Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 175

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 175 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 175

Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Aç Gezmektense Tok Ölmek Yeğdir

Hekimlerin halini uzun uzadıya anlatmaya gerek var mı? Yok tabii. Çünkü herkes onları az çok bilir, belki de başlarından geçmiştir. Hele hastası biraz da meraklıca olursa. Hicâbi Efendi evli bir adamdı. Hem evli, hem gayet namuslu, melek gibi akıllı uslu idi. Ama nasılsa ve yine kendinden duyulduğuna göre… rüyasında… bir hastalığa uğradı. Ama bu hastalığa rüyasında tutulduğu sonradan ileri sürüldü.. Yoksa kendisi bir zamana kadar derdini evi halkından saklayıp güya gizlice tedavi olup üç beş günde savuşturuvermek istemişti. Gelgelelim bir hekime düştü ki Allah imdat eyleye! Hekim hazretleri Lokman Hekim’in tıpda hatasını bulmak iddiasında.
Hastaya ağız açtırmaz, lâf söyletmez. Hicâbi Efendi’ye bir şişe salep şurubu vermiş. “Su içmemeli, dayanabildiğiniz kadar susuzluğa dayanmalı; ekmek, buğdaydan, undan yapılmış şeyler pek zararlıdır; sığır eti sinirleri güçlendirdiğinden size yaramaz; hele koyun eti maazallah!… Tavuk, piliç gibi şeyler bu ilâcın kuvvetini azaltır. Tatlıdan fazlasıyla çekinmeli; gerek yaş, gerek kuru yemiş yemek ise ilaç üzerine zehir içmek demektir. Ekşinin her hastalık için ne derece zararlı olduğunu siz de bilirsiniz” diye biçareyi elinden gelse nefes almaktan da perhiz ettirecekti.
Diyelim ki mevsim kiraz ve vişne mevsimi. Hicâbi Efendi de vişne için çıldırır. Ama ne yapsın, vişne hem yaş yemiş, hem mayhoş, hem de tatlı. Kurusunu da yiyemez, çünkü o da yasak. “Canım hekimbaşı bu perhiz ne kadar sürecek?” der durur. “Aman aman çok konuşmak da iyi değildir, çünkü yüreğinizi üzer” diye lâkırdı etmeyi de yasaklamak ister ve “üç beş güne kadar iyi olmak isterseniz dediklerimi olduğu gibi yerine getirmeli” der de bir daha demez.
Güzel ama üç gün, beş gün geçti, birkaç pazartesi, birkaç cuma da geçti. bir aya vardı. Henüz iyileşmenin belirtisi bile yok. Hicâbi Efendi rüyada hastalık aldığını. ev halkına haber verdikten sonra da on beş gün geçti. Yine bir sonuç yok. Perhiz üstüne perhiz. Biçare iğneden ipliğe döndü. Hekim hâlâ “Aman merak etmeyin, meraklanmak da iyi bir şey değildir” diye merak etmekten de perhiz ettiriyor!
Tuhafı neresi biliyor musunuz? Hekimden çok hârem tarafı Hicâbi Efendi’yi baskı altına almıştı. “Aman efendi, hekimin dediğinden şaşma; şu hastalığı birkaç gün içinde defedelim” diye hekime sormadan bir yudum su bile vermezlerdi. Artık biçare dayanamadı. Yakındaki bir aşçı dükkânına girip oturdu. Derken hekim de içeri girmesin mi? Herif nerede ise çıldırıyordu:
“- Canım! Bu ne hal! Bu nasıl perhiz? Hiç böyle hasta iyileşir mi? Lokman gelse, Aristo gelse bir şey yapamaz. Adam sen canından mı bezdin? Öleceksin, ölecek!” diye bar bar bağırıyordu.
“- Yahu hek.”
“- Hele bakın siz! Lâkırdı da söylüyor! Şimdi meraklanacak! Meraklandıktan sonra derdi depreşecek! Ben ne yaparım! Sus Allah’ını seversen, kapa ağzını!”
