Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 303

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 303 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 303

Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Cennet Bursa Efsanesi

Vaktiyle her Süleyman’dan içeri bir Hazreti Süleyman varmış; alnında peygamberlik nuru yanar, başında hükümdarlık tacı parlarmış; Allah, ona “mührü Süleyman” derler tılsımlı bir mühür ihsan etmiş; bu sayede dağa, taşa hükmeder; kurda, kuşa sözü geçermiş…
Oturduğu taht desen ne altın, ne fildişi; bir tahtırevanmış! Dur derse durur; yürü derse yürür; uç derse uçarmış. Böylece dünyanın dört bir yanını dolanır; ağlayanla ağlar, gülenle gülermiş. Günlerden bir gün tahtına kurulur; sağ yanına sağ vezirini, sol yanına sol vezirini alıp havalanır göklere. Dağlar eğim eğim eğilir; yollar erim erim erir; bir göz yumup açıncaya kadar gelir, dağların dağı Uludağ’ın tepeciğine iner, bakar ki ne baksın! Bu dağın bir kanadı ses, bir kanadı renk; bir kanadı su, bir kanadı ışık!
Hazreti Süleyman: “Yaratan neler yaratıyor!” diyerek parmağı ağzında kalakalır. Neden sonra kendine gelip sağına döner, sağ vezirine: “A benim vezirim; sen çok gezdin, çok gördün; imdi dünya gözüyle bakınca bu yerleri nasıl görüyorsun?” diye sorar.
Sağ vezir: “Ey benim sultanım, efendim, Allah her güzelliği buraya vermiş ama bunları görüp duyacak, derleyip koklayacak biri olmadıktan sonra neye yarar?” deyince Hazreti Süleyman, bu söze mührünü basar.
Sonra sola dönüp sol vezirine: “A benim vezirim; sen çok yaşadın, çok bilirsin; dünyada bu güzelliklerden üstün bir güzellik daha var mı?” diye sorar.
Sol vezir de aynı dilden cevap eyleyip: “Var sultanım, var! Öyle ya! Dal dal ötüşen kuşların sesi güzeldir ama gönül yaylasını saran insan sesi daha güzeldir. Burcu burcu kokan güller güzeldir ama hiçbiri gül yanaklar gibi domur domur açılmaz. Şu uçsuz bucaksız mavi su güzeldir ama bir damla gözyaşının yanan yüreklere verdiği ferahlığı veremez. Şu pırıl pırıl gökyüzü güzeldir ama hiçbir ayın on dördü sultan gibi, ay ile bahsedip gün ile doğamaz.” deyip kesince Hazreti Süleyman, bu söze de mührünü basar ve son sözü kendi alır:
“Ey benim vezirlerim! Bu yerlerin bir ‘insan’ eksiği var. Dediğiniz gibi bu güzellikleri görüp duyacak biri olsaydı ya dile getirir ya tele getirir de böyle kaybolup gitmezdi, bu bir! Üstelik bunlara her güzellikten üstün bir de insan güzelliği katılırdı, bu iki! “İmdi, siz de benim bu sözüme bir ‘mim’ korsanız şu yaylaları yurt edinelim. Bir saray yaptıralım, köşkü beraber; içinde bahçesi, suyu beraber… Bu saraya güzeller güzeli Belkıs’ın tahtını kuralım; bu bahçeye de dilediği gülü, bülbülü konduralım ve lakin köşkün anahtarı bende kalsın!”
Vezir vüzerası mim koymaya kalmaz; dağ taş dile gelip: “Belkıs, Belkıs!” diye inim inim inler… Hazreti Süleyman o saatten sonra tezi yok, perilerini başına toplayıp onlara danışacak olur, ama perilerden bir peri, niyetini gözünden okuyup ağızsız dilsiz anlatır ona:
“Ya Süleyman; ‘Can kavmi’ derler bir kavim vaktiyle buralarda bir şehir kurmuştu. Bin yıl dövüştüler durdular ya, son sonu ne onlara kaldı, ne bunlara; tufan erişip sular altında kaldı şehir! İşte bu dağın eteğinde gördüğün göller, göl değil, o tufanda göllenip kalmış sudur; o şehir de, sözüm ona, bu göllerden birinin altında yatıp duruyor.” deyince, Hazreti Süleyman mührü Süleyman’ı basar, vüzerası da birer mim kor bu söze.
Bunun üzerine su perileri sulara dalar; gölleri boşaltıp can şehrini ortaya çıkarırlar. Dağ perileri de dağlara tırmanır, getirecekleri kadar getirip, mermer taş, mermer direk bir saray kurarlar, köşkü beraber, bahçesi, suyu beraber.
Periler bu hayhayda iken Hazreti Süleyman kuşun kanadıyla her yana haberler gönderip cümle ela gözlüleri buyur eder. Nerde var nerde yok, ela gözlüler de gelir, bu şehre yerleşir; Belkıs Sultan da varıp sarayına, tahtına kurulur; şehir şehir olur, saray da saray!

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 303 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!