Hınk Demek Deyiminin Anlamı ve Hikayesi
Hınk Demek Deyiminin Hikayesi ve Anlamı Kısaca
Kahve, malüm çekirdeğinin un ufak ezilmesinden sonra kullanılır hâle gelir. Eski zamanlarda şimdiki gibi kahve değirmenleri yoktu. O zamanın kuru kahvecileri kavrulmuş kahve çekirdeklerini, devlete ait büyük havanlarda — tıpkı köylülerin buğdaylarını köyün değirmeninde öğütmeleri gibi,— dövdürür öğütürlerdi.
İstanbul’un kahve dibekleri Eminönü’ndeydi. Bu dibeklerin idaresi de, “Kahve Kavurma Ocağı” denilen bir Yeniçeri birliğine verilmişti. Buralarda kahveleri dövenler ise, ocağa kayıtlı amelelerdi. Kahveler, dibeklerekonduktan sonra ucu topuzlu ağır bir demir çubukla dövülürdü. Dövücüler, ağır tokmağı dibeğe her vuruşlarından sonra, güçlü bir nefes vererek “HINK!” derlerdi.
İşte o devirlerde, işsiz güçsüz bir kaldırım gezgini dibekhaneye gelip bir dövücünün karşısında oturmuş. Dövücü demir tokmağı dibeğe her vuruşunda bu kopuk, “HINK!” diye bağırırmış.
Dövücü tokmağı indirir, bu “HINK!” dermiş. Dövücü tokmağı indirir, bu “HINK!” dermiş.
Bir süre sonra kahveler un ufak olmuş. İnsanın burun kemiklerini sızlatan kahve rahiyası dibekhanede duman duman tazelenmiş. Kuru kahveci gelip kahvesini aldıktan sonra dövücü ameleye de, parasını saymış. Dövücü tam altın liralarını kesesine koyacakken, köşeden kalkıp yanma gelen o işsiz güçsüz adam:
“Arkadaş, bana da hakkımı vereceksin!” demiş.
Dövücü, “neyin hakkını istersin?” diye sorduğunda
da:
“Ben burda sana ‘HINK! HINK!’ demedim mi? İşte onun hakkını isterim” diye cevap vermiş.
- ••
Bu deyim, herkes çalışıp ter dökerken, bir kenarda oturup seyredenleri tarif için kullanılır. Böyleleri hem hiçbir işin ucundan tutmazlar hem de neticeden pay kapmak için “şunu yaptım, bunu ettim..” diye kafa şişirirler. Bu hikâyenin bir de, odun kıran adam ‘hınk’ ile deyicisi şeklinde anlatılan başka bir şekli de vardır.