Akıl Akıldan Üstündür Atasözünün Açıklaması Anlamı Hikayesi Kısa
Akıl Akıldan Üstündür Atasözünün Açıklaması
Akıl Akıldan Üstündür Atasözünün Anlamı
Akıl Akıldan Üstündür Atasözünün Hikayesi Kısa
Akıl Akıldan Üstündür Atasözünün Öyküsü
AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR ATASÖZÜNÜN ANLAMI
- Her insan olaylara farklı açılardan bakar, başkasının görmediği noktaları görür. Onun için akıl akıldan üstündür.
- Akıllıca olan, farklı fikirlere açık olmak, onları da dikkate almaktır.
AKIL AKILDAN ÜSTÜNDÜR ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ
Tilki, yengeç ve kaplumbağa…
Bir gün anlaşıp birlikte çiftçilik yapmaya karar verirler.
Uzun araştırmalardan sonra dağın eteğinde verimli bir tarla bulup işlemeye başlarlar.
Daha birinci gün, kendini dünyanın en akıllısı sanıyor ya tilki:
“Siz çalışmaya devam edin,” der. “Ben de gidip şu dağa sırtımı verip dağı tutayım ki dağ yıkılıp ekinimizi berbat etmesin.”
Gider. Dağda bir kayaya sırtını dayayıp uyumaya başlar.
Yengeç ile kaplumbağa tilkinin kaytarmak için böyle yaptığını bilir ama seslerini çıkarmazlar. İçlerinden, “Sen görürsün,” demekle yetinirler.
Çalışır çabalar, ekip dikerler. Buğdayları bölüşme zamanı gelince tilkiye seslenerek:
“Hadi bırak dağı da gel, şu buğdayları bölüşelim,” derler.
Tilki, koşarak dağdan iner, gözleri fıldır fıldır:
“Nasıl bölüşeceğiz?” diye sorar.
Yengeçle kaplumbağa:
“Buğdayı üç eşit parçaya ayıracağız,” diye cevap verir, “herkes payına düşeni alacak.”
Buğday yığınının çevresini dolanan tilki:
“Bu mümkün değil,” der. “Bizim tartımız yok ki buğdayı üç eşit parçaya ayıralım.”
Yengeçle kaplumbağa, birbirine bakar:
“Ya ne yapacağız, peki?”
Kuyruğunu havaya diken tilki, bir süre düşünüyormuş gibi yaptıktan sonra:
“Şöyle yapalım,” der, “dağın bitiminden tarlaya kadar bir koşu yapalım. Tarlaya ilk varan buğdayları, ikinci varan da samanı alsın.” “Ee, sona kalan?”
“Sona kalan dona kalsın, ceza olarak bir şey almasın!”
“Öyle olsun,” demiş ötekiler.
Tilkinin yeni bir oyun peşinde olduğunu anlayan kaplumbağa: “Yalnız,” der, “bu yarışı yarın yapalım… Bugün çok yorgunuz.” Tilki, son derece emin kendinden:
“Fark etmez benim için,” der, “yarın olsun!”
Akşam evine giden kaplumbağa, durumu eşine anlatır bir bir: “Tilki, dünyanın en akıllısı sanıyor kendini. Sen yarın erkenden tarlaya git, orada bekle… Tarlaya doğru, en önde tilkinin koştuğunu göreceksin; onu görür görmez buğdayları taşımaya başla. Hiç merak etme, seni ben sanacakları için karşı çıkamazlar.”
Ertesi gün, dağın eteğinde kaplumbağa, yengeç ve tilki yan yana sıralanır. Kaplumbağa, “Bir, iki, üç… Başla!” komutunu verir vermez, yengeç kimseye çaktırmadan tilkinin kuyruğuna sıçrayıverir.
Bütün dikkati ilerideki tarladadır tilkinin… Farkına bile varmaz, kuyruğundaki yengecin… Fırlar ileri!
Tilki ve kuyruğundaki yengeç hızla yol alırken tarlaya doğru, daha birkaç adımı zor atmıştır kaplumbağa.
Birinci oluyorum diye sevinçle tarlaya yaklaşan tilki bir de ne görsün? Kaplumbağa ondan önce gelip başlamamış mı buğdayları taşımaya?
Aklı hiç ermemiş bu işe ama kuralları kendisi koyduğu için bir
şey de diyemez kaplumbağaya.
“Buğdaylar gitti, samanları kaçırmayayım bari,” diye tam samanların bulunduğu yere yöneldiğinde, bunu fark eder de durur mu yengeç?
Hooppp, atıverir samanların üstüne kendini, tilkinin kuyruğundan. Sonra da dönüp tilkiye:
“Dur, ne yapıyorsun tilki kardeş?” der. “Samanlar benim! Ben senden önce oturdum samanların üstüne.”
Aklına pek güvenen tilki… Önce buğdayları sonra da samanları kaybedip kalınca eli böğründe:
“Vayy be,” der, “akıl, akıldan üstünmüş demek!”