Ayıkla Pirincin Taşını Deyiminin Açıklaması Anlamı Hikayesi Kısa
Ayıkla Pirincin Taşını Deyiminin Açıklaması
Ayıkla Pirincin Taşını Deyiminin Anlamı
Ayıkla Pirincin Taşını Deyiminin Hikayesi Kısa
Ayıkla Pirincin Taşını Deyiminin Öyküsü
AYIKLA PİRİNCİN TAŞINI DEYİMİNİN ANLAMI
- Çık bakalım işin içinden. İçinden çıkılmaz bir durum. İşlerin, iyice karışması.
AYIKLA PİRİNCİN TAŞINI DEYİMİNİN HİKAYESİ
Eskiden, çok çok eskiden yaşanmış bir olay bu… Yavuz Sultan Selim, Arabistan’ı ve Mısır’ı OsmanlI topraklarına kattıktan sonra İstanbul’a geri dönmüştü. Bağımsızlığını yeniden kazanmak isteyen Yemen halkı da Yavuz Selim ve ordusu gider gitmez ayaklanmıştı. Padişah, ayaklanmayı bastırma görevini Koca Sinan Paşa’ya verdi.
Sinan Paşa, on binlerce yeniçeriyle birlikte Anadolu’yu geçti. Yemen’e ulaşmak için Suriye üzerinden Arabistan çöllerine girdi. Sıcaklık, susuzluk, kum fırtınaları… Çölde ilerlemek her açıdan zordu. Yeniçeriler homurdanmaya, geri dönmek için bahaneler aramaya başlamıştı. Her an olay çıkarabileceklerini çok iyi sezen yeniçeri ağası onları yatıştırmak için bir dediklerini iki etmiyordu. Tam o günlerde, ordunun ana yemeği sayılan pirinç pilavında taş çıkmasın mı? Yeniçerilerin suratlarının asıldığını gören yeniçeri ağası bir öfkeyle mutfak çavuşuna koşarak:
“Efendi, ne biçim pilav yapıyorsunuz siz böyle?” diye gürledi. Mutfak çavuşu, bu öfkenin nedenini anlamaya çalışarak: “Hayrola ağam, en halis Dimyat pirincinden yapıyoruz!” “Pirince bir şey dediğimiz yok, ya o taşlara ne demeli? Pirinci temizleyip ayıklamadan mı döküyorsunuz kazanlara?” Öfkenin nedeni anlaşılmıştı. Mutfak çavuşu, alttan alarak: “Ağam,” dedi, “günlerdir kum denizinde yol alıyoruz; o kadar uğraşıyoruz, dikkat ediyoruz ama gözden kaçırdıklarımız olmuş demek ki!”
“Ben anlamam!” diye bağırdı yeniçeri ağası. “Güneş bir yandan, susuzluk bir yandan… Bir de pilavdan şikâyete başlarsa askeri tutamam ben. Bundan böyle pirincin temizlendiğini kendi gözlerimle göreceğim, ona göre!” “Emriniz olur ağam!” Bir sonraki gün yemek hazırlıkları yapılacağı zaman mutfak çavuşu, yeniçeri ağasına haber gönderdi.
Yeniçeri ağası geldiğinde, çuval çuval Dimyat pirinci, çöl kumunun üstüne serilmiş büyük bir çadır bezine dökülüp taşından toprağından ayıklanmaya başlamıştı. Yüzü gülen yeniçeri ağası: “Hah şöyle,” dedi, “aman dikkat edin, bir tek taş bile kalmasın!” Herkes büyük bir dikkatle pirinci, çerden çöpten ayıklarken birden patlayan bir kum fırtınası çölün kumunu kaldırıp pirinç öbeğinin üstüne bırakmasın mı?
Her şey öyle aniden olmuştu ki ayıklanmış pirinçler bile toplanıp kaldırılamamıştı. Öfkeden mosmor olan mutfak ağası, yanında duran yeniçeri ağasına döndü o zaman; ağlamaklı bir sesle: “Hadi bakalım,” dedi, “ayıkla pirincin taşını şimdi!”