Cumhuriyet Döneminde Köy Romanları Hakkında Bilgi
Cumhuriyet Döneminde Köy Romanları Hakkında Bilgi
Cumhuriyet Döneminde Yazılan Köy Romanları
Cumhuriyet Döneminde Yazılan Köy Romanları Nelerdir
Cumhuriyet Döneminde Yazılan Köy Romanlarının Özellikleri
Olayların köyde geçtiği, köy veya taşra insanının yaşamının çoğunlukla aynı mekân içerisinde hikâye edildiği romanlardır. Köy romanlarında sosyal meseleler ön plandadır ve anlatılan dönemin sosyal ve siyasi gelişmelerini yansıtır. “Ahmet Midhat Efendi’nin Bahtiyarlık (1885), Nabizade Nazım’ın Karabibik (1890) adlı hikâyeleri, edebiyatımızda bu bağlamda zikredilecek ilk eserlerdir. Türkçe ilk köy romanı ise Ebubekir Hazım’ın (1864-1947) Küçük Paşa (1910) adlı eseridir.” (Karataş, 2004:283-284) Köy romanı deyince edebiyatımızda akla ilk gelen isim Fakir Baykurt’tur (1929-1999).
Edebiyat dışı faktörlerle romana dâhil olan köy konusu kronolojik olarak artarak gelen bir ivmeyle başta roman olmak üzere şiir, tiyatro, hikâye, gezi notları vb. birçok metnin yazılmasına ilham kaynağı olmuştur. Sosyal fayda düşüncesinden hareket eden Tanzimatçılar, halka yönelmeyi amaç edinen Meşrutiyet dönemi aydınlan, Millî Mücadele ile yeni bir bakış açısı ile halka bakan aydınlar, köyü eğitim seferberliği ile kalkındırmayı hedefleyen Köy Enstitüleri ile Demokrat Parti döneminin köy politikaları, köy konusunun edebiyata bilhassa romana yansımaların kaynaklan olarak kabul edilebilir. (Kaplan, 1997: 555)
1940-1970 yıllan arasında ülkemizde büyük ilgi gören köy romanları, 1970’li yıllardan sonra, Köy Enstitülü yazarlarca yeni bir anlayışla işlenmeye başlamıştır. “Köy Enstitüleri’nde eğitim gören on binlerce gençten kimilerinin yazar olacağı bir süreç başlamıştır. Bunların ilk örneği Mahmut Makal ve Bizim Köy (1950) adlı yapıtıdır. Bizim Köy ile başlayan bu yöneliş, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Başaran, Dursun Akçam vb. Köy Enstitüsü mezunu köy kökenli gençlerin edebiyata girişleriyle güçlenerek bir “köy edebiyatının oluşmasını sağlayacaktır.
Bu edebiyat, o güne değin ortaya koyulmuş memleket edebiyatından farklıdır. Türk edebiyatında ilk kez, köy gerçeği köy kökenli gençler tarafından, “içeriden” yansıtılmaktadır. Bu nedenle, bu eserlerin bir edebiyat yapıtı olduğu kadar sosyolojik bir belge niteliğinde olduğu da söylenebilir. Bu akım, Türk edebiyatında 1970Tere kadar ana akım halinde sürerek köy gerçeğini birinci elden aktardığı gibi, Enstitülü olmayan yazarların da köy gerçeğine eğilmelerinde etkili olmuştur.” (Çankaya, 2013:473)
Ramazan Kaplan, köy romanlarının genel karakteristiğini; “düşünce derinliği bulunmayan, sığ bir gerçekçilik peşinde olan popüler edebiyat örnekleridir. İnsanı ve meseleleri derinden kavramaktan uzaktırlar” (Kaplan, 1988: 559) şeklinde açıklar. Köy romanlarının miadını doldurmalarım ise şu nedene bağlar: “Köyün, romanda bıktıracak ölçülerde, fakat hep aynı teknik ve anlayışla işlenmesinden başka, şehirleşme ve sanayileşme yönündeki gelişmeler de köy romanının sonunu hazırlamıştır.” (Kaplan, 1997: 561) Boynukara ise köy romanlarına ilginin azalmasını şöyle açıklamaktadır: “Çoğunlukla tekdüze bir kır hayatı, bitmez tükenmez bir çabalama, kendi kendine yeten, esnek, her an değişmeye uygun bir yapı, sınırlı tutkuları olan köylü ve çiftçiler, ifade yeteneklerinin sınırlılığı, dolayısıyla suskunluğu, duygularını ifade edememe ve onları fark edememe, çok değerli önsezileri ve bilgileri olduğu halde, bunu iletmekten aciz gibi görünmeleri,
kişiliklerinde çelişkilere, farklı beklentilere ve arzulara yol açacak gençlik ve yetişkinlik deneyimlerinin darlığı. Bütün bunlar romanı monoton, sıkıcı ve sığlaştıran öğelerdir.” (Boynukara, 1997: 122)
Özellikle bu romanların kötü örneklerinin de tesiriyle çekiciliği azalmaya ve özgünlüğü kaybolmaya başlar. Köy romanları, bugün için hem yazar, hem de okur açısından cazibesini yitirmiştir.