Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 135

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 135 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 135

Metni okuyunuz. Soruları metne göre cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır

Dünyayı süsleyen ve cana can katan bahar, her yerden çok Çamlıca Tepesinin eteklerini baştan başa çiçeklerle donatır. Çamlıca ise kayıtsız ve sevdalı bir halde bıraktığı uzun etekleriyle o mevsimde her tarafa güzel kokular, çiçekler saçar. Bu etek dolusu çiçekler Çamlıca’nın o gökyüzüne yakın mevkiinin yeryüzüne bahar hediyesidir.
(…)
Şu gerçeği itiraf etmeliyiz ki bizler çoğunlukla en uzak bir yerde bulunan bir ailenin özel hayatını bildiğimiz halde oturduğumuz yerin bir saat ötesini bilmeyiz.
Gerçek! İnsan Çamlıca Tepesinin o eteklerinde etrafa göz gezdirdiği zaman Boğaziçi’nin iki tarafındaki yeşil sahilleri dolaşarak akıp giden suları, en sevdalı heyecanlardan, en gizli düşüncelerden, en sessiz rüzgârlardan, en hassas bulutlardan, en hafif renklerden, en büyük âlemlere kadar kâinatın semada bulunan bütün güzelliklerini gösterir.
(…)
Bir gece birkaç arkadaşımla beraber o korunun girişinden geçiyorduk. Gece gayet parlak bir mehtapla aydınlanmıştı. Ayın ışığı karşı taraftaki ufuklarda, o saatte derin bir uykuya dalmış gibi görünen ve tülden yorgan gibi gayet hafif ve şeffaf bir sis ile örtülü olan İstanbul’u gösteriyor, suların üzerinde çırpınıyor, engin ufuklarda aşktan yorgun düşmüş bir halde semanın mavi gözlerini öpüyor, kuşlarla cilveleşiyor, ağaçların hafif bir rüzgârla kıpırdayan yapraklarından koruluğa damlıyordu. O esnada etrafımızda bir ses işittik. Bu ses bir asrın geçtiği yoldan uzaklaşıp gidiyordu. Dikkat kesilerek dinledik: Gönlümü dûçar eden bu hâle hep Kara kaşlım kara gözlümdü sebep Ettiğim âh u figâna rûz u şeb Kara kaşlım kara gözlümdür sebep Hemen her taraftan gizli gizli sevdalar tutuşturan bu nurani gecenin sükûn ve sükûneti içinden çıkıp gelen bu ses, yanımda bulunan gençlerden bir ikisine hayli dokunmuş olmalı ki hemen atılarak, “Nereye gidiyorsun? Biraz buraya gelmez misin ?” diye bağırdılar. Hemen yanımıza geldi. Kara kaşlardan kara gözlerden feryat figan eden bu adam ak saçlı, ak sakallı bir ihtiyardı. (…)

O sırada memleketimden üç seneliğine uzaklaştım. Londra’da bulunduğum o senelerde, bazen bu medeniyet mahşerin gürültüsünden yorgun düşerek otuz beş saatten beri sönmeyen lambanın hüzünlü ışığı altında sabahı özleyen bir kör gibi, o nurani Çamlıca’yı, o yeşil korumu düşünürdüm. Uzun bir müddet ayrı kaldıktan sonra yine Çamlıca’ya döndüm. O günlerde hangi bahçenin içinden, hangi araziden geçsem, her tarafta yakıp yok eden dehşetli bir balta sesi ile bir takım ağaçların yürek paralayan acı acı feryatlarla yere yıkıldığını görüyordum. Tabiat güzellikleri arasında otaklı en damları ile öne çıkarak, kanatlılar âleminin kâinata karşı ettikleri feryâda gökten zemine dökülen ilahi ahenge konak olan ağaçları o sene katlediyorlardı. Bu yıkım feryatları arasından mahzun mahzun geçerek her yerde hayalimi süsleyen koruya doğru yaklaştım. Ne göreyim? O güzel koru her türlü hüzün ve el emeği ile bir çöle dönmüş. Zaman zaman esen bir rüzgârın kaldırdığı keder verici tozlar, içinden zararlı böcekler yan toprak renginde bir bulut şeklini almıştı.

Ne bir ağaç! Ne bir kuş! Şurada burada kalıp kurumuş bazı ağaç kökleriyle orası bir Afrika mezarlığına dönmüştü. Temmuzun o her şeyi solduran, her şeyi çürüten yakıcı güneşi, yolun kenarında kalmış bazı çalıları, yangından çıkan yeşillik gibi yakmış, ötede beride biriken yağmur sularıysa kurtlandığı için kokuşmuştu. Yoldan yürümeye başladım. Güneşin zemine dokunan yakıcı bir ışık huzmesinin içinde sonsuz bir sürat, yorulmak bilmez bir hareketle yukarıya aşağıya çıkıp inen bin türlü sinek ağza, gözlere giriyordu. Başımın üzerinde kaynayan bu güneş de her tarafı kavuruyor, ayağımın altından ise kertenkeleler kaçışıyordu.

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 135 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!