Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Çıkmış Türkçe Soruları ve Cevapları

Ygs Lys Sınavlarında Çıkmış Paragraf Soruları ve Çözümleri

Ygs Lys Sınavlarında Çıkmış Paragraf Soruları ve Çözümleri

Üniversite Sınavlarında Çıkmış Paragraf Soruları ve Çözümleri

Sınavlarda Çıkmış Paragraf Soruları ve Çözümleri

Çıkmış Paragraf Soruları ve Çöz

  • Paragrafta Anlatım Biçimleri
  • Paragrafta Akışı Bozan Cümleyi Bulma
  • Paragrafta Düşünceyi Geliştirme Yolları
  • Paragrafta Yapı
  • Paragrafı İkiye Bölme

2010 YGS

(I) Bir zamanlar geceleri oturur, anılarımı, izlenimleri­mi küçük defterlere yazardım. (II) Sonra nasıl oldu bil­mem, ne o küçük defterler kaldı ne de bende o say­falara bir şeyler karalama isteği. (III) Belki de yaşa­mın bin bir türlü zorluğu bana bu gündelik eğlenceyi unutturdu. (IV) Yıllardan beri çeşitli günlükler okuyo­rum: Gide’in, Green’in… (V) Allred de Vigny’nin ‘Bir Şairin Günlüğü”nü de dilimize çevirdim. (VI) Günlük türüne karşı duyduğum yakınlık. Salah Birselin ‘Gün- lük”ünü okuduktan sonra daha da arttı.

1. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) l.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

Cevap  C


2010 YGS

(I) Komik kavramıyla ilişkili olan mizah ve hiciv, yön­temleri, amaçları, konuları bakımından birbirinden ayrılmaktadır. (II) Toplumdaki veya insandaki sıra dışı olduğu için gülünç bulunan şeyleri güzelleştire­rek komik göstermek sanat yoluyla olur. (III) Düzelti­lebilir kusurları ele alan mizahın amacı, bunları abar­tarak sergilemektir. (IV) Komik olan şeye karşı hoş­görülüdür. eğlendirirken toplumsal aksaklıkları fark ettirmeye çalışır. (V) Oysa hiciv yermeye yönelik bir saldırı biçimidir, komik olan kusuru ortadan kaldırma­yı amaçlar, bağışlayıcı değildir. (VI) Hedef aldığı kişi­yi toplum içinde küçük düşürmek İçin, diin sağladığı bütün olanaklardan yararlanır.

2. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) l.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

Cevap  A


2010 YGS

Gazeteci olmak br ayrıcalıktır elbet Unutulmaz anı­lar kalır kişide acısıyla, tatlısıyla. Bir arayış içinde geçmiştir o yıllar, koşturmayla, konuşmayla, yazmay­la. Bir bakıma Özdemir Asafın şu ünlü dizesini dü­şündürür: ‘Durduğum nokta yerinde durmuyor.” Öyledir, hem sen koşup durursun araştırıp, inceleyip bir şeyler bulmak için hem de konularının kaynağı olan toplum durmaksızın değişir yöneticileriyle, sorumlularıyla.

3. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler- den hangisi söylenemez?

  1. Konuşma havası içinde yazılmıştır.
  2. Devrik cümlelere yer verilmiştir.
  3. Sözcükler arasında sessel yinelemeler kurul­muştur.
  4. Benzetmeden yararlanılmıştır.
  5. Tekdüzelikten kaçınılmıştır.

Cevap  D


2010 YGS

Ben hiçbir zaman ödüllere karşı olmadım. Ödüller bir yazarın adını duyurabilmesi açısından elbette önemli. Özellikle İzmir’de yaşarken adını edebiyat dünyasına ancak birtakım yarışmalar sayesinde duyurabilen biri için… Adımı yarışmalarla duyurdum ama kuşkusuz bu ödül bana ayrı bir sorumluluk yükledi. ‘Sait Faik Öykü Ödülü alan birine bu yakışmaz.” diyerek yaz­dıklarım üzerinde öz denetim kurduğum zamanlar oldu, bu da bir yazar için sınırlayıcı olabiliyor.

4. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

  1. Bugü ne kadar kaç edebiyat ödülü aldınız?
  2. Aldığınız ödüller öykülerinizin çok okunmasını sağladı mı?
  3. Ödüller yazarları hangi yönden etkiler?
  4. Ödüller edebiyat alanında tanınmanın tek koşulu mudur?
  5. Ödüller yüzeysel yapıtların yazılmasına yol açar mı?

