Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Cevapları

10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 152 Cevabı

10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 152 Cevabı” ise önce sorular yazıldı daha sonra kitabın üzerinde çözülerek gösterildi. Önce sorular hemen ardından ise cevaplar mevcuttur.

10. Sınıf Meb Yayınları Felsefe Ders Kitabı Sayfa 152 Cevabı

Okuma Parçası

Dolayısıyla bir insan düşünürken sözcüklere dikkat etmelidir; sözcükler, onların düşündüğümüz doğasının anlamı yanı sıra konuşmacının doğasını, kişiliğini ve ilgilerini de ifade ederler; erdemlerin ve kötülüklerin adları işte böyledir; birinin bilgelik dediğine başka biri “korkaklık”; birinin “vahşet” dediğine başka biri “adalet”; birinin “tutumsuzluk” dediğine başka biri “büyüklük”; birinin “ciddiyet” dediğine başka biri “aptallık” diyebilir.

Thomas Hobbes (Tomas Hobs), Leviathan

Felsefe, eski çağlardan beri bilginin diğer alanlarına oranla daha çok konuya el atmış, daha az yanıt alabilmiştir. Felsefenin genel yapısına uygun olan bu durum, felsefenin bütün dallarında tanımlamaların sürekli olarak yenilenmesine neden olmuş, felsefe dilinde gündelik anlamlarını aşan kavramlar mutlak bir terminoloji oluşturamamıştır. Bu, zaman zaman filozofların kullandıkları dilin sınırlarını kavramsal ve yapısal olarak zorlamıştır.

Filozofların gündelik anlamlarından arındırarak kullandıkları sözcükler, yeni anlamlarını bu filozofların düşünsel etkinliğinin bütününe bağlı olarak kazanırlar. Örneğin Spinoza panteist ve belirlenimci öğretisinin iç mantığından yola çıkarak kendi “özgürlük” tanımını ortaya koymuştur. Yalnız Spinoza’nın sözünü ettiği özgürlük kavramı, gündelik dilde daha çok “zorunluluk” ya da “belirlenmişlik” dediğimiz şeyleri karşılar. Onun özgürlük kavramına getirdiği bu yepyeni tanımlama da akılcılık ile mistisizmin yan yana durduğu felsefesinin dar bir aynasıdır, denebilir. (…)
Felsefe dilinde çoğu zaman kesin bir anlam kazanamayan bazı sözcükler, tarihin farklı dönemlerinde de farklı yorumlanmıştır. Özellikle Hobbes’un da bir temsilcisi sayılabileceği “Aydınlanma Felsefesi” bu belirsizliği aşmayı, sözcüklere felsefe dilindeki anlamlarına kesinlik kazandırmayı amaçlamıştır sanırım.

Aydınlanma bu sözcüklere felsefe dilindeki kesin anlamını kazandırmaya girişirken, çoklukla Antik Çağ’a yönelmiş; yaklaşık yedi yüzyıl boyunca, aklın yolunun önüne geçen Orta Çağ’dan bütünüyle sıyrılmayı amaçlayarak akılsal olanı yeniden canlandırmayı amaçlamıştır. Yalnız bu yoğun çaba sırasında aydınlanma, bir konu üzerinde doğruya ulaşmada tek ölçütün o konu üzerindeki bilgimiz olmadığı saptamasını yapmış; o dönemin “gözde” felsefe sorunu olan yöntem sorununu ele almıştır. Bacon’la (Beykın) başlayan bu büyük değişim; Hobbes, Descartes, Spinoza ve Leibniz (Laybniz) ile en büyük olgunluğuna erişmiştir. Öyle ki Spinoza ahlaklılığın kurallarını geometrik yöntemle belirlemeye çalışmış, Leibniz ise muhteşem bir yapı olan matematiğin kesinliğini mantıkla bütünleştirerek evrensel bir dil yaratma çabasına girişmiştir. (…) Spinoza’nın erdem dediği şey, yıllar sonra “budalalık” olarak adlandırılacaktır.

Nietzsche (Niçe) ile başlayan yenilenme, özellikle ahlak alanında Copernicusçu bir devrimdi. Bu devrim günümüzde aydınlanmanın mirası olan birçok kavramın yeniden ele alınıp sorgulanmasına dek vardırıldı sanıyorum. Aydınlanma doğruya ulaşmada istenilen yöntemin öneminin kavrandığı bir çağdı, bizim çağımız ise sözcüklerin çok anlamlılığından öte “anlamın anlamının” sorgulandığı bir çağ olarak görülebilir. Bu nedenle çağımız filozoflarının çoğu, bildik sorular üstünde bildik tanımlamalar yapmak yerine “Felsefe nedir?” sorusu üzerine kuruyorlar felsefelerini (Betül Çotuksöken’in deyimiyle “Felsefe üzerinde felsefe yapılıyor günümüzde.”). Öyle ki Heidegger’in (Haydeger) felsefeyi ele alırken “Felsefe nedir?” diye sormak yerine tümcesini “Nedir bu felsefe?” diye düzenlemesi, onun güç anlaşılır felsefesini anlayabilmek için bir kapı aralıyor önümüze. Artık “doğal olan” ne varsa yeniden ele alınıyor ya da yok oluyor. Özne, nesne, zaman gibi kavramlar “doğal olan” sınırlarını aşarak yepyeni bir yapının ön basamakları oluveriyorlar. Modern felsefenin yapıbozumuna girişirken dili de yeniden yapılandırmaya kalkıyor Heidegger. Aydınlanmanın başlarında bir felsefe dili olarak yetersiz görülen Almanca (Leibniz), Heidegger’de felsefenin iki ana dilinden biri gibi görülüyor artık.

Öyle sanıyorum ki XX. yüzyıl boyunca felsefede ortaya çıkan yeni yapılanmaların kaynağı, yeni tanımlamalar ya da tanımlamaların bütününe karşı duruşlardır. Bu noktada ise tekrar sorulan soru şu oluyor: Felsefe nedir?

Yusuf Yıldırım, Vefa Anadolu Lisesi, Üçüncü Türkiye Felsefe Olimpiyatları Birincisi

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf  Felsefe Ders Kitabı Meb Yayınları Sayfa 152 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!