Atı Alan Üsküdar’ı Geçti Deyiminin Açıklaması Anlamı Hikayesi Kısa
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti Deyiminin Açıklaması
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti Deyiminin Anlamı
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti Deyiminin Hikayesi Kısa
Atı Alan Üsküdar’ı Geçti Deyiminin Öyküsü
ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ DEYİMİNİN ANLAMI
- Fırsat kaçtı, artık ne yapsan boş. İş, işten geçti.
ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ DEYİMİNİN HİKAYESİ
Köroğlu, henüz Bolu Beyi’nin zulümlerine baş kaldırıp ün sahibi olmamıştı ama at yetiştirmeyi iyi öğrenmişti babasından. Hele bir kıratı vardı ki yetiştirdiği, dillere destandı. Dere tepe demez, kar, çamur demez yel gibi giderdi. Köroğlu’nun sevdiği atı, bir gün ortadan kayboldu. Köroğlu deliye döndü. Tanıdık, tanımadık herkese haber saldı. Adını seslendi kırda bayırda. Islık çaldı, çağırdı.
Ne kişnemesini duydu ne de ayak sesini. Atladı başka bir ata, gece demedi gündüz demedi, dağda taşta koşturdu. Sormadık insan, çalmadık kapı bırakmadı. Yok… Yok… Yok… Yoktu kırat. Gören de yoktu, bilen de. Yer yarılıp da yer altına girmeyeceğine göre, dedi Köroğlu, kırat çalındı. Çalındı ve uzak yerlere götürüldü. Yakınlarda olsa mutlaka döner gelirdi. Dönmediğine göre…
Köroğlu düştü yollara. İlden ile geçerek araya sora İstanbul’a kadar geldi. At pazarının yerini sordu. Söylediler. Birbirine benzer yüzlerce atla doluydu pazar yeri. Köroğlu, pazarın dışında biraz yüksek bir tümseğe çıktı. İki parmağını ağzının içine sokup keskin bir ıslık çaldı. Onca atın içinde bir atın şaha kalktığını gördü, hop etti yüreği. Ön ayaklarıyla havayı döven atın, sevinç içinde kişnediğini duydu. Onun kişne- mesiydi bu! Yüzlerce kişnemenin arasında bile olsa tanırdı kıratın kişnemesini.
Koşup pazara daldı. Kıratın yanına vardı. Eşkıya kılıklı bir adam, yularından sıkı sıkı tutuyordu kıratı. Köroğlu, adama yaklaşıp: “Ağam, at senin mi?” diye sordu. “Benim!” dedi adam. “Sen mi yetiştirdin?” Gururla omuzlarını dikleştirdi adam: “Ben yetiştirdim. Çok güzel, çok iyi attır. Bunca atın arasında, bir benzeri daha yoktur ha!”
Kıratla göz göze gelmemeye, ona bakmamaya çalışan Köroğlu: “Güzel olmasına güzel at,” dedi, “huyu da kendi gibi güzel midir acaba?” Adam başladı kıratın huyunu övmeye. Onu dinler gibi görünen Köroğlu: “Bakalım dediğin kadar var mı? Binip bir dolaşabilir miyim?” dedi. Kıratı bir an önce satmak isteyen adam, yuları uzattı hemen:
“Bin, dolaş!” Yularından çekip kıratı pazarın dışına çıkaran Köroğlu, sarılıp öptü onu. Derin bir soluk aldıktan sonra bir sıçrayışta atladı üstüne. Aylar sonra sahibine kavuşan, kırat, bir kaplan gibi ileri atıldı. Yere değmiyordu ayakları, uçarak gidiyordu. Atın, üstündeki biniciye gösterdiği yakınlık, onları arkalarından izleyen adamın içine bir kurt düşürdü. Atlayıp başka bir ata, peşlerine düştü.
Köroğlu o hızla çoktan inmişti Boğaz kıyısına. Tuttuğu bir kayığa, atını da bindirip karşıya, Üsküdar’a geçti. Oradan da sürdü kıratını Bolu’ya, memleketine. Arkalarından Boğaz kıyısına inen at hırsızı, oradakilere telaşla: “Kıratlı biri geldi mi buralara?” diye sordu. “Kıratlı birini gördünüz mü? Atımı aldı kaçtı da biri…”
Kıyıda duran kayıkçılardan biri cevap verdi ona:“Atı alan Üsküdar’ı geçti beyim!”