Cevap  C


2010 YGS

Okuduğum kitaplardan birinde, ‘Yayımlanan ilk yazı bir bilettir, bir yolculuğa çıktığınızı söyler.” deniyordu. Ben de onlardanım, bir kez çıktım yola; durmayı, bı­rakmayı, durakların birinde inmeyi, vazgeçmeyi, geri dönmeyi hiç düşünmedim. Biletin hakkını vermek ve onu yolun sonuna kadar kullanmak istedim. Yolun bu­raya kadar olan bölümünde işlerin fena gitmediğini düşünüyorum. Yol beni haksız çıkarmadı, sanırım ben de onun saygınlığını korudum, hakkını ödedim.

5. Kendisinden böyle söz eden bir yazarla ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?

  1. Herkesin anlayabileceği düzeyde yapıtlar ortaya koyduğu
  2. Yapılarının odağına kendini yerleştirdiği
  3. Yapıtlarını gözlem gücüyle biçimlendirdiği
  4. Anlatımda yeni yöntemler denediği
  5. Kararlılıkla nitelikli yapıtlar ortaya koyduğuna inandığı

Cevap  E


2010 YGS

Toplumlar kültürel açıdan geliştikçe ahlak İlkeleri de değişime uğrar. Deneyimler, düşünsel gelişmeler, sanatsal ve teknolojik üretim, ilkelerin anlamlarına yeni boyutlar kazandırır. Her gelişim, insanın olayları farklı açıdan yorumlamasını olanaklı kılar. Örneğin, aydın­lanma devrimi, sınıfsal katmanlaşmalar gibi toplum­sal, düşünsel dönüşümler, ahlak kavramında da yeni ölçütleri zorunlu kılmıştır.

6. Bu parçadan ahlakla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?

  1. Kişiden kişiye değişen bir içerik taşıdığı
  2. İnsanları iyiye ya da kötüye yönlendirdiği
  3. Etki gücünün zaman içinde zayıfladığı
  4. İnsan ilişkilerini yönlendiren tek güç olduğu
  5. Bilimsel, toplumsal gelişmelerden etkilenerek değiştiği

Cevap  E


2010 LYS

Hepimiz dünyaya geldiğimizde bir toplumun, ailenin, kimliğin içinde buluruz kendimizi. Edebiyat işte bu ka­lıpları kırma arayışından doğar. Hayal ve gerçek, ya­şam ve ölüm, ben ve öteki arasındaki bütün duvarları bir bir yıkar. Böylece kendine özgü bir biçimde, haya­tın ve insanın özüne eğilebilmeyi, ona sevgiyle baka­bilmeyi olanaklı kılar. Çünkü roman, öykü, şiir gibi edebiyat ürünleri bir başkasının acısını iliklerinde his­sedebilirle, kendini bir başka insanın yerine koyabil­me yeteneği kazandırır. Çok farklı kesimlerden insan­lara seslenir, onların kapılarını çalar; buyur edilir. İn­sanlar ve toplumlar arasında köprüler kurar.

7. Bu parçada edebiyatın işlevleri arasında aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir?

  1. Toplumsal sorunlara çözümler getirme
  2. Yerleşik değerleri sorgulama gücüyle donatma
  3. İnsanların birbirini anlamasını kolaylaştırma
  4. Kültürleri birbirine yakınlaştırma
  5. Yaşamı, özgün bir yaklaşımla algılamayı sağ­lama

Cevap  A


2011 YGS

(I) İnsan ilişkilerinin öneminin yeterince kavranmamış olması, çocuk gelişimiyle ilgili birtakım sorunları da beraberinde getirdi. (II) Söz gelimi günümüzde, kendi kendine oyun kuramadığı için üretken olamayan, edil­gen, çevreye karşı ilgisiz, evlere hapsolmuş çocuklar yetişiyor. (III) Bunların hayal güçleri, erken yaşta ta­nıştıkları ve hayatlarının doğal bir parçası olan tele­vizyonla ve bilgisayar oyunlarıyla sınırlanmış durum­da. (IV) Televizyondaki reklamlar çocukları ticari birer araç olarak görüyor. (V) Kaba kuvveti ve silah kullan­mayı özendiren, sanat değeri düşük filmler ve kimi yayınlar yüzünden özellikle çocuklar, çeşitli psikolojik sorunlarla yüz yüze geliyorlar. (VI)

8. Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Bütün bunlardan daha da önemlisi, bu türden olumsuzluklar tekrar tekrar yaşa­nıyor.” cümlesi getirilebilir?

A) II.    B) III.    C) IV.    D) V.    E) VI.

