Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Cem Yayınları

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Cem Yayınları Sayfa 255

“11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 255 Cem Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Cem Yayınları Sayfa 255

Bakışlarında, gizlemeye çalıştığı, ince bir ‘Stihzâ tebessümü vardı. Sordum:

— Servetifünun edebiyatı, 10 temmuz Meşrutiyet inkılâbından sonra niçin ömürlü olamadı? Bunun sebebini neye bağlıyorsunuz?

Onu siz öyle sanıyorsunuz” dedi. ‘O edebiyatın sınırlarını aşabilenler, yani onları geride bırakanlar aramızda henüz ikiden fazla değildir belki: Yahya Kemal. Yakup Kadri. Bu isimlerden sizinle tekrar bahsedeceğiz. Servetifünun edebiyatı, umumi fikir hayatımıza göre, hâlâ çok ileridedir. Ben harpte iken samimi dakikalarımızda arkadaşlanmın okuduğu hep Fikret’ti. Fikret’in öldüğünü biz Çanakkale’de öğrenmiştik. Bu haberi getiren Şamlı bir muvazzaf subay idi ki sesi, bildirdiği felâketin elemiyle, titriyordu. Ve hatırlıyorum, o gün karargâhımız bir matem durgunluğu içinde kalmıştı. Halit Ziya’ya gelince; hayatımızda ve fikirlerimizdeki değişme ve gelişmelerden doğrudan doğruya mesul olan kimsedir. Gördüğünüz son tipteki genç kadınlar ve genç erkekler “Aşkn Memnu” sahifeierinden hayata dökülüyorlar. Geçkin kızlar bizde daha ‘Nihal’ı geçmediler. Genç erkekler çok zaman hâlâ “BehlûP aya- rındadır. Esasen Ser/etifünun edebiyatı temmuzdan sonra ktidara geçmedi mi? Bununla beraber, o edebiyattan bugün ismi bile unutulan eserler de var. Mesela “Beyaz Gölgeler” sahibinin aşkı dile getiren şiirleri. Tabiî ağaç, böyle ölü yapraklannı silkip atmıştır.’

Gülümsedi ve gülümsedim. Koltuğundan ayağa kalktı. Çaylan mavi nakışlı Cin Kâselerine boşalttı. Ve masanın etrafındaki iskemlelerden birine oturdu.

— O edebiyatın üstatları hakkında ne düşünürsünüz? dedim.
O, çayının şekerini karıştırmakla meşguldü:
Onlar hakkındaki duygu ve düşüncelerim’ söyliyeyim” dedi. Biraz düşündü. Sonra şöyle devam etti:
“— Fikret, benim için, kudurmuş bir deniz karşısında kayalar üzerinde yükselen altından bir ışık ve altından bir kuledir. Ben onu daima böyle düşündüm. Cenab Sahabettin, BizanslI bir mozaik ustasıdır ki, bütün hüneri parmaklannın ucunda bulunur. Süleyman Nazif, bir kubbe altında çakırdan bir âiete üfürüp kelimeleri şişirten ve onlan birer âhenk halinde uçurtan bir gul-yabânidir. Halit Ziya öyle bir “Balzac”tır ki, yarattığı şeyleri eserlerinde değil, fakat ekseriyetle hayatta yarattı. Behlûl’ü ben çok yerde gördüm. Son zamanlarda ona gâh “Lebon” pastahanesinde, gâh cephede tesadüf ettim. Nihal Hanım da, zannedersem, (Hege) den piyano dersi alıyor. Diğerlerinden sizinle ne için bahsedelim?”
“— Fakat Yahya Kemal’le Yakup Kadri’den bahsedecektiniz.
“— Evet onlardan bahsedelim. Bu ikisi bütün son edebiyatımızdır. Yahya Kemal, eski Yunanistan’ın (Lezmos) kıyılannda yaprakları gümüşten bir zeytin ağacının gölgesinde uzanmış; beyaz mermer harabe sütunları aralıklarından Akdeniz’in maviliklerini seyrediyor. Zannedilir ki bu şair (Menderes) kenannda Santüreslerle güreşmiş ve kamışlarda yankılar perileriyle konuşup şakalaşmıştır. (Stenfal) bataklıklannı kaplayan ördek bulutlannı dağıtan eski kahraman ne ise, Yahya Kemal de edebiyatımız için odur. Onun oklan, şiirimiz üzerinde yatan bütün ölüm kuşlannı dağıtmış ve bâzûlan edebiyatımızın (Neme) devini boğmuştur. Edebiyatımız onunla ışık ve havaya kavuşuyor. Türkçülüğün en güzel teorisini bu şair getirdi. Onun tasavvur ettiği Türkçede terkip ne kadar yoksa o kadar da hece vezni ve (olgaç, ucgaçî çeşidinden kelimeler de yoktur. Ahlâk ve estetik bahislerinde fazilet bazen aynı sevdir. Büyük sanat, büyük fazilet gibi çocukça aşınlıklardan, kadınca coşkunluklardan sakınmak, çok hissedip çok esirgemek ve sözleri pek gizli bir kuvvetle, pek derin ürpertilerle harekete getirmektir ki Yahya Kemal’in sanatı işte bu sanattır.

Yakup Kadri’ye gelince; o siyah bir haşhaş çiçeğidir. Ruha uyku, ölüm ve rüya döken bir çiçek…

Fazıl Ahmed’i unutmuyorum. O, Cenab Bey’in yakınarak ve üzüntüyle arzu ettiği sadece rokoko bir edebiyata düşmeyecek kadar zeki bir adamdır, zeki bir istirizâdır.”

Ve yine başını hafifçe sallayarak gülümsedi:

  • CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Cem Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 255 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!