Parnasizm Özellikleri
Parnasizmin Temsilcileri Kimlerdir
Parnasizm Akımının Özellikleri
Parnasizmin Özellikleri
Parnasizmin Doğuşu
Parnasizm Nedir
Romantik şiir anlayışına tepki olarak 19. yüzyılın ikinci yansında doğmuş ve 20. yüzyılın başlarında etkisini kaybetmiş bir akımdır. Realizm ve natüralizmin roman, hikâye, tiyatro türlerinde ortaya koyduğu anlayışın şiirdeki karşılığı olarak bu akımı ifade etmek mümkündür. 1866 yılında Fransa’da Le Pamasse Con- temporain (Çağdaş Pamaslar) adıyla ilk olarak yayınlanan şiir dergisinin adından hareketle isimlendirilmiştir.
Romantik şiir anlayışının lirik ve santimantalist yapışma tepki olarak doğmuştur. Pozitivist düşüncenin dönem içerisinde hâkim anlayış durumunda olması ve toplumsal hayatta değişen yaşam biçimi realizm ve natüralizmde de olduğu üzere şiir sahasında da yansımasını bulmuş ve parnasizm ortaya çıkmıştır.
Şiir alamnda var olan romantik anlayışa karşı çıkan şairler, şiirin öznel boyuttan çıkarılıp nesnel bir biçim alması gerektiği düşüncesindedirler. Bu noktada sanatçının görevinin de dış dünyada var olan gerçekliğin nesnel bir şekilde yansıtmak olması gerektiğine inanıyorlardı. Şair adeta ressam veya heykeltıraş gibi olmalıydı. Bireysel duyguların şiire yansıtılmasını sakıncalı gördüklerinden yaşanılan hayatın içinde bulunduğu doğal yapısının nesnel bir şekilde aktarılması düşüncesinden hareket ettiklerinden tasvirî şiir anlayışının ortaya çıkmasına sebep oldular. Böylelikle toplumsal problemlerden, aksaklıklardan, insanın iç dünyasından uzaklaşan pamas şairler doğanın ışıltılı dünyasını ayrıntılı tasvirlerle şiire yansıtmışlardır. Bunu yaparken dış dünyada olduğu gibi şiirin biçim özelliklerinde de mükemmeli aramışlar ve şiirin kusursuz olmasını arzu etmişlerdir. Nazım şekli olarak genellikle “sone”yi tercih etmişlerdir. Biçimsel kusursuzluk şiirde ritmi ön plana çıkarmıştır. Şiirin iç yapısındaki ahenkten uzaklaşınca dış yapısmda ritmi aramış ve uygulamalarıyla bunu gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Ortaya koydukları ilkelerle sanat için sanat anlayışını benimsemişler ve aslolanm güzeli yansıtmak olduğu düşüncesinden hareketle sanatın güzelliğine sığınmışlardır.
Şiirde betimlemelere çokça yer verip tablolar çizmişlerdir. Biçimsel mükemmellik arayışı onları plastik bir güzellik anlayışı içerisine hapsetmiştir. Erdoğan Alkan’ın ifadesiyle: “şiirleri, dışı özene bezene işlenmiş değerli taşlarla süslü, ama içi boş bir mücevher kutusuna benzer”. İnsanın duygu dünyasından uzaklaşılması beraberinde soğuk bir şiir anlayışını meydana getirdiğinden bir süre sonra bu akım etkisini yitirerek son bulmuştur.