Tarihsel Roman Nedir Tarihsel Roman Örnekleri
Tarihsel Roman Nedir
Tarihsel Roman Örnekleri
Tarihsel Romanın Özellikleri
Tarihsel Romana Örnek
Öteden beri tarihsel olaylardan bir şekilde zaten yararlanmış olan roman, önem taşıyan ve tarihin sayfalan arasında yerini almış olgu ve olayları tüm gerçeklikleriyle ortaya koyma amacına yönelik olarak, tarihsel kesitleri olayların meydana geldiği dönemin ruh halinden uzakta, daha yalın biçimde ve hoşa gidecek biçimde okurun gözü önüne sermek ister. Bu amaçla, elde ettiği gerçeğe ilişkin bulguları kurmaca bir anlatım ve yine kurmaca kişilerle destekleyerek hem tarihin hem de romanın bir araya geldiği yazınsal bir tür ortaya çıkar: Tarihsel roman (Atalay, 2011: 36) özgün bir tür olarak kabul edilmekte henüz bir uzlaşıya vanlamasa da tarihsel romanın, romanın bir türü olarak kabul gördüğü, ancak özelliklerini kesinleyen çizgilerinin ve sınırlarının belirlenmesinde kesin bir tanımlama yapılamadığı görülmektedir. (Göğebakan, 2004: 13) Tarihsel romanın içeriğinde yalnızca tarihî bir olayın yer edinmesi yetmez, aynı zamanda tarihin edebiyatla harmanlaşmış yönüyle yola çıkılmalı, edebî dilin tarihsel olayları anlatmada akıcı ve ahenkli olması da gerekmektedir. Buna göre tarihsel roman yalnızca tarihî boyutu değil edebî boyutu da yazar tarafından dikkate alınmalıdır. Tarihsel roman hakkında modem çalışmaların ilk örneklerini Walter Scott (1771- 1832) vermiştir.
Bir tür olarak tarihsel romanın ortaya çıkışı kesin bir tarih içermese de, özellikle Fransız Devrimi sonrasında buıjuva sınıfının topluma ve yazma gittikçe daha çok egemen olması ve roman türünün gelişme kaydederek yeni konulara yönelmesiyle bu türün başladığı söylenebilir. “Scott’la birlikte tarih, bundan böyle yalnızca sıradan bir bezem öğesi değil, doğrudan doğruya yapıtın temel konusunu oluşturmaya başlar.” (Tilbe ve Civelek, 2006: 84)
Göğebakan, “Tarihi roman, herhangi bir tarihsel dönemi ya da olayı gerçeğe yakın, ama sanatsal bir biçimde aktaran bir roman türüdür.” (Göğebakan, 2004: 15) şeklinde bir tanım yapar. Özön, tarihî romanı: “Geçmiş yüzyıllarda oluyormuş gibi birtakım olaylar icat etmek, bu olaylara çerçeve olarak bir çağın olaylarını ve yaşayışım vererek, hayalî kahramanlara gerçek süsü vermek, böylelikle tarih ve romanın ayrı ayrı uyandıracağı ilgiyi sağlamak demek olan tarihî roman, romantizmin meydana getirip, usûl, kural ve geleneğini kurduğu bir çeşittir.” (Özön, 1985: 25) şeklinde tanımlamaktadır. Tarihsel roman üzerine birçok tanım yapılmaktadır fakat bu türün esas noktasını zaman kavramı oluşturmaktadır yani geçmişte yaşanmış olayların edebiyat ile kurgulanması söz konusudur.
