Tanzimat Fermanından Önceki Siyasi ve Sosyal Düzen
Tanzimat Fermanından Önceki Siyasi ve Sosyal Düzen
Tanzimat Fermanından Öncesi Siyasi ve Sosyal Düzen
Tanzimat dönemini var eden sebepleri etraflıca kavrayabilmek için Osmanlı Devleti’nin 1700lerden itibaren yaşadığı sosyal ve siyasi gelişmelere genel hatlarıyla bakmak gerekir. Tanzimat “düzenlemek, iyileştirmek” anlamına gelir. Bir şeyin düzeltilmesine ihtiyaç duyulması, yolunda gitmeyen bir düzenin olduğu anlamına gelecektir. Osmanlı devlet düzeni içinde yüzyıllardır verimli bir şekilde işleyen sistemin artık eski muzaffer sonuçlan doğurmadığı savaş meydanlarında alınan yenilgilerle ortaya çıkar. Avrupa’nın Osmanlı ordusuna yaşattığı mağlubiyetler, devlet erkânının bu durumun neden kaynakladığını çözmeye yönelik çabalarıyla sonuçlanır.
Karlofça (1699) ve Pasorafça (1718) antlaşmalan, yükseliş devrinin sona erdiğini en ağır şekliyle belgeler. Devlet yöneticileri (,o zamana kadar yalnız savaş ve kısmen de ticaret konularının dışında Batıklarla hiçbir temas kurmama alışkanlığını bir kenara bırakmak ve onları yakından tanımak” ihtiyacı hissederler. (Akyüz, 1995: 5) Lale Devri (1718-1739) diye bilinen dönemde ilk adım atılır ve Yirmisekiz Mehmet Çelebi Fransa’ya gönderilir. Dokuz ay süren bu ziyaretten Mehmet Çelebi Sefaret-nâme ile döner. Hazırlanan raporda Batı’nın yaşama tarzından ve işleyen kuramlarından övgüyle söz edilir.
1726 yılında kurulan ilk ‘Tercüme Heyeti” ve hemen ardından faaliyete geçen “matbaa” uzun süre beklenen verirdi jjgğlayamamıştır. Batı’ya derinlemesine nüfuz etmemizi sağlayacak eserlerin tercümesi ve basılması yerine, asırlardır devam eden Doğu’nun bilindik eserleri basılmıştır! III. Ahmet’in yerine geçen I. Mahmut (1730-1754), Batılılaşma hareketine karşı değildir. Onun döneminde Humbaracı Ahmet Paşa adım alan Conte d# Bonneval, modem topçuluk hakkında orduya büyük yararlar sağlamıştır. III. Mustafa zamanında ise yine bir yabancı general olan Macar Baron de Todd teknik yenilenme alanmda Osmanlı ordusuna önemli hizmetlerde bulunmuştur. 1773 yılında askeri mühendis yetiştirmek amacıyla kurulan Mühendishane-i Bahri Hümayün, dönemin önemli yenilik kuramlarından biridir.
1700 ile 1800 arası dönemde devletin yenileşme politikası askeri düzenlemeler üzerinden ilerlemiştir. Gerçekleştirilen girişimler uzun vadede belli bir plan ve program dâhilinde gerçekleştirilmediğinden, geçici çözüm olmaktan ileriye geçemez. Ancak III. Selim yenileşme ve düzenleme hareketini bir plan üzerine kurmaya çalışır. III. Selim geçici ziyaretler yerine ilk defa Avrupa’da sürekli kalacak elçiliklerin açılmasını ve bu coğrafyadaki yeniliklerin uzun süreli takibini sağlar. Mühendishane-i Bahri Hümayün’ün yanma orduya teknisyen yetiştirmek için Mühendishane-i Berri Hümayün’ü kurar. (1795) Nizam-ı Cedid ordusunun Batılı tarzda kurulması ise devrim niteliğinde bir harekettir. Yeniçerinin düzensiz, disiplinsiz, tekniksiz sistemi yerine kurulan bu ordu ilerde Yeniçeri’nin yerini alacaktır. Bu durumun farkında olan Yeniçeriler Nizam-ı Cedid’i dağıtarak III. Selim’i katletmişlerdir. (1807) Böylece büyük bir yeniliğin ve ilerleme hareketinin daha önüne geçilmiştir.
III. Selim’in yerine geçen II. Mahmut, Yeniçeri Ocağı’nı ortadan kaldırarak (1826) yeniliğin önündeki en büyük engeli de aşmıştır. Ardından bir dizi yenileşme hareketi başlamış, devlet düzeni sadece askeri alanda değil bütün yönleriyle değişime tabii tutulmuştur. Öncelikle “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adı altında yeni bir ordu kurulur. Bu ordunun eğitimi için Prusya’dan subaylar getirtilir. Yeni eğitim kurumlan art arda açılır. Tıbbiye (1827), Harp Okulu (1834) bunların en önemlileridir. İlk kez eğitim-öğretim için yurt dışına öğrenci gönderilir. (1827) Rüştiye adı altında ilkokullar açılır ve ilköğretim zorunlu hale getirilir. Ayan isimli yerel yönetimler kaldrılır ve devlet tarafından yerel yönetime valiler tayin edilir. II. Mahmut dönemi çok yönlü yenileşme hareketinin devletten halka indiği düzenlemeleri içerir. Yenileşme hareketlerinden dolayı her ne kadar halk II. Mahmut’a “gavur padişah” dese de devlet sistemi içinde gerçekleştirdiği inkılaplar kendisinden sonraki dönemlerimde derinden etkilemiştir. Sadrazamı Mustafa Reşit Paşa ile hazırladığı Tanzimatı Fermanı’na ömrü yetmeyecek, ölümünden dört ay sonra oğlu Abdülmecit tarafından Gülhane Hatt-ı Hümayûn’u ilan edilecektir. (1839)