Fecr-i Ati Topluluğunun Bir Edebiyat Olarak Nitelendirilmemesinin Nedenleri Nelerdir
Fecr-i Ati Topluluğunun Bir Edebiyat Olarak Nitelendirilmemesinin Nedenleri Nelerdir
Fecr-i Ati, birçok edebiyat tarihinde “Fecr-i Ati Edebiyatı” başlığı altında incelenen bir edebi topluluktur. İsmail Parlatır, “Fecr-i Ati Bir Edebiyat Mı?” adlı yazısında, bir “edebiyat” olmanın koşullarını sıralayarak Fecr-i Ati’nin bir edebiyat olduğu iddiasına karşı çıkmaktadır. Ona göre “bir edebi hareketin, hangi amaçla, hangi ortamda ve hangi sanat ilkeleri çerçevesinde ortaya çıkmış olursa olsun bir ‘edebiyat’ olabilmesi için asgarımüşterekte ortak bir sanat anlayışı çerçevesinde birleşmiş olması esastır. Üstelik bu sanat anlayışını bir büyük inançla ve dayanışma ile savunmaları, kendilerine yöneltilen eleştirileri gene toplu olarak karşılamaları bir başka önemli ölçüt (…) edebiyatta kalıcı eserler ortaya koymak ve üretmek de ‘edebiyatı’ olmanın belki de en önemli kimliği olmalıdır. ” (Parlatır, 1999: 878-879)
Tanzimat, Servet-i Fünun ve Milli Edebiyat toplulukları, yukarıda sıralanan şartlan hemen hemen karşılamışlar ve bir topluluktan öte bir “edebiyat” olmayı başarabilmişlerdir. Bahsi geçen edebi topluluklann eserleri akla geldiğinde belirli bir üslup ve içerik birlikteliği dikkati çekmektedir. Ancak Fecr-i Ati topluluğunda böyle bir birliktelikten söz edilemez. Zaten sanatı “şahsi” görmeleri bunu doğal Meşrutiyetin sağladığı “sınırsız özgürlük” ortamı içinde belirgin bir “üslup” birlikteliği ortaya koyamayan Fecr-i Aticilere, doğaldır ki çok önemli saldırılar olmamış ve edebi anlayışta birlik olamayan bu sanatçıların bu tür saldırılara karşı savunmaya geçerek bir birlik oluşturmaları da mümkün olmamıştır. Bu, daha çok Servet-i Fünuncuların bir arada olmalarının bir sebebidir.
Fecr-i Ati sanatçıları, kendilerini diğerlerinden ayırt edecek bir edebi anlayış da ortaya koyamamış, Servet-i Fünun edebiyatının bir nevi devamı olarak anılmışlardır. Milli Edebiyat’ın edebiyat aleminde büyük tesir uyandırması sonucu kısa sürede dağılan “Fecr-i Ati” topluluğuna mensup Ahmet Haşim, Yakup Kadri, Refik Halit gibi sanatçılar, topluluk dağıldıktan sonra önemli eserler verdikleri için, bu sanatçıların eserleri bir “Fecr-i Ati Edebiyatı”mn ürünü olarak kabul edilemez, “Fecr-i Ati”ye mal edilemez.
Parlatır, aynı yazısında, günümüzde “Fecr-i Ati” nin bir “edebiyat” olarak anılmasının sorumlusu olarak Nihat Sami Banarlı’yı göstermiştir: “Fecr-i Ati’yi ilk defa çarpıcı bir başlık ile bir ‘edebiyat’ olarak niteleyen Nihat Sami Banarlı olmuştur. Edebiyat tarihi ürünlerimiz arasında en ehliyetli kalem olarak bilinen Banarlı’nın bu edebi hareketi irdelerken ‘Fecr-i Ati Edebiyatı’ biçiminde başlık atması, ondan sonra yazılan edebiyat tarihlerini bir ölçüde yönlendirmiş oluyor.” (Parlatır, 1999: 878) Parlatır’ın bahsettiği hatanın zaman içinde birçok edebiyat tarihinde, ders kitabında yer alması bu hatanın yaygınlaşmasını sağlamıştır. Ancak editörlüğünü Ramazan Korkmaz’m yaptığı “Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı” adlı çalışmada Fecr-i Ati’nin bir “edebiyat” olarak anılmadığım, “Milli Edebiyat” bahsi içinde “Milli Edebiyatın Devam Ettiği Yıllarda Diğer Edebi ve Fikri Arayışlar” başlığı altında “Nev-Yunaniler, Nayiler ve îslamcılar”la birlikte ele alındığını (Argunşah, 2009: 228-233) ve Fecr-i Aticiler için “edebi grup” (Argunşah, 2009: 228) ifadesinin kullanıldığını görüyoruz.