Cevap  E


2011 YGS

Yazınsal yaratıcılığın gizi, ana dilde, ana dilin söz de­ğerle rindedir. Buna erişmesi, yazarın, ozanın önce­likle ana dilini, onun söz değerlerini sevmesine bağlı­dır. Bu sevgiden yoksunsa kişi, gerçek anlamda yara­tıcı olamaz. Büyük bir ozan da yaratıcılığın dilde, söz­cüklerde olduğunu söylüyor. Şöyle diyor sözcükler için: “Onların önünde ben diz çökerim, bana kalk de­yinceye değin kıpırdamam. Kısaca, değer veririm on­lara, arkalarından giderim sözcüklerin, izlerim onları. İşte ben böylesine severim sözcükleri,”

9. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

  1. Değişik oümle türleri kullanılmıştır.
  2. Alıntıya yer verilmiştir.
  3. Kişileştirmeye başvurulmuştur.
  4. İkileme kullanılmıştır.
  5. Açıklama yapılmıştır.

Cevap  D


2011 YGS

Şiirlerimde bir dereden söz etmişsem şırıldayan su­larda kar kokusu duyumsansın istemişimdir. Kaleiçi’ni anlatmışsam kırlangıçların seslerine yansımış bahar sevinci duyumsansın istemişimdir. Akdeniz’in üstün­de parlayan gün ışığı, ardıç kuşları… Hor sabah bize ergen güzelliğiyle ‘Günaydın” diyen Tahtalı Dağ’ın üstüne yığılmış mor bulutlar… Teleferik yapmak ama­cıyla dinamitlerle parçalanmış dağın, yok edilmiş endemik bitkilerin kederi… Çam ağaçlarının, bin yıllık sedirlerin denizi yalayıp gelen esintisi dizelerimin üs­tünden geçsin istemişimdir.

10. Böyle diyen şairin şiirleriyle ilgili olarak aşağıda­ki lerden hangisi söylenemez?

  1. İmgelere başvurduğu
  2. Değişik mekânlardan söz ettiği
  3. Çağrışımlardan yararlandığı
  4. Duyularla algılanan ayrıntılara yer verdiği
  5. Üçüncü kişi i anlatımla biçimlendirdiği

Cevap  E


2011 YGS

Sokrates’ten önceki ilk Batılı filozoflar, geçmişten iki büyük kopuşu aynı anda gerçekleştirdiler. İlk önce, kendi akıllarını kullanarak dünyayı anlamaya çalıştı­lar. Bu tek başına, tümüyle yeni bir şeydi ve insanın gelişmesinde en önemli köşe taşlarından birini oluş­turdu. Aynı zamanda insanlara, akıllarını nasıl kulla­nacaklarını ve kendi başlarına nasıl düşüneceklerini de öğrettiler. —. Onlar bilgi birikimlerini olduğu gibi öğrencilerine aktarmak yerine, onları tartışmaya, düşünce alışverişinde bulunmaya, kendi düşüncele­rini ileri sürmeye ve savlarını kanıtlamaya özendiren öğretmenlerdi.

11. Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

  1. Ayrıca insanın düşünce yapısını çözmeye çalış­tılar, gözleme ve deneye dayanan psikoloji bilimi­nin temellerini de attılar
  2. Düşünce tarihinde bu yaklaşımlar, çok hüyük tar­tışmalara konu oldu
  3. Dolayısıyla, öğrencilerinin de kendileriyle tıpatıp aynı düşüncede olmasını beklemedler
  4. Bu tutum, günümüz düşünce dünyasında da var­lığını sürdürmektedir
  5. insanlığın zihinsel serüveninde ortaya çıkan bu iki yöntem birbirini etkileyen bir gelişim süreci iz­lemiştir.

Cevap  C


2011 YGS

Türküler, şiirler iç dünyamızın sesi olarak yazılmış ol­salar da bizden çıktıkları anda topluma mal olmuştur artık. Yalnız topluma mal olmakla kalsa iyi. Yerelden ulusala, ulusaldan evrensele bir değişme ve gelişme çizgisi jzleyerek bütün insanlığın ortak değeri hâline gelir. Örneğin Yunus Emre’nin şiirlerinde yansıtılan duygular salt bize mi özgüdür? Namda, yalnızca Şili’nin acılarını yansıtmıştır, deyip dışlayabilir miyiz onu? Acısı acımız olmuştur, halkı da halkımız. Kısaca —.

12. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıda kilerden hangisi getirilmelidir?

  1. şiir, şairin şiiri düşünmeye başladığı andan oku­yucusuyla buluştuğu ana değin süren, uzun ve sancılı bir dönemin ürünüdür
  2. sanatçı, ortaya koyduğu ürünlerin hangi özelikle­ri taşıyacağım önceden saptamalıdır
  3. sanatçı, yapıtını yaratırken bilinçli olarak ona ulu­sal niteliklerin dışına taşan yeni boyutlar kazan­dırır
  4. her birimiz, yaşadığımız bölgenin rengini, doku­sunu, çizgisini yansıtan türkülerden ve şiirlerden hoşlanırız
  5. türküler, şiirler özünde kendi coğrafyalarının izle­rini taşısalarda sanatsal dilin içerdiği insansal özle bütün insanlığın ortak yaratısıdır.

