Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosu Hakkında Bilgi
Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosu Hakkında Bilgi
Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosunun Genel Özellikleri
Cumhuriyet Döneminde Türk Tiyatrosu İle İlgili Yapılan Çalışmalar
Cumhuriyet Dönemi Tiyatrosunun Genel Özellikleri
Bizde ilk Batılı anlamıyla modem tiyatro çalışmalarını 19. yüzyılın başlarında görülmektedir. Sarayın modem tiyatroyu desteklemesi ve azınlıkların bu noktada özel tiyatrolar faaliyete geçirmesi, II. Meşrutiyet sonrası Darü’l-Bedayi-i Osmani adıyla ilk konservatuvarın kurulması, Cumhuriyet öncesindeki tiyatronun gelişimini olumlu yönde desteklemiştir.
Cumhuriyet dönemi tiyatro faaliyetleri için Ayşenur Külahlıoğlu İslam: “Türk toplumu 1923’ten sonra bütün edebi türleriyle Anadolu’ya ve Türk halkına yönelmiştir. Bu bakımdan tiyatroda da adaptasyonlar yerilir, müzikli dejenere vodviller kınanır. Aydınlar, eski ile yeni arasındaki ayrılıkları ve bunların sebeplerini araştırmaya koyulurlar. İnsanın kudretini irade ve düşüncesine bağlayarak monarşiyi reddeden yönetici elitler, siyasi ve dini inanç özgürlüğü üzerinde durmaya başlarlar. Kendi hayatına kendisinin yön vermesi istenen Cumhuriyet insanının, birey olma bilincine varışı ve bu yeni biçimiyle ele alınışı, sanatta da yeni insan tipleri oluşturacaktır.” demektedir.
Cumhuriyet öncesi dönemde eser vermeye başlayan birçok yazar 1923 sonrası tiyatro yazmaya devam etmektedirler. Yakın dönem öncesinde yaşanan sosyal hayatta yaşanan problemleri eleştirel bir bakış açısıyla ele alan yazarlar, kurulan Cumhuriyet ideolojisini yansıtan eserler kaleme almışlardır. Reşat Nuri, Yakup Kadri, Faruk Nafiz, Hüseyin Rahmi, Halide Edip, Musahipzade Celal bu tarz eserler veren önemli isimlerdir.
1923 sonrasında ilk defa eser veren Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Vedat Nedim Tör, Cevdet Kudret Solok gibi isimler özellikle dünya ekseninde yaygınlaşan kapitalist zihniyetin eleştirisini bir yanda değerlendirirken öte yandan Türk toplumunun değişim süreci içerisinde kaos ve ruhsal değişim problemlerine de tiyatro eserlerinde yer vermişlerdir. Yeni kurulan devletin idealleri halka benimsetilmeye çalışılırken öte taraftan geçmişin bozuk düzeni eleştirilerek yarını var edecek yeni insan tipinin de eserlerin dünyasında öne çıkarıldığını görmek mümkündür.
1940’a kadar gelen bu süreç 1940 sonrasında değişmeye başlar, önceki dönem özelliklerini devam ettirenlerin yanı sıra yeni yazarlar ve yeni temalar tiyatroda görülmeye başlanır. Cevat Fehmi Başkurt, Haldun Taner, Orhan Asena, Refik Erduran, Turgut Özakman gibi yazarlar 1950’li yıllarda eserleriyle okuyucu ile buluşur. Nesil çatışmalarının ön plana çıktığı, sermaye piyasasındaki zihniyet problemleri, kimlik değiştiren politikacılar, tarihi mevzular, töre komedileri, dış dünya ile problem yaşamaya başlayan insan tipolojisi gibi yeni konular tiyatro eserlerinin dünyasında yer almaya başlarlar. Bunun temelinde 1940 sonrasında dünya ve Türkiye ölçeğinde yaşanan hayatın değişim süreci yatmaktadır.
1960-1980 yıllan arasında devletin siyasi hayatında görülen ihtilaller etkili olmuştur. Teknik açıdan daha kusursuz eserlerin kaleme alındığı bu dönemde toplumsal problemler, aile içinde yaşanan sorunlar, köyden kente göç ve beraberinde gelen varoşlar, gecekondu insanı, tarihi ve mitolojik temalarla birlikte eserin dünyasında vücut bulur.
1980 sonrasında özgürlüklerin sınırlanması, ekonomik düzenin bozulması gibi pek çok sebebin etken olduğu bir sürecin yaşanmasına neden olmuştur. Kadirim bu süreçte hayatın merkezinde yer almaya başlaması, gençlik problemleri, kaçış teması gibi pek çok tema 1980 sonrasının tiyatrolarında karşımıza çıkmaktadır. 1980 ve 1990Tı yıllarda özel tiyatroların sayıca artış göstermesi, devlet tiyatrolarının çoğalması, teknik eleman yetiştiren okulların artışı gibi unsurlar önemli gelişmelerdir. Teknolojik gelişmeler, küreselleşen dünya ile entegre olma çabası, kültürel yozlaşmadaki artış, tarihi, siyasi ve sosyal hayatta görülen değişimler Cumhuriyet dönemi Türk tiyatrosunun bugününün işlediği önemli temalardır.
Dünyadaki gelişmelerle eş değer bir şekilde sanat ve tiyatroya halkın ilgisi bugün için daha da artarak devam etmekte ve günümüz insanının yaşadığı problemler özgün eserler kaleme alan yazarlar tarafından değerlendirilmekte ve aynı zamanda geçmişten gelen temalar da işlenmeye devam etmektedir.