12 Eylül ve Türk Romanı
Türk Edebiyatında 12 Eylül’ün Etkileri
12 Eylül ve Türk Romanı
Türk siyasi tarihinin en kapsamlı ve etkisi süren darbesi 12 Eylül’dür. Doğal olarak darbenin etkisi edebiyat eserlerine de yansımıştır. 12 Mart Darbesi’nden sonra darbenin etkileri edebiyata nasıl yansımışsa 12 Eylül’den sonra da benzer şekilde edebiyat ürünlerinde darbenin travmatik etkileri yansımıştır. Tutuklanmalar, sorgu, işkence, ölümler, darbe sonrası kişilerin toplumsal uyumsuzlukları birbirine benzemektedir. Bunun dışında 12 Eylül’ün 12 Mart’tan farkı darbe sonrasındaki getirdiği değişimlerdir. Dünyada meta anlatı olarak adlandırılan ideolojiler düşüş eğilimine girince Türkiye’de de etkileri görülür. 12 Eylül sonrasında sol düşünce bir düşüş yaşar. Örgütsel yapılar mevzi kaybeder. ABD ve Batlımı da etkisiyle Türkiye kapalı yapısından çıkarılarak dünyaya entegre bir yapıya kavuşturulmak istenir. Özal ile gelen bazı ekonomik, siyasi ve sosyal değişimler toplumsal yapıyı değiştirir. Bu yaklaşım edebiyatı da etkiler. 1950’li yıllardan beri edebiyatta etkili olan hatta kanona dönüşen toplumcu gerçekçilik etkisini yitirmeye başlar. Şiire, romana ve öyküye yansır bu.
Romanda gerçekçi anlatımdan uzaklaşılır. Romanda teknik unsurlar anlatılan konudan daha fazla yer tutmaya başlar. İroni, pastiş, parodi, büyülü gerçekçilik, üstkurmaca, metinlerarasılık gibi postmodern roman unsurları kullanılmaya başlanır. Konu ve tema olarak toplumsal sorunlardan çok birey sorunlar işlenmeye başlar. Bu tutum öyküde ve şiirde de görülür. Bireysellik, mahremiyetin ifşa edilmesi, cinsellik ve feminizm edebiyat eserlerinde yükselen trendlerdir. Bilge Karasu’nun Gece; Latife Tekin’in Gece Dersleri, Gürsel Korat’ın Ay Şarkısı; Ahmet Altan’ın Sudaki İz; Ali Teoman’ın Bir Garip Cindi Zümrüdüanka; İbrahim Yıldırım’ın Yaralı Kalmak adlı eserleri hem darbeyi işleyen hem de darbe sonrasında belirginleşen postmodern roman unsurlarını barındıran eserlerdir.
Politik yaklaşımları belirgin olan romancılar bu yaklaşımlarını eserlerine de yansıtmışlardır. Mehmet Eroğlu’nun Yüz: 1981; Süheyla Acar’ın Yağmurun Yedi Yüzü; Ayşegül Devecioğlu’nun Kuş Diline Öykünen; Oya Baydar’ın Hiçbiryer ’e Dönüş; Kaan Arslanoğlu’nun Devrimciler adlı eserlerinde sol kimlik belirgin iken Lütfü Şehsuvaroğlu’nun Kafes; Tank Buğra’nın Dünyanın En Pis Sokağı sağ düşüncenin bariz olarak işlendiği eserlerdir.