Cevap  E


2011 YGS

Yayınevlerinin terdi i her zaman romandan yana ol­muştur. Yalnız bizde değil, dünyada da böyle. Öykü­ler ise daba çok dergilerde varlıklarını sürdürüyor. Öykü kitabı yayımlamakta direnen genç yeteneklere olanak sağlayan yayınevleri – neyse ki – var. Şu da bir gerçek ki beş altı yıldır durağan bir ortamda kendini yineliyor öykü ama yenileyemiyor. Bu nereye kadar sürer, kestirmek güç; ardından bir yükselişin, belki de sıçramanın yaşanacağı kesin.

13. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

  1. Öykücülerin soyut konulara ağırlık verişini neye bağlıyorsunuz?
  2. Yayınevleri öykü seçiminde hangi ölçütlere bağlı kalıyor?
  3. Genç yazarları öykü yazmaya yönlendirmek için neler yapılabilr?
  4. Türk edebiyatında romanın yükselişi karşısında öykünün konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
  5. Roman türündeki kalıplaşmaya gidiş konusunda ne düşünüyorsunuz?

Cevap  D


2011 YGS

Ödüller, genç bir şairin adının altı fosforlu bir kalemle çizilerek şiirlerinin tanınmasına olanak sağlıyorsa az şey mi bu? Ya da usta bir şairin, şiire verdiği emeğin ödülle taçlandirilmesinin ne sakıncası olabilir ki? Üs­telik şiir kitaplarının hemen hemen hiç satılmadığı, dolayısıyla kitapçıların, bu kitapları raflarına koymaya yanaşmadığı ve dağıtımcıların, “şiir” sözcüğünü duy­duğunda yüzlerini buruşturduğu günümüzde… Şiirin bu konumuna gönlü razı olmayan şairlerin verdiği emekleri, bütün şiirseverlerin takdirle karşılaması ge­rektiği kanısındayım.

14. Bu parçada yazar aşağıda kilerin hangisinden ya­kınmaktadır?

  1. Ödüllere karşı çıkılmasından
  2. Ödüllerin gelişigüzel dağıtılmasından
  3. Günümüzde değer yargılarının değişmesinden
  4. Genç şairlerin ödül alınca ustalaştıklarına inan­malarından
  5. Sanatçıların, yaratılarını oluştururken gerekli özeni göstermeyişlerinden

Cevap  A


2011 YGS

Don Kişot ve Don Kişotluk üstüne şimdiye değin cilt­ler dolusu yazı yazıldı ve hâlâ yazılıyor. Ünlü bir filo­zof, ‘ insan bu yapıtı hayatında üç kez okumalıdır: Duyguların hemen kolaylıkla harekete geçtiği genç­likte, mantığın egemen olmaya başladığı orta yaşta, her şeye felsefe açısından bakıldığı yaşlılıkta.” diyar. Bu sözleriyle yapıtın klasik bir yapısının olduğunu be­lirtiyor.

15. Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıda kilerden hangisidir?

  1. Roman türü nü n ilk ve temel örneğ i olduğu
  2. Tadına, eleştirel birokumayla varılabileceği
  3. İnsanoğlunun değişik hâllerini yansıttığı
  4. Düş dünyası geniş okurlara seslendiği
  5. Yaşamın farklı dönemlerine özgü bakış açılarıyla okunmasının gerekliliği

Cevap  E


2011 LYS

Bu yazar, yazarken okurunu düşünmüyor. Yalnızca ken­di hikâyesini ya da romanın ı yazıyor. Okur onu seçecek, bulacaktır nasıl olsa. Çünkü onu okuyacak kişiler, oku­duklarının değerlisini değersizinden ayırt edebilme yete­neği kazanmış olanlardır. Böyle bir okur, seçicidir. Ken­disinden farklı bir okur kitlesini hedefleyen ve yapıtını o kitlenin onayına sunan bir yazarla karşılaştığında onu zaten ayıklayacaktır.

16. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılan yaza­rın bir niteliği değildir?

  1. Ünlü olmanın getireceği sıkıntıları yaşamak iste­meyen
  2. Kendini beğendirme kaygısı taşımayan
  3. Yazdıklarının her okur kesimine sesle ne meyeceğ ini düşünen
  4. Yazarlık gücünün bilincinde olan
  5. Yapıtlarının bilinçli okurlarca farkına varılacağına inanan

Cevap  A


2011 LYS

İstanbul’un istiklal Caddesi… Eski adıyla “Cadde-i Ke­bir” yani “Büyük Cadde”, Ortasında tramvay yolu, cadde boyunca dizili dükkânlar, pasajlar, sinemalar, hanlar… İstiklal Caddesi’ne paralel olarak uzanan Beyoğlu’nun arka sokaktan… Niye “arka sokaklar”diye biliniyor? Ne bileyim, belki de itilmişleri, kakılmışları barındırdığı için böyle anılıyor, işte eskicilerle, antikacılarla, film şirket­lerine kostüm, aksesuar kiralayan dükkânlarla dolu bir han. Artistler, figüranlar sık sık gelir giderlerdi bu dük­kânlara. Hanın çaycısı, artistlerin çoğundan imzalı fo­toğraf almış, çay ocağının derme çatma panosuna asmıştı.

