Rüyaların Dili

Rüyaların Dili

Rüya yorumlamak yeni bir dil öğrenmek gibidir; bu gerçekten de doğrudur, sadece zaten bildiğimiz bir dili yeniden öğreniyoruzdur. Bir bebek konuşmaya başlamadan önce de görür ve basit bir seviyede de olsa gördüklerini yorumlar.
Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, kendi evreninin merkezi olduğuna inanmaması için bir sebep yoktur. İzlenimler karmaşası zamanla anlam kazanarak düzene kavuşur, anlamsız sesler farfarası bir şeyler ifade etmeye başlar, izlenimlerle ve seslerle eşleştirilen duygular daha fark edilir olur. Eğer olan biten şey kabul edilebilir bir şeyse sınıflandırma otomatikman yapılır.

Bebek bilgiyi algılamada ve ölçmede geliştikçe merak duygusu azalacak ve keşfetme süreci daha otomatik bir hal alacaktır. Rüyaların dilini yeniden öğrenmek de sınıflandırma işlemini ve sembolizm tanısını yeniden hatırlamaktır.
Öncelikle rüyacının içinde bulunduğu durum ya da çevrenin yorumlanması gerekir. Bu, rüyanın genel durumuna dair bir gösterge verir. Örneğin, rüyada okulda olduğunu görmek, öğrenmekle ilgili bir çevreyi yansıtır ve rüyacı daha sonra bunun içinde bulunduğu şartlarla ilgisini kurabilir. Daha sonra odaklanılması gereken nokta ise kendini nasıl hissettiği ya da hangi duyguların deneyimlendiğidir, böylelikle rüyanın senaryosuna dair bir fikir oluşur. Bir oyun yazarının, seyirci oyununu anlayacak şekilde sahneleri düzenlemesi gibi, zihin de fark edilmesi gerekenler için sahneleri düzenleyecektir.

Bundan sonra, farklı görüntülerin sembolizminin çözülmesi ve öneri, kıssa, ima veya belki de kelime oyunu gibi tanımlanması gerekir. Örneğin, ocak ızgarası bir rüyada “büyük” bir tutku olarak yorumlansın. Rüyadaki kişiler yazılan oyunla anlamlı bir şekilde görülür ve bütün sınıflandırmalar ve olayların bir araya getirilmesi bu doğrultuda yapılır. Oynanan oyunun sahneleri genelde art arda değildir, sahneler belli bir sebep ya da uyum olmadan değişir. Eğer zihnin, kendine özgü bir yolla, neyin açığa çıkarılması gerektiğine dair bir vurgu yaptığını kabul edersek, bir düzen olduğunu görürüz. Rüyanın teması bir kere ortaya çıktıktan sonra, farklı yönlerine dair tanımlamalar yapılabilir ve semboller yorumlanabilir.
Rüyaların dilinin ortak temaları ya da ortak kabul edilmiş anlamları yoktur. Nasıl her dilin lehçeleri varsa bu rüya dili için de geçerlidir.

Her birimizin kendi deneyimlerimizden, aile öykümüzden, algılarımızdan ve duygularımızdan gelen kendimize özgü bir lehçemiz vardır. Aynı dili konuştuğumuz insanlardan yardım isteyebiliriz ya da yeni bir terminoloji öğrenmek için zaman ayırabiliriz ama yine de geçerli olan tek yorum bizim kendi yaptığımızdır. Yani birisi rüyasında bir kayıkta olduğunu ve büyük bir balık avladığını görüyorsa, yapılacak yorum o kişinin balıkçı olup olmadığına göre değişir. Birisi işinin durumuyla ilgili duygularına odaklanıyorken, diğeri başarıya ulaşmak için yeteneklerini ve bu konuyla ilgili duygularını sorguluyor olabilir.