Yeni Tarihselcilik Kuramı Hakkında Bilgi
Yeni Tarihselcilik Kuramı Hakkında Bilgi
Yeni Tarihselcilik Kuramının Temsilcileri
Yeni Tarihselcilik Kuramı Nedir
Yeni Tarihselcilik Kuramının Genel Özellikleri
Yeni tarihselcilik, son dönem eleştiri akımlarından biri olarak, 1980’lerin başında Stephen Greenblatt tarafından eleştiri alanına tanıtılmıştır. Yeni tarihselcilik kuramını kısaca “aynı tarihsel döneme ait yazınsal ve yazınsal olmayan metinlerin paralel okunuşuna dayanan bir eleştiri yöntemi olarak” (Oppermann, 2006:116) tanımlamak mümkündür. Yeni tarihselcilik, yazınsal metinlere ayrıcalık tanınmasını reddeden bir eleştiri akımı olarak gündeme gelmiştir. Yazınsalın ön plana alındığı, tarihselin de arka planda olduğu eleştirel yaklaşımlar yerine, bu akım hem yazınsal hem de tarihsel metinlere eş değer ağırlık tanınmasını ve birbirleriyle olan etkileşimlerinin ve yansımalarının incelenmesini savunur. (Oppermann, 2006: 16) Kuramın doğru anlaşılması, modemden postmodem çağa geçildikten sonra değişen gerçeklik, tarihçilik anlayışı ve geçmişin değerlendirilişi ile yakından ilişkilidir. Zira “postmodem dönem içerisinde, XIX. yüzyıldaki tarih anlayışının canlandırılmasının yanı sıra geçmişin değerlendirilmesi ve yeniden yorumlanması, tarihi, bir biçimler repertuarı olarak algılayıp bu repertuara seçmeci bir yöntemle yaklaşarak oradan gerekenleri alıp yapıştırma (kolaj lama), geçmişe ait plan ve şemaları yeni işler için uyarlama Yeni Tarihselci bakış açısının temelinde yer almaktadır. (Çelik, 2005: 28)
Yeni tarihselciliğin başarılı bir uygulamasını yaptığı doktora çalışmasmda Ebm Özgün’e göre, “[kjökleri antikçağa değin dayandırılan yeni tarihselcilik kuramı, tarihsel metinlerin bir üstanlatı olma konumunu sorgulayarak, yazmsal metinlerle eş değerde ele alınmasını öngörür. Edebî metinlerin edebiyat dışı metinlerle değerlendirilmesi de bu anlayışın temelini oluşturduğunu (2012: 353) ifade eder. Yeni tarihselcilik farklı disiplinlerin olanaklarından, farklı doktrinlerden, felsefî ve kuramsal birçok alandan faydalanır:
“Yeni tarihselcilik hareketi kuramsal çerçevesini oluştururken, tarihsel materyalizme, üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki çelişki ya da diyalektiğe ve insani ilişkileri yöneten gizli yasaların varlığına dayalı görüşleriyle “Kari Marx”tan; dilde belirli, kesin, sabit, tutarlı anlamların bulunamayacağım, her şeyin bir metin ve kurmacadan ibaret olduğunu öne süren ve dolayısıyla belirsizlikler taşıdığının altını çizen “yapıbozumcu” yaklaşımdan; tarihin metinselliğine ve hem yazar hem eleştirmenin metne yaklaşım konusunda tarafsız olamayacağım vurgulayan “Edward Said”den; gerçek olarak kabul edilen şeyin zaman aşımına uğradığını ve gerçeğin dünden bugüne şeffaf bir şekilde aktarılamayacağına çünkü kesin, sabit, özgün, hakiki bir gerçekliğe dolayımsız ulaşmanın bir yolu olmadığım, tarihin dönemin iktidar yapılarının içinden yazılmış bir bilinç tarafından kaleme alındığım söyleyen “Michel Foucault”dan; tarihin keşfedildiği kadar, icat da edilmiş yazmsal bir yapıt olduğunun ve daima metinleştirilmiş kalıntıların yorumlanmasından oluştuğunun altım çizen “Hayden White”tan; geri getirilebilir, eksiksiz ulaşılır bir geçmiş gerçekliğini kabul etmeyen, geçmişten arta kalanların, yorumlar zincirinin bir halkası olarak eklemlendiğini ve sonu gelmez olası tarihler yaratıldığım öne süren “Roland Barthes”tan; edebiyatın kendine özgü anlatı biçimlerini kullanarak metnin kendi içinde olan saklı ideolojiyi işlemesi, değiştirmesi ve dönüştürmesi yolundaki görüşleriyle “Louis Althusser”den; edebiyat-i- deoloji arasındaki güçlü ilişkiye değinen, bir üretim biçimi olarak edebiyatın dış dünyadan, ideolojiden, toplumsal dinamiklerden, çevresel faktörlerden, yerleşik değerlerden, önceki yazılmış metinlerden bağımsız ele alınamayacağım, yapıtta ideolojinin kodlanmış verilerinin bulunduğunu ve üretim sürecinde bunların değişime, dönüşüme uğratıldığı yolundaki fikirleriyle “Pierre Macherey”den; tarihte maıjinal -ya da ikincil- kalmış öğelere de değinerek, üstkültür – altkültür, kanon – kanondışı, edebiyat – edebiyatdışı gibi ayrımları ortadan kaldırarak kültürü maddi temeller çerçevesinde açıklayan ve metinlerin üretildikleri maddi koşullardan soyutlanamayacağını vurgulayan “kültürel materyalistler”den ilham alır.