17. Bu parçanın anlatımıyla İlgili olarak aşağıda kilerden hangisi söylenemez?

  1. Soyutlamaya başvurulmuştur.
  2. Eksiltin cümleler kullanılmıştır.
  3. İkilemeden yararlanılmıştır.
  4. Sayıp dökmelere yer verilmiştir.
  5. Yalın bir dil kullanılmıştır.

Cevap  A


2011 LYS

Bir süredir yeni bir çalışmanın içindeyim, Italio Calvino’ nun yarattığı ama Görünmez Kentler arasına almadığı bir başka kentte, Kurmaca Kişiler Kenti”nde yaşayan kimi roman kişilerini ziyaret ediyor, onlarla söyleşiyo­rum. Soylu Şövalye Don Kişot’la başladım bu söyleşile­re; onu Emma Bovary, Anna Karenina, Zebercet, Kap­tan Ahab, Doktor Ki en izledi. Birbirine eklenen kurgu denemeler yazmayı sürdürüyorum. Nasıl bir yer mi an­latılıyor Kurmaca Kişiler Kentinde? Adından da anlaşı­lacağı gibi gerçekler üzerine temellenmiş, düşsel bir kent. Ölümün, kapısını çalmadığı, gelecek zamanın ol­madığı, geçmiş zamanın şimdiki zaman içinde yaşan­dığı bir kent…

18. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

  1. Kişileştirme
  2. Betimleme
  3. Kanıtlama
  4. Farklı cümle türleri
  5. Birinci kişili anlatım

Cevap  C


2011 LYS

Düşünüyorum da öğretmenimiz bizi belirli bilgilerin tut­sağı kılmadan ne kadar güzel şeyler öğretmişti bize. O, öğrenmemiz gerekenleri dikte etmiyordu. Kendi kendi­mize sorular sormamızı, onları yanıtlamamızı istiyordu. Bize duvarın öte tarafındaki yolları gösteriyordu. □ yol­lardan, kimimiz dağlara, kimimiz ovalara, kimimiz or­manlara vurduk kendimizi; kimimizde kentlerin, kalaba­lıkların ortasına attık. Ama ben nereye gittiysem, ne zaman iki satır karaladıysam dönüp arkama baktım hep. “Acaba o, geldiğim bu yer için ne der?, Şu yazdığı­mı beğenir mi?”” diye düşündüm.

19. Bu parçada sözü edilen öğretmenin, öğrencileri için yaptıkları aşağıda kilerden hangisinde belirtilmiştir?

  1. Kitaplarda olmayanları öğreterek onları, ötekilerden farklı kılmaya çabalama
  2. Sosyal ilişkiler yönünden gelişmelerini sağlayacak ortamlar yaratma
  3. Eleştirel düşünme yöntemiyle onları bireysel özel­liklerine göre yetiştirme
  4. Ailelerin istediği doğrultuda geleceğe hazırlama
  5. Seçecekleri mesleğin gereklerine göre yönlendirme

Cevap  C


2011 LYS

Çocuğun sorumluluk taşıması demek, uyum sağlamayı öğrenmesi demek değildir. Örneğin, okul gereçlerini an­nesinin istediği biçimde çantasına yerleştiriyor olması, bu sorumluluğu edindiğini göstermez. Sorumluluk duy­gusu ancak bunun doğru yöntemlerle pekiştirilmesiyle ve içselleştirilmesiyle oluşur. Bu noktada annenin ve babanın tutumu önemli bir rol oynar. Aşırı otoriter yakla­şımlarda, çocuk sadece söylenene uyar ya da başkal­dırın O davranışına ilişkin düşünme-değeriendirme- içseleştirme basamaklarından geçmemiştir. Otorite or­tadan kalktığında da çocuk büyük bir olasılıkla istenene uyma davranışı göstermez.

