’nun açtığı bu yolda Seydi, Zelili, Nurmuhammed Andalıb, Şeyda, Gayıbı gibi önemli şairler yetişir. 19 ve 20. asır ise bu geleneğin daha zengin ürünlerle devam ettiğini gösterir. 19. asırda yetişen Kemine, Aşıkı, Kâtibi, Dosmemmet gibi şairler bu gelişmenin örneklerini verirler.

20. asra gelindiğinde ise Dovan Şahır, Gara Şahır, Oraz, Yağmır, Bayram Şahır, Körmolla, Abdırazak ve Muhammed
Atayev gibi isimler Türkmenistan Türk şiirinin önemli temsilcileri olarak şiir tarihindeki yerlerini alırlar. Türkmen Türkçesi’yle yazılan bu şiir kon ve temaları itibarıyla Azerbaycan şiirine benzer. Önceleri geleneksel çizgide geleneksel temaları işleyen bu şiir, Türkmenistan’ın Rus etkisine girmesiyle birlikte konu ve tema bakımından farklılaşmaya başlar. Daha ideolojik söylemler göze çarpar. Yeni hayat ve düşünce tarzının konuları öne çıkar. Ama bütün bunlara rağmen geleneksel konular da varlığını devam ettirir. Özbek şiirinin de kökleri çok eskilere dayanır. Bunun en önemli sebebi Özbeklilerin çok zengin bir kültürden gelmeleridir. Köktürk Bengütaşlarına kadar uzanan bu zengin geçmiş bütün asırlar boyunca Özbek şiirini beslemiş ve geliştirmiştir. Bu genel tespiti bir yana bırakacak olursak Özbekistan’daki Türk şiirinin izlerini öncelikle 13. y.yıldan itibaren değerlendirmek gerekir. Ahmet Yesevî şiir geleneği bu bağlamda Özbek şiirinin en karakteristik özelliklerini yansıtır.

Özbek şiirinin bir özelliği de Azerbaycan şiiri gibi Fars şiirinden beslenmesidir. Keza aynı şekilde Osmanlı sahasındaki Türkçe şiirin de bu şiirde etkileri olduğu söylenmelidir. Özbek şiirini de klasik dönem, Bolşevik devri Özbek şiiri, Sovyet şiiri etkisindeki dönem, Yeni dönem gibi sınıflara ayırmak mümkündür. Dolayısıyla bu şiirde millî tema ve konular, Sovyet etkisiyle ideolojik bir havaya da bürünmüştür. Fakat bu değişim ve etkilenmeler ne olursa olsun Özbek şiir Özbek Türkçesinin dil ve anlatım imkânlarıyla oluşmuş zengin bir şiir geleneğidir. Bu gelenek içinde dünden bugüne Abduruf Fıtret, Hamza Hakimzâde, Abdülhamit Süleyman Çolpan, Gafur Gulami, Aybek, Hamid Alimcan, Mirtemur, Umsan Nasır, urab Töle Şuhret, Eskad Muhtar, Şukrulla, Mirmuhsin gibi önemli şairler yetiştirmiş bir şiirdir. Kazak Türk şiiri de bu coğrafyadaki Türkçe konuşan diğer topluluklarının şiirine benzer. Onlarda da neredeyse son yüzyıla kadar göçebe yaşam ağırlıkta olduğu için yazılı kültürden çok, sözlü kültür gelişmiştir. Buna bağlı olarak da Halk edebiyatı ürünleri bir hayli fazladır. Anız-ertegiler (efsane-masallar), makalmeteller (atasözleri), şeşendik sözler (kıssalar), ölenler (türküler), aytıslar (atışmalar) gibi sözlü kültür ürünleri yaygındır. Geçmişte akın denilen ozanlar, halk arasında çok önemli bir yere sahipti. Bunlar birbirleriyle atışırlardı. Bu atışmalar sırasında tarihî, dinî ve günlük meseleler dile getirilirdi. Bu gelenek Kazakistan’da hâlâ devam etmektedir. Bu durum nedeniyle geçmişten günümüze kadar gelebilen yazılı eserler çok fazla değildir.

Kazak yazılı edebiyatının dolayısıyla şiirinin daha çok 19. yüzyılın başlarından itibaren meydana geldiğini söyleyebiliriz. Bunun öncülüğünü Mahambet Ötemisulı yapmıştır. Çağdaş Kazak edebiyatının ilk temsilcileri ise Çokan Velihanov, Ibıray Altınsarı ve Abay Kunanbayev’dir. Bunlara ilave olarak şu isimleri de belirtelim: Magcan Cumabayev, Mir Jakıp Dulatulı, Abay Kunanbayev, Olcas Süleymanov, Muhtar Şahanov, Almas Ahmetbekulı, Abay Kunanbayoğlu, Sabit Dönentaev, Ğalımbek Jumatov.