1980’lerin başında Amerika Birleşik Devletleri’nde edebiyat eleştirisine alternatif olarak ortaya çıkan yeüi tarihselcilik, temel kuşkularım edebiyat ve tarih geleneğinin yerleşik sınırlarına çevirir. Yeni tarihselciler, Marksist, feminist, postyapısalcı ve postmodemist düşünürlerin fikirlerinden hareketle, dilin şeffaf bir şekilde hakikati görmeye olanak sağlamayan tavrını öne çıkarıp, kesin, öz, sabit gibi kavramların var oluşuna meydan okuyarak kuramsal çerçevelerini geliştirirler. Bu eleştiri yaklaşımının 1980’lerin başmda eleştiri dünyasına tanıtılmasına öncülük eden ve Rönesans dönemi metinleri üzerindeki uygulama çalışmalarıyla kurama yön veren kişi Stephen Greenblatt’tır. Yeni tarihselcilik kuramı, kendinden önce kabul görmüş ve yankı uyandırmış kimi akımlara tepki olarak gündeme gelmiştir. Bunlardan ilki, yeni tarihselciliğin geleneksel tarihselciliğin pozitivizminden uzak durma düşüncesiyle hareket etmesidir. Klasik tarihselciliğin ne- den-sonuç ilişkisine, belge ve bilgilere dayanma, mantıksal bir düzen kurma gibi nosyonları, yeni tarihselcilikte sorgulanmaya başlanır. Yeni eleştiri anlayışının şekillendirici tavrına da mesafeli yaklaşan yeni tarihselciler, doğru olanın metnin içinde aranması gerektiği, eleştirideki amacın eserin kendisine yönelmekle gerçekleşeceği düşüncesine ve yapıtın kendi içindeki unsurları araştırma sahası olarak kullanılmasına karşı çıkarlar. Yeni eleştiri gibi yapısalcı eleştirinin merkezinde metnin yer almasının yanı sıra, bağlamı göz ardı edişi, yeni tarihselciler tarafından kabul edilemez. Onlar metni bağlamından kopararak anlamaya çalışmanın doğru olmadığı kanaatindedirler. Bununla birlikte her ne kadar yapıbozumcu eleştiri anlayışının pratiklerinden etkilenseler de onların, hem biçimciliğinden hem de örneklerini edebiyat kanonundan seçme eğilimlerine karşı çıkarlar.
Yeni tarihselci bazı araştırmacılar zamanla Marksizmden de uzaklaşırlar; Marksiz- min, parçanın yalnızca bütün içerisinde anlam bulacağı savını kısıtlı bir bakış açısı olarak görürler. Genel bir ifadeyle yeni tarihselciliğin, mutlak gerçek olarak onaylanmış ve sorgulanmaksızm kabul görmüş, değişime kapalı, mantıksal bir düzenin hüküm sürdüğü, her türlü özdeşlik ve sabitlik biçimine açık, bilinen ve alışılagelmiş kavramları ve bu anlayışları benimseyen yaklaşımları yadsıyan postyapısalcı ve postmodemist akımların bir yansıması olduğu söylenebilir. Yeni tarihselci yaklaşımın üzerinde durduğu temel dinamikler “metinsellik”, “yaratıcı bilinç ve yorum işi”, “gerçeklik algısının yitimi”, “üst-anlatı olma edimine karşı çıkış (“tarihsel üst-anlatı” ve “edebiyat kanonu” kavramları üzerinden)”, “bağlam”, “ideolojik işlev” ve “metinlerarası etkileşim” olarak sıralanabilir.” (Özgün, 2012: 353-354)