20. Bu parçada çocuklara sorumluluk duygusu kazan­dırmayla İlgili olarak aş ağıda kil erden hangisine değinilmemiştir?

  1. Amacın, söylenen her şeyi benimsemesi ya da yap­ması olmadığına
  2. Bir şeyi kendi kararıyla önemseyip kabul etmesi ge­rektiğine
  3. Annelerin ve babaların, baskıcı tutumunun olumlu bir sonuç vermediğine
  4. Bir şeyi zorla benimsetmeye çalışmanın kimi zaman isyan etmesine yol açacağına
  5. Uysal olanların daha çabuk edindiğine

Cevap  E


2012 YGS

Bu romanınızdaki karakterler neden öldü? Bu soru ba­na sık sık soruluyor. Doğrusu, bunu ben de pek bilmiyo­rum. Yapıtlarımı böyle aniden bitirme merakım buna yol açtı sanırım. O an. kurgu ve çatışma gereği böyle bir trajedi ortaya çıktı. Aslında bu karakterlerin ölmesi en çok beni üzmüştü. Başından bert ellerinizde büyüttüğü­nüz kişilerin aniden yok oluşları çok üzücü oluyor ancak bazen zorunlu olarak böyle sonlar ortaya çıkıyor. Belki de ölmeleri gerekmiyordu ama romancı bendim ve öyte istedim. Mitekim yaşasalardı ve raman bitseydi sürekti onları düşünecektim. Beni meşgul edecektendi. Bu ne­denle ben de kurtuldum onfar da, diyebilirim.

21. Aşağıdakilerin hangisi tutumunu böyle belirten bir yazarın romancılara ilişkin düşüncelerinden biri olamaz?

  1. Yapıtlarını istedikleri zaman sonuçlandırabilirler.
  2. Kahramanlarına kendi kişiliklerinin damgasını vururlar.
  3. Belleklerinde, yarattığı kişilerden izler kalır.
  4. Yazdıklarım biçimlendirirken belirli öğeleri göz önün­de tutarlar.
  5. Kahramanların yazgısını ellerinde bulundururlar.

Cevap  B


2012 YGS

Günümüzde “paranın ve hızlı şöhret hırsının” tutsağı olan kimi yazarlar, yazmaya başlamadan önce kendile­rince bir tür piyasa araştırması yapıyorlar. İlkiin yayımcı- ara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar. Hangi türden yapıtlar istendiğini doğrudan ya da dolaylı bir biçimde öğrenmeye çalışıyorlar. Kafalarındaki anahtar soru şu: “Ne yazarsam yayımcılar hemen basar, daha çok para, daha çok ün kazandırır bana?1* Bu soru konusal bir arayışa yönlendiriyor onları. Yığınların ilgisini kamçıla­yacak moda konularda yoğunlaşıyorlar. Daha sonra da yazmayı tasarladıkları yapıtlar beyinlerinin kovuğunda çimlenmeden duyuru çatışmaları başlıyor. Yapıtları kitapçı sergenlerinde göründükten sonra sıra “tanıtım seferberliğine” geliyor. Bu yazar, koltuğunun altında yeni kitabı, bir kanaldan ötekine dolaşıp duruyor. Övgü- cüleri de önceden saptanmış köpüklü sorularla, yapıtı değerlendrmeye kalkıyorlar.

22. Bu parçada tanıtılan yazar tipinden yola çıkıldığında nitelikli biryazaria ilgili olarak aşağıdakilerin hangi­sine ulaşılamaz?

  1. Kendi yaratma gücüne inandığına
  2. Estetik kaygıları ön planda tuttuğuna
  3. Düzeyli okurlar için yazdığına
  4. Geleneksel anlatım biçimlerinden kaçındığına
  5. Yazma sürecinde sahırlı olduğuna

Cevap  D


2012 YGS

Sözcükler asi, uysal, renkli, soluk, yaramaz, çığırtkan ve sevecen olabilirler ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şey­ler söyleyebiliyorlar; diziliş sıralarına göre farktı çağrı­şımlar yaratıyor, oturdukları yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsem susmaları gereken yerde sızlanıyorlar. Onları kullanırken ince eieytp sık dokuyorum. Eğip bü­küyor, kesip biçiyorum. Güldüklerini, ağladıklarını duyu­yorum ama onlarla uğraşmaktan yılmıyorum. En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beyni­min içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. Onl­arın sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum.

23. Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

  1. Belli bir yönteme göre cümleye dönüşürler.
  2. Doğaları yeni anlamlar yüklenmeye yatkındır.
  3. Kullanımlarım yadırgadıklarında bunu sezdirirler.
  4. Farklı nitelikler içerider.
  5. Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir.

Cevap  A


2012 LYS

Yazınsal bağlamda katıksız bir özgünlükten söz edile­mez. Her yazınsal ürünün kendinden ön çekil erte içerik­se). sözel düzlemde uzaktan ya da yakından bir bağıntı­sı olacaktır. Carlos Fuentes, bu durumu şu cümlelerle belirtiyor: “Bu dünyada babasız bir kitap, öksüz bir cilt var mıdır? Başka kitapların soyundan gelmemiş bir ki­tap? Geleneksiz yaratım var mıdır? Öte yandan gele­nek, yenilenmeksizin varlığını sürdürebilir mii? Yıllar boyu yaşamış öyküler yeni ürünlerle yeniden yeşertilmeksizin kalıcı kılınabilir mi?”

24. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

  1. Kişileştirme vardır.
  2. Açıklama yapılmıştır.
  3. Tanımlamaya başvurulmuştur.
  4. Sorularla anlatıma doğallık kazandırılmıştır.
  5. Alıntıya yer verilmiştir.

Cevap C


2012 LYS

Yazarlar genellikle ilk yapıtlarının odağına öz yaşamla­rını yerleştirirler. Yağmurlar Nereye Yağar da böyledir. Me var ki yalnızca benim yaşamım söz konusu olsaydı bu pek de anlamlı olmazdı. Önemli olan bu izleri başka yaşamların da malı kılmaktır. Öte yandan bu yapıtımda romanın barındırdığı gerçekliği estetik ölçülerle verme­ye çalıştım. Bu roman, öz yaşam öykümün çocukluk ve gençlik yıllarını kuşatır. Öteki yapıtım Sılam İsparta da anlatılanlara farklı bir pencereden bakıştır. Sılam Ispar- ta bir anlatı kitabı olarak belgesel özellikler de taşır, ya­şamımla doğrudan ilişkiidir. Okurlar bu yapıtlarımın ara­sında birbirine akan izler bulabilirler. Me var ki roman gerçekliğinin izini belgeselde aramak, romanın estetik yapısını göz ardı etmek demektir. Kısacası romanın, ro­man olarak değerlendirilmesinden yanayım. Yağmurlar Nereye Yağar da bir romandır, bir estetik yapıdır.

25. Bu parçadan, söz konusu romanla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

  1. Yazarının yaşadıklarından beslenmiştir.
  2. Anlatılanlarda okuyanların da kendilerini bulması gerekir.
  3. Yaşanılanlar olduğu gibi verilmez.
  4. Yer ve zaman öğesi öne çıkmalıdır.
  5. Okuyanlar türsel dokusunu göz önünde tutmalıdır.

Cevap  D


2013 YGS

“Edebiyat dergilerinde sevmediğin, sıkılarak okuduğun yazılar hangisidir?” diye sorsalar hiç düşünmeden, “Belli bir şiir kitabı üzerine yazılmış tanıtım yazılarıdır.” derim. Sorun belki de bendedir ama bu tür yazıların neye göre yazıldığını anlayamıyorum. Tanıtımı yapan iyi niyetli yazar, genellikle ilgili şairin söz konusu kitabındaki dizelerden esinle bir şeyleri duyumsatmaya, şarin şiir dünyasına kendisi ile birlikte katılmaya çağırır bizi. Kendince eklemeler de yapar o şiirlerde oluşturulmaya çabalanan etkileyici havaya. Ama söz konusu kitap, okurca önceden okunmadığı, belki de tanıtıcı üzerine aldığı işi gerektiği gibi yapmadığı için kitaba yönelik ilgi oluşturulamaz çoğu zaman. —.

26. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aş ağı dak ilerden hangisi getirilebilir?

  1. Bu yazılarda şairi, şiir yazmaya yönlendiren elkenler üzerinde de durulmalıdır
  2. Bu nedenle okuyucunun şiir bilgisini zenginleştirecek açıklamalara yer verilmelidir
  3. Oysa tanıtma yazıları şiire dönük olmayan sorunlarla şişirildiği için ilginçliğini yitrir
  4. Edebiyat dergilerinde tanıtım yazılarına az yer verilmesi kitaplara duyulan ilgiyi azaltmaktadır
  5. Böylece okuyana eziyet eden, onu yoran, anlamsız ve sıkıcı bir metin ortaya çıkar

Cevap  E


2013 YGS

Özellikle ilgi duyduğum için sineme konusu üzerine çok düşünürüm. Bene göre, birisi bir ürün ortaya koyuyorsa ilk koşul ürünün teknik açıdan başarılı olmasıdır. Ancak ondan sonra ürünün sanat açısından iyi mi, kötü mü olduğu tartışılabilir.

27. Bu parçadaki düşünceye en yakın görüş aşağıdakilerden hangisinde vardır?

  1. Yayımlanan romanlardan zaman ayırabildiklerimi ilk on sayfasına kadar okuyor, onları üç ana özellik olan dil, anlatım ve zaman bakımından değerlendiriyorum. Olmamışsa devamını okuma gereği duymuyorum.
  2. Her kuşak, edebiyatı biraz daha çağdaşlaştırmıştır. Çünkü dünya değişirken edebiyat da değişir. Buna ayak uydurabilmek gerekir.
  3. Bir dönemin sanatçıları güçlüyse oluşturdukları ürünler de yankı uyandırır, eleştirmenlerin süzgecinden geçerek edebiyat tarihindeki yerlerini alırlar.
  4. Yazmaklan başka hiçbir şey düşünmedim ve kendimi geliştirmekten başka bir amacım olmadı hiç. Bu kadar çok ödül almamı buna borçluyum.
  5. Yazmaya yeni başlayan bir insanın, beğendiği sanatçılara kurgu bakımından öykünmesi çok doğaldır. Önemli olan, yazdıklarının içerit bakımından yenilikler taşımasıdır.