Hicâbi Efendi artık hicâbi micâbi bıraktı:
Aç Gezmektense Tok Ölmek Yeğdir
Hekimlerin halini uzun uzadıya anlatmaya gerek var mı? Yok tabii. Çünkü herkes onları az çok bilir, belki de başlarından geçmiştir. Hele hastası biraz da meraklıca olursa.
Hicâbi Efendi evli bir adamdı. Hem evli, hem gayet namuslu, melek gibi akıllı uslu idi. Ama nasılsa ve yine kendinden duyulduğuna göre… rüyasında… bir hastalığa uğradı. Ama bu hastalığa rüyasında tutulduğu sonradan ileri sürüldü.. Yoksa kendisi bir zamana kadar derdini evi halkından saklayıp güya gizlice tedavi olup üç beş günde savuşturuvermek istemişti. Gelgelelim bir hekime düştü ki Allah imdat eyleye! Hekim hazretleri Lokman Hekim’in tıpda hatasını bulmak iddiasında.
Hastaya ağız açtırmaz, lâf söyletmez. Hicâbi Efendi’ye bir şişe salep şurubu vermiş. “Su içmemeli, dayanabildiğiniz kadar susuzluğa dayanmalı; ekmek, buğdaydan, undan yapılmış şeyler pek zararlıdır; sığır eti sinirleri güçlendirdiğinden size yaramaz; hele koyun eti maazallah!… Tavuk, piliç gibi şeyler bu ilâcın kuvvetini azaltır. Tatlıdan fazlasıyla çekinmeli; gerek yaş, gerek kuru yemiş yemek ise ilaç üzerine zehir içmek demektir. Ekşinin her hastalık için ne derece zararlı olduğunu siz de bilirsiniz” diye biçareyi elinden gelse nefes almaktan da perhiz ettirecekti.
Diyelim ki mevsim kiraz ve vişne mevsimi. Hicâbi Efendi de vişne için çıldırır. Ama ne yapsın, vişne hem yaş yemiş, hem mayhoş, hem de tatlı. Kurusunu da yiyemez, çünkü o da yasak. “Canım hekimbaşı bu perhiz ne kadar sürecek?” der durur. “Aman aman çok konuşmak da iyi değildir, çünkü yüreğinizi üzer” diye lâkırdı etmeyi de yasaklamak ister ve “üç beş güne kadar iyi olmak isterseniz dediklerimi olduğu gibi yerine getirmeli” der de bir daha demez.
Güzel ama üç gün, beş gün geçti, birkaç pazartesi, birkaç cuma da geçti. bir aya vardı. Henüz iyileşmenin belirtisi bile yok. Hicâbi Efendi rüyada hastalık aldığını. ev halkına haber verdikten sonra da on beş gün geçti. Yine bir sonuç yok. Perhiz üstüne perhiz. Biçare iğneden ipliğe döndü. Hekim hâlâ “Aman merak etmeyin, meraklanmak da iyi bir şey değildir” diye merak etmekten de perhiz ettiriyor!
Tuhafı neresi biliyor musunuz? Hekimden çok hârem tarafı Hicâbi Efendi’yi baskı altına almıştı. “Aman efendi, hekimin dediğinden şaşma; şu hastalığı birkaç gün içinde defedelim” diye hekime sormadan bir yudum su bile vermezlerdi. Artık biçare dayanamadı. Yakındaki bir aşçı dükkânına girip oturdu. Derken hekim de içeri girmesin mi? Herif nerede ise çıldırıyordu:
“- Canım! Bu ne hal! Bu nasıl perhiz? Hiç böyle hasta iyileşir mi? Lokman gelse, Aristo gelse bir şey yapamaz. Adam sen canından mı bezdin? Öleceksin, ölecek!” diye bar bar bağırıyordu.
“- Yahu hek.”
“- Hele bakın siz! Lâkırdı da söylüyor! Şimdi meraklanacak! Meraklandıktan sonra derdi depreşecek! Ben ne yaparım! Sus Allah’ını seversen, kapa ağzını!”
Hicâbi Efendi artık hicâbi micâbi bıraktı:

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 175 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!