Kırgızistan da Türkçe şiirin ürün verdiği bir coğrafyadır. Geleneksel şiir elbette sözlü kültüre dayalı olarak bu kültürden beslenmiş bir şiirdir. Yazılı edebiyat sürecinde ise Kırgız edebiyatında kurucu isimler olarak öncelikle Togtogul Satılganov ile Tokolog Moldo’dan bahsedilmelidir. 19. asırda çok ünlü olan bu isimleri daha sonraları A. Cutakayev, Isak Şaybekov takip eder. İşlenen temalar ağırlıklı olarak milliyetçilik ve millî değerlerdir. Yine sanayileşmeye dönük bir eleştiri de dikkati çeker. Kırgızların 1924 yılında bir gazeteye sahip olmaları şiiri de canlandırır. Bu dönemde yazdıklarıyla dikkat çeken en önemli isimler A. Tokombayev, K. Bayalinov, K. Malikov’dur. Bu şairlerin şiirleri de büyük ölçüde gelenekten beslenir. Şairler, şiirlerinde halk şiirinin kalıplarını kullanırlar. Bu yıllardan sonra Sovyet ideolojinsin genç şairleri etkilediği de görülür. Bu durum ortaya milliyetçi şiir çizgisinin karşısına Marksist şiir çıkarır. Bu tarz şiirlerde de bu ideolojiye bağlı olarak işçilerin sorunları ve millî değerlere yönelik düşmanlık göze çarpar. Bundan sonraki dönemde ise M. Elebayev, C. Bökonbayev, C. Trusbekov gibi isimler öne çıkarlar. Orta Asya coğrafyasında Türkçe şiirin var olduğu bir coğrafya da Tataristan’dır. Bu coğrafya da da şiirin geçmişi sözlü ürünlere dayalıdır. Yazılı edebiyata geçince de sözlü geleneğin etkileri uzunca bir süre devam eder. Ama zamana bağlı olarak önemli yenilikler de görülür. Bu coğrafyanın tarihsel gerçekliklerine bağlı olarak Tataristan şiiri de milliyetçi bir şiiridir. Adları anılması gereken şairlere gelince 17. asırda dini ve tasavvufi şiirleriyle tanınan Mevla Kulı, yenileşme döneminde Abdurrahim Utuz İmeni, Abdülcabbar Kandali, Yakov Emilyanov sözü edilmesi gereken ilk isimlerdir. Bunları daha sonra Kul Ali, Muhammetyar Otuz İmeni, Kandali, Emilyanov, Abdullah Tukay, Mecit Gafuri, Zakir Dertmend gibi isimler takip eder. Kırım Türkleri de yazılı edebiyatları meydana gelene kadar güçlü bir halk edebiyatı ortaya koymuşlardır. Bölgenin Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanmasından sonra klasik tarzda şekillenmeye başlayan Kırım edebiyatı, Kuzey Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi olmak üzere iki kolda gelişir. Kırım Türk edebiyatı da Rus coğrafyasındaki diğer Türklerin edebiyatları gibi çeşitli dönemlerde incelenmelidir. Hanlık, Rus İstilâsı, 1905- 1917, 1944’ten günümüze kadar olan dönem şeklinde inceleyebileceğimiz süreçte Kırım şiiri tarihsel olaylarabağl ı olarak gelişir. Kırım Türk şiiri buna bağlı olarak Milliyetçilik ve Sovyet ideolojisi etrafında şekillenir. Sözü edilmesi gereken isimlere gelince XV. asırdan itibaren Kırım’da Mengli Giray ve Hüseyin Kefevî (15. asır), Bora Gazi Giray (Gazaî) ve Rammayıl Hoca (16. asır), Aşık Ömer, Mustafa Cevheri, Leylâ Bikeç, Âşık Arif, Can Muhammed ve Edip Efendi (17. asır) gibi ünlü şairler yetişmiştir.