Cevap  A


2013 YGS

Beyaz Geceler Dostoyevski’nin en saf, en lirik kitabıdır. Saflık kelimesiyle “karmaşık olmayan’ı kastediyorum. Kitap sözü de okuyucuyu yanıltmasın: Dostoyevski Beyaz Gece ter i bir gazetede yayımlanacak basit ve coşkulu bir hikâye olarak tasarlamıştı. Hikâye saflık ve yalınlığını, kahramanlarının hep aynı kumaştan ve renklen yapılmasından alır. Onların sözlerine hemen inanırız. Ünce inandıklarının, sonra tam tersine inanan tipik Dostoyevski kahramanları yok bu kitapta. Bu bakımdan Beyaz Gece fer Dostoyevski’nin en özel, en ayrıksı kitabı. Burada bizi etkileyen şey, kitabın ve kahramanlarının bu saflığımdan gelen bir çeşit çocuksu dürüstlük ve bizi yormayan tavırlarından yansıyan bir mutluluk duygusu.

28. Bu parçada Beyaz Geceler ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

  1. Adının veriiş öyküsünden
  2. Kahramanlarının özeliklerinden
  3. Diğer kitaplarından ayrılan yönlerinden
  4. Oluşturuluş aşamasından
  5. Okuyanda bıraktığı etkiden

Cevap  A


2013 LYS

İnsanların rüyalarıyla yüzleşmesinde hep korkutucu bir yan olduğunu düşünürüm. İsler psikolojik biir çözümleme yapalım isler geleneksel rüya yorumlarıyla açıklamaya kalkalım, her rüya yorumunda ruhumuzun karanlık ve belki de duymak istemediğimiz br yönüyle yüzleşiriz. Üstelik bu yüzleşmeye neden olan da kendi zihnimizdir. Bunun yanı sıra rüyalar hem gün boyu yıpranan zihinlerimizin onarıcıları hem de bütün korkularımızın bir arada yaşandığı karanlık bir evdir. Ben yazarken o evin koridorlarında dolaşmayı severim. Rüyalar ve korkularla yüzleşen anlatının, yazarı çıplak bırakan samimi bir anlatı olduğunu düşünürüm. Hayat denen karmaşayla başa çıkmanın bir yolu bu, benim için.

29. Bu parçada rüyalarla ilgili olarak aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı yoktur?

  1. Sizce ne tür işlevleri vardır?
  2. Yazılarınızda nasıl yararlanırsınız?
  3. İnsanın iç dünyasını yansıtan yönlerinden söz edilebilir mi?
  4. Değerlendirilmesinde ne tür yöntemlere başvurulabilir?
  5. Yazarın eserini geleceğe taşıyan bir yönü var mıdır?

Cevap  E


2013 LYS

Bu kitabın en önemi özeliği, romandaki onlarca kahramanın ve onlara özgü öykülerin hiçbirinin kurgulanmış olmaması. Okuyunca her şey kurgulanmış gibi geliyor ama aslında ben bu romanda anlattıklarımı yaşar gibi yazdım. Kahramanların tamamına yakınıyla ben de yazarken tanıştım. Birçoğuna ben de kızdım, tepki gösterdim veya hayran oldum. Cesaretleri karşısında ben de şaşırdım. Hatta belki bir yazarın asla söylememesi gereken bir şey ama bazı öyküler, onları yazarken benim denetimimden çıktı, kendi islediği yere gitli. Hayatı nasıl denetim altında tutamıyorsak ben de bu kitaptaki karakterleri ve yolculuklarını yönlendiremedin. Bana bile isyan edip “Sen sadece yaz! Biz ne yapacağımızı biliyoruz.’’ dediler. Bu nedenle tam da bizden insanlar oldu bu karakterler. Bizim kadar çılgın, bizim kadar alıngan, bizim kadar duygusal…

30. Yazarın bu sözlerinden aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

  1. Kişilerini önceden kafasında tasarlamadığı
  2. Oluşturduğu kişilerin gerçekiğine inandığı
  3. Eseflerini kendi yaşamıyla sınırlandırdığı
  4. Gerçek yaşamda kilerle benzer kişiler oluşturduğu
  5. Kimi zaman, anlattıklarının akışını değiştiremediği

Cevap  C

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
3
clap
0
happy
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

koreanturk için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!