Tarihsel roman yazan için tarih, bitmez-tükenmez malzeme yığınıdır. Her sanatkâr, bu kaynaktan kendi görüşüne, mizacına, temayüllerine göre seçmeler yapar ve seçtiklerini yorumlar. Ancak, sanatkâr eserini, tarihsel olayları anlatmak için yazmaz. (Kaptan, 1988: 31) Tarihsel romanlar aracılığıyla toplumda bazı kavramların yerleştirilmesi, bazı değerlerin telkin edilmesi, bazılarının ise hicvedilmesi mümkündür. Bu sebepten tarihsel roman, bir misyonu yüklenmiş olanaklığı ile didaktiktir. (Argunşah 1990: 384) Dolayısıyla her ulusal kimlik tasarımı, tarih yazımı kadar o tarihi popülerleştirecek romana da ihtiyaç duymuştur. (Türkeş, 2002: 207)
Türk edebiyatında Osmanlı’nın son dönemlerinden günümüze kadar, bu amaçla birçok tarihsel romanın yazılmış olduğu görülür. Tanzimat öncesinde destan, şehname ve masallarla tarih bilinci oluşturulmaya çalışılırken, daha sonra Genç Osmanlıların Batı tarzında kaleme aldıkları ilk tarihsel romanlar ortaya çıkmıştır. Ancak, II. Meşrutiyette birlikte daha çok Ziya Gökalp’in “Kızılelma”, Ömer Seyfettin’in Milliyetçi/Türkçü tarihsel (kurgu) hikâyeleri ile bu devam etmiştir.” (Koloğlu, 2000: 40) Cumhuriyet döneminden sonra ulus ve toplum yapısında meydana gelen değişimler, siyasal hayatın hareketliliği ve önemli tarihi olayların sonrasında birçok yazar tarihsel roman türünde eserler vermeye başla-
Soğuk savaş döneminin kapanmasıyla, küreselleşme çabalarının hız kazandığı 1990’lı yıllarda durumun değişmiş olduğu görülmüştür. Artık, yazılan romanlarda, “Osmanlının kaynağını Türklükten aldıkları”, “kahramanlık veya Türklükten uzaklaşmaları ile yıkılışa neden olan zaafları” konularından çok, Osmanlının toplumsal, kültürel, ekonomik yaşamı, sanatı, mimarisi, eğitim ve bilimi romanlarda önemli yer tutmaya başlamıştır. (Çeri, 2000: 25)
Türk toplumunun Batılılaşma sürecinin ilk yıllarına ait yaşantısını, Doğu-Batı medeniyeti bağlamında eski-yeni arasındaki davranışlarım şiir ve makale gibi çeşitli düşünce yazılarıyla yansıtan Tanzimat’ın birinci kuşak yazarları, eserleriyle tarihsel bir döneme ışık tutmuşlardır. Tanzimat edebiyatında bu dönemi en ileri düzeyde aktaran edebî türler roman ve hikâye olmuştur. Türk edebiyatında tarihî dönemlere ve olaylara ayna tutması bağlamında hikâye ve roman yazan olarak tanınlanana başında Ahmet Mithat Efendi (1844-1912) gelmektedir. Namık Kemal (1840-1888) ile aynı devirde yaşayan Ahmet Mithat Efendi için roman türü, konu edindiği tarihî vakalar üzerinden toplumun sosyokültürel ve sosyoekonomik yapısını, bu alanlardaki temel sorunlarını yansıtma ve halkı bilgilendirme vasıtasıdır. (Erol, 2012: 62)
Ahmet Mithat Efendi’nin Yeniçeriler, Haşan Mellah yahut Sır İçinde Esrar, Musullu Süleyman, Ahmet Metin ve Şirzad adlı eserleri tarihî romanın ilk örnekleridir. Namık Kemal’in Cezmi’si, tarihi bilinçli olarak işleyen bir romandır. Romanın amacı Osmanlı-İran ilişkilerini anlatmaktır. Ömer Seyfettin ve Ahmet Hikmet Müftüoğlu, hamasi içerikli tarihi romanlar yazmışlardır. Tarihi romanlar genellikle tezli eserlerdir. Bizde durum biraz farklıdır. Gerilim ve krizle düğümlenen eserler tezi arka planda tutar/bırakır.
Abdullah Ziya Kozanoğlu, Nizamettin Nazif, Turhan Tan, Vala Nurettin, Fazlı Necip, İskender Fahrettin, Peyami Safa, Sami Karayel, Hayrettin Ziya, Kemalettin Şükrü, Enver Behnan Şapolyo, Kadircan Kaflı, Ziya Şakir, Reşat Ekrem, Ilgaz-Vahap Nevruzhan, Safiye Erol, Nihal Atsız, Feridun Fazıl, Zuhuri Danışman, Ratip Tahir, Murat Sertoğlu ve Ragıp Şevki Yeşim dönemin popüler tarihi roman yazarlarıdır.
Tarihsel romanda asıl patlama 1980 sonrası dönemde yaşanır. Gürsel Korat (Zaman Yeli), İhsan Oktay Anar, Elif Şafak (Pinhan), Handan Öztürk (Yalnız Bebekler), Nedim Gürsel (Boğazkesen), Zülfü Livaneli (Engereğin Gözü), Yaşar Kemal (Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana), Nazan Bekiroğlu (Yusuf ile Züleyha, İsimle Ateş Arasında), İskender Pala (Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk), Sadık
Yalsızuçanlar (Gezgin, Gündüz) bu dönemin öne çıkan ürünleridir. (Çelik, 2012: 7) Türk edebiyatında tarihsel roman, bir anlatım aracı olarak, çok farklı noktalarda gelişimini sürdürmektedir.