XVIII. asra kadar Osmanlı tesiri altında gelişen Kırım Türkçesi ve edebiyatı 1783 yılında Kırım’ın Rusya’ya ilhakı ile
gittikçe zayıflar. Rusların Kırım’ı ilhakıyla durgunluk dönemine giren Kırım Edebiyatı, XIX. asrın ikinci yarısından itibaren canlanmaya başlar. Canlanma hareketini Abdurrahman Kırım Hace ve Abdurrefî Bodanski, İsmail Gaspıralı, Hasan Nuri gibi yazar ve eğitimciler başlatmıştır. 1905 Meşrutiyet inkılâbından sonra Rusya’da yaşayan bütün Türk boylarında olduğu gibi, Kırım Türkleri’nde de millî edebiyat yolunda çalışmalara hız verilmiştir. 1.Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Türkiye ile münasebetler kesilmiş ve İstanbul’un yerini Kazan almıştır. Bu dönemin önemli temsilcileri, Şamil Toktargazi, Hasan Çergeyev, İlyas Boranganski, Ali Bodanski, İsmail Lemanov, Osman Akçoraklı, Mehmet Nüzhet, Abdullah Latifzade, Seyyid Abdullah Özenbaşlı’dır. 1917 Devrimi Kırım Türkleri’nin siyasî ve sosyal hayatlarında yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu dönemde edebî eser verenler, Hasan Çergeyey, Mehmet Nüzhet, Abdullah Latifzade, Ömer İpçi, Bekir Çobanzâde, Yakup Şakirali gibi ediplerle Abdurrahim Altanlı, Ziyaddin Cavtöbeli, Cafer Gaffar, İlyas Tarhan, Irgat Kadir, Mahmut Nedim, Eşref Şemi-zade, Kerim Camanaklı gibi gençlerdir.

Sonraki dönemlerde ise Yıldız dergisi etrafında toplanan Mehmet Bekirov, Yusuf Bolat, S. Müjdabayev, Çerkez Ali, Riza Halid, Bilal Mambet, İsa Abduraman, Zakir Kurtnezir gibi isimler dikkati çekerler. Irak Türkmenleri yaşadıkları bölgede köklü bir geçmişe sahip olan bir Türk topluluğudur. Dolayısıyla onlar da zengin bir şiir geleneğine sahiptirler. Bu şiir, başlangıcı itibarıyla elbette sözlü kültüre dayalıdır. Daha sonra Türkmenlerin, Irak’ta meydana getirdikleri yazılı edebiyat, tarih boyunca gelişerek devam etmiş ve zengin bir miras olarak, günümüze ulaşmıştır.

Irak Türkmen şiirini iki ana dönemde incelemek mümkündür. Başlangıcından 1918’e kadar olan dönem ve çağdaş edebiyat dönemi. Irak Türkmen şiirinin ilk önemli temsilcisi Nesîmî (öl.l4 17)’dir. 16. yüzyılda yetişen Fuzûlî (öl. 1556) ise, Irak Türkmen edebiyatının en güçlü isimlerinden birdir. Bu iki isme 16. yüzyılda yetişen Ahdî, Bağdatlı Ruhî, Nevres-i Kadim, Nevrûzî, Erbilli Garibî Haydaroğlu, Şeyhoğlu gibi isimler eklenmelidir. 19. yüzyılda daha güçlü bir edebî kuşağın yetiştiği görülür. Bunların arasında Safî, Şeyh Rıza, Urfî özellikle sayılmalıdır. 20.yüzyılın başlarından itibaren ise Zeynelabidin, Baha ve Rauf Görkem ilk akla gelen şahsiyetlerdir. 1908 Meşrutiyeti Osmanlı’nın genelinde olduğu gibi Kerkük’te önemli gelişmelere yol açar. Peşpeşe çıkan dergi ve gazeteler edebiyat dünyasına büyük bir canlılık getirir. Bu gelişme Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden ve 1918’den sonra bu bölgenin işgale uğraması üzerine sarsıntı geçirmişse de Türkçeşiir sürdürür. Söylenebilecek tek olumsuzluk modern şiir dönemine intibakı geciktirmesidir. Değilse eski şiir geleneği çizgisinde ürünler verilmeye devam eder. Hicri Dede, Hıdır Lütfi,Mehmed Sadık, Reşid Akif Hürmüzlü, Esad Naib, Nazım Refik Koçak, Osman Mazlum Mehmed İzzet Hattat bu anlamda ismi anılması gereken şairlerdir.

Bu süreçten sonra Türkiye’deki edebî akımlar geç de olsa Kerkük şiirini etkilemeye başlar. Geleneksel tarzın iyice kökleşmesi yeni şiir anlayışının yadırganmasına sebep olur. 1950’li yıllardan sonra ise şiir alanında sadeleşme hareketinin etkileri görülmeye başlar. Tevfik Celal Orhan, İzzettin Abdi Beyatlı, Ata Terzibaşı, Nesrin Erbil ile Salah Nevres bu tarz şiirin öncüsü olurlar.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!