Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ordinat Yayınları

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Ordinat Yayınları Sayfa 173

“12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 173 Ordinat Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Ordinat Yayınları Sayfa 173

(Aşağıdaki metin Galip’in Celâl’i ararken cesediyle karşılaştığı bölümden alınmıştır.)

“Siz okuyanlar, hâlâ yaşayanlar arasında mısınız? Ama bunları yazan ben çoktan yolumu almış olacağım gölgeler ülkesinin içlerinde.” E.A. Poe

“Evet, evet, ben benim!” diye düşündü Galip, Şehzade’nin hikâyesini bitirdiğinde. “Evet, benim ben!” Hikâyeyi anlattığı için kendisi olabildiğinden o kadar emindi ve en sonunda kendi olabilmekten de o kadar hoşnuttu ki bir an önce Şehrikalp Apartmanı’na gidip Celâl’in masasına oturup yeni köşe yazılarını yazmak istiyordu. Otelden çıkıp bindiği takside şoför bir hikâye anlatmaya başladı. insanın ancak hikâye anlatarak kendisi olabileceğini anladığı için Galip, şoförün anlattıklarını hoşgörüyle dinliyordu. Yüzyıl önce sıcak bir yaz günü, Haydarpaşa istasyonu’nu yapan Alman ve Türk mühendisler hesaplarını serdikleri masalarının başında çalışırlarken, az ötede avlanan bir dalgıç, denizin dibinde bir para bulmuş. Paranın üzerine bir kadın yüzü nakşedilmişmiş. Tuhaf bir yüzmüş bu, büyüleyici bir yüz. Dalgıç, yüzün çözemediği esrarı, belki harflerden çıkarırlar diye bulduğu şeyi kara şemsiyeler altında çalışan Türk mühendislerden birine göstermiş. Genç mühendis, Bizans parasının üzerindeki yazıdan değil ama Bizans imparatoriçesinin yüzündeki büyüleyici anlatımdan öyle bir etkilenmiş ki dalgıcı da şaşırtan bir hayrete hatta bir korkuya kapılmış. imparatoriçenin yüzünde, yalnızca mühendisin kâğıtlarına yazdığı Arap ve Latin harfleriyle ilişkili bir şey değil, aynı zamanda, yıllardır evlenmeyi kurduğu kendi amca kızının sevgili yüzünü hatırlatan bir yan da varmış çünkü. Bu kız, tam bu ara bir başkasıyla da evlendirilmek üzereymiş. “Evet, Teşvikiye Karakolu tarafında yol kapalı.” dedi şoför, Galip’in sorusu üzerine. “Gene birisini vurmuşlar.” Galip taksiden inip Emlak Caddesi’ni Teşvikiye Caddesi’ne bağlayan dar ve kısa sokağa girdi. Sokağın caddeyle birleştiği yerde park etmiş polis araçlarının yanıp sönen mavi ışıkları soluk ve acıklı bir neon rengiyle ıslak asfaltta yansıyordu. Alâaddin’in ışıkları hâlâ yanan dükkânının önündeki küçük meydanda, Galip’in ömrü boyunca hiç tanık olmadığı ve ancak rüyalarında yadırgamayacağı sihirli bir sessizlik vardı. Trafik kesilmişti. Ağaçlar kıpırdamıyordu. Hiç rüzgâr yoktu. Küçük alanda yapay renkler ve seslerle kurulu bir tiyatro sahnesinin havası vardı. Vitrindeki dikiş makineleri arasındaki mankenler, polislerin ve görevlilerin arasına girecek gibiydiler. “Evet, ben de benim!” demek geldi Galip’in içinden. Meraklılar ve polisler arasında bir fotoğrafçının flaşı gümüş mavisiyle parlayınca rüyalardan çıkma bir anıyı hatırlar gibi, kaybettiği yirmi yıllık bir anahtarı bulur gibi, görmek istemediği bir yüzü tanır gibi Galip fark etti: Dikiş makineleri sergilenen vitrininin iki adım ötesinde, kaldırımda, beyaz bir leke yatıyordu. Tek bir kişi: Celâl. Üzeri gazetelerle örtülmüştü. Rüya nerede? Galip yaklaştı. Bütün gövdeyi basılı kâğıttan bir yorgan gibi saran gazetelerin açıkta bıraktığı baş, çamurlu kirli kaldırıma bir yastığa yaslanır gibi yaslanmıştı. Gözleri açıktı ama bir düş görüyormuş gibi dalgın, kendi düşüncelerinde kaybolmuş gibi yorgun bir ifade vardı yüzde; yıldızları seyrediyormuş gibi huzurlu da; hem dinleniyorum hem hatırlıyorum der gibi. Rüya neredeydi? Bir oyun duygusuna kapıldı Galip, bir şaka duygusuna, bir pişmanlık duygusuna. Kan izi yok. Cesedin Celâl’in cesedi olduğunu daha görmeden nasıl anlamıştı? Biliyor musunuz, demek istedi, ben her şeyi bildiğimi bilmiyormuşum. Bir kuyu vardı aklında, aklımda, aklımızda; bir düğme, mor bir düğme: Dolabın arkasından çıkan paralar, gazoz kapakları, düğmeler. Yıldızları seyrediyoruz, dalların arasındaki yıldızları. Yorganımı iyi örtün de üşümeyeyim, havasındaydı ceset. Yorganını iyi örtün de üşümesin. Galip üşüdü. “Ben, benim!” Ortalarından ikiye açılarak serilmiş gazete sayfalarının (…) olduğunu anladı. Yedi renkli mazot lekeleri. Celâl’in yazısı var mı diye baktıkları gazete parçaları: Üşüme. Soğuktur. Kapısı açık bir polis minibüsündeki bir telsizden madenî bir sesin, başkomiseri aradığını işitti. Efendim, Rüya nerede, nerede, nerede? Köşedeki trafik lambalarının boşu boşuna yanıp sönen ışıkları: Yeşil. Kırmızı. Daha sonra bir daha: Yeşil. Kırmızı. Pastahaneci madamın vitrininde de. Yeşil, kırmızı. Hatırlıyorum, hatırlıyorum,

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.

12. Sınıf Ordinat Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 173 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!