Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 437

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 437 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 437

Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Sarı Sıcak

Orhan Kemal’in “Uyku” hikâyesinde olduğu gibi Yaşar Kemal de “Sarı Sıcak” hikâyesinde çalışmak zorunda kalan veya zorla çalıştırılan bir çocuğu ele alıyor. Yaşar Kemal’in hikâyesinde de uyku ile savaş ve yorgunluk önemli bir yer tutuyor. îki hikâyede de çocukların beden yapıları bakımından zayıf olmaları, aç kalmaları ve aşırı sıcaklık karşısında baygın düşmeleri dikkati çekiyor. Yalnız Orhan Kemal’in hikâyesinde mekân fabrika olduğu hâlde “Sarı Sıcak”ta köy ve tarladır. Sosyal çevreyi meydana getiren şahıslar da farklıdır. îki yazarın da gayesi, çocuğa karşı acıma duygusu uyandırmak ve çocukların bir kazanç vasıtası olarak kullanılmasının bir nevi zulüm olduğunu ortaya koymaktır. Orhan Kemal’in hikâyesi işleniş, ayrıntılar ile ana fikir arasında kurulan münasebet, iç zenginlik, gerçeklik duygusu bakımından Yaşar Kemal’inkinden daha mükemmeldir. Yaşar Kemal, hadiseler arasında ikna edici münasebetler kuramıyor. Tasvirleri şairane olsun diye beyhude uzatıyor. Bu zaaflar Yaşar Kemal’in romanlarında da vardır. Tasvirin şairaneliği yanında Yaşar Kemal, sevgi ve iradeye de önem veriyor. Böylece ezici güçlere karşı, insanı kurtaran bir denge kuruyor. “Sarı Sıcak” hikâyesinde annenin oğluna karşı şefkatli davranışı ile babanın haşin davranışı arasında tezat vardır. Baba oğlunun çalışmasını, tembelliğe alışmamasını ister. Onu düşündüren bir sebep de Mustafa Ağalara verdiği sözdür: “Bu gece yarısı nereden çocuk bulurlar sonra?” Hikâyede baba, âdeta zalim patronun yerini tutar. Fakat çocuğu işe koşturan amil, baba korkusu veya kazanç fikri değil bir nevi kahramanlık duygusu ve annesine karşı duyduğu sevgidir. Osman, o gün kazandığı parayı eve dönünce doğru anasına verir. Hikâyede anne ile oğul arasındaki sevgi, babanın sert ve zalim davranışını yumuşatır. Anne, oğlu Osman’ı, Mustafa Ağalara gündeliğe giden Zeynep’e emanet eder.

Zeynep, çalışma esnasında Osman’a göz kulak olur. Osman da Zeynep’i sever. Tarlada zalim babanın yerini yakıcı güneş alır. Yazar, güneşin yakıcılığı üzerinde ısrarla durur. Akşam herkes yemek yerken onurlu bir çocuk olan Osman, bir kenarda durur. Bir çubukla oynayarak varlığını duyurmak ister ama yemek yiyenler oralı olmazlar. Neden sonra Mustafa Ağa’nın karısı (yine bir kadın) Osman’ı fark eder ve kocasının kulağına bir şeyler fısıldar. Bunun üzerine Mustafa Ağa, kesesini çıkarıp Osman’a bir yirmi beşlik verir. Osman, alnının teriyle kazandığı parayı doğru anasına götürür. Çocuğuna karşı o kadar müşfik olan annenin, oğlunun kollarının çok ince oluşunu tam işe gideceği sabah fark etmesi ve kocasıyla durumu daha önce konuşmaması anlaşılması güç bir durumdur. Yazarın hikâyesinde anne şefkatini mi, oğulun anneye bağlılığını mı, babanın veya ağanın zulmünü mü belirtmek istediği pek belli değildir. “Sarı Sıcak” adı ve tabiat tasvirine verdiği geniş yer, yazarın fakirlik ve zulüm temi ile bir nevi şiir duygusunu birleştirme maksadı güttüğünü de düşündürüyor. Hikâyede şahısların konuşmaları ile tabiat tasvirleri birbirini takip ediyor. Fakat arada ikna edici bir bağ kurulmuyor. Karı ile koca, Osman ile tabiat ve çevresi arasındaki münasebet iyi işlenmemiş izlenimi veriyor. Hikâyede zaman, vakanın hâlihazır akışına inhisar ediyor. Bu insanlar sadece an içinde yaşıyorlar. Geçmişle ilgili herhangi bir hadiseyi hatırlamıyorlar ve gelecek için proje kurmuyorlar. Zamanın yaşanılan ana inhisar edişi, arka planın olmayışı hikâyeyi sığlaştırıyor. Hikâye kahramanlarının duygu ve düşünceleri de alabildiğine basit. Hareketleri belirtmekle yetinen yazar, sebepler üzerinde düşünmediği gibi derin sayılabilecek psikolojik tahliller de yapmıyor. Şahısların duygu ve davranışları da vaka ve dünya görüşü gibi basit ve sığ. Tek bir hikâyeye göre hüküm vermek pek doğru değil ise de Yaşar Kemal’e usta bir hikâyeci denilemeyeceğini sanıyorum.

Mehmet Kaplan, Hikâye Tahlilleri

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 437 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!