Susadığımızı Nasıl Anlıyoruz

Güneşli bir günde yapacağımız sıkı bir sabah sporunun ardından hissettiğimiz ilk duygu yorgunluk, ikincisi ise susuzluk hissi olacaktır. Çünkü vücudumuz su kaybetmiştir ve kaybedilen suyun telafi edilmesi gerekmektedir. Peki, vücut su kaybettiğini nasıl anlamakta ve su içmemizi sağlayan susuzluk hissi nasıl oluşmaktadır?

Harika bir canlı fabrika olan vücudumuzda su miktarındaki en ufak değişimleri bile fark eden sistemler vardır. Bu iş için tasarımlanan hassas aygıtlar üzerlerine düşen görevi yapmak üzere adeta yarış ederler. Bunların başında beynimizin içinde yer alan bezelye büyüklüğündeki “hipotalamus” adlı organ gelir. Kandaki su oranı azaldığında kan basıncı da buna bağlı olarak azalır. Bu durumu kalpten kanın çıktığı ilk nokta olan aortta bulunan ve kan basıncındaki değişiklikleri tespit etmekle görevli olan basınçölçerler anında fark eder. Kan basmanın düştüğünü hipotalamusa bildirirler. Hipotalamus ise su kaybına karşı bir önlem olarak hemen altında yer alan Hipofiz adlı beze “ADH” (Vazopressin) isimli hormonu üretmesi ve salgılaması emrini verir. Bu hormon kan yoluyla böbreklere ulaşır. Böbreklerde bu hormona anahtar-kilit gibi uygun özel alıcılar vardır. Bu alıcılar hormonlardan gerekli mesajı alır ve böbrekler kanalıyla vücuttan su atımını en az düzeye indirirler. “Vazopressin” hormonunun ikinci görevi ise beynimizde susama hissinin oluşmasına neden olmasıdır. Böylece vücudumuzda olan tüm bu işlemler sonucunda susadığımıza karar verir, gereken miktarda su içerek vücudumuzdaki su kaybını telafi ederiz.