Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 268

“10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Sayfa 268 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 268

ŞEHRİN GORUNUŞU

Akıntıya karşı doğudan batıya gidenTuna vapuruna ilkönce sağ profilini gösteriyor. Cenup’tan Tuna’ya amut gelen timsah kafalı ve çizgileri çetin bir tepe, su görmüş bir timsah gibi,Tuna’ya atılınca nehir bu asabî hamlenin zoruyla tatlı bir kavis yaparak şimale bükülür. Belgrad timsahın burnu ucundan sırtına doğru, meyilli tutulan beyaz işlemeli bir tablo letafetiyle serilip serpilmiştir.

Son kıvrımı dönünce, geniş yedi gözünün çelik asma kavislerini suyun üstüne, çemberli hörgüçler halinde sıralayarak, başını kâgir yedi sekiz gözle sağa, kuyruğunu gene kâgir beş altı gözle sola bağlayıp, Tuna’ya, iki ucu taştan, gövdesi demirden, acayip ve heyulâî bir mahlûk heybetiyle abanan fil ayaklı büyük köprünün en orta gözünden direğimizi ve bacamızı indirerek yassılaşmış gibi geçiyoruz.

Tuna’ya bakan şehir Tuna’ya inmemiş. Asıl Belgrad, burnu dolaşıp da, şehrin sol böğrünü kavisle- yen Sava’ya girilince görülüyor. Bütün vapur kımıldanışı ve bütün şehir gösterişi burada. Şehre tatlı bir büküntü ile sokulan Sava’yı şehir endamlı bir sarılışla kucaklamış.

Akan Tuna’da Belgrad’ı selâmlayarak geçen bir yabancılık, durgun Sava’da beldeye mal olan bir yerlilik. Ötede Belgrad, Tuna’nın temaşasına bir tablo, beride Belgrad Sava’nın tablosuna haşmetli bir çerçeve. Şehir oraya döküntüsüyle indi, burayı mamuresiyle kuşatıyor: Sava Tuna’nındır, fakat Belgrad Sava’nın.

Hendek yerine nehir atlayan çelik zemberekli bir küheylân gibi bir hamlede Sava’yı kucaklayan yeni bitmiş tek gözlü güzel köprü arka ayaklarını Belgrad’ın böğrüne, ön kollarını karşı kıyıya dayayarak, karnını içine çekmiş, dinç bir âbide gerginliğiyle duruyor. Nehir kıvrımının daha ötesindeki eski köprü ise uzun zamanlar tek başına Balkanları Avrupa’ya bağlamakla ve iki ucunda iki devlet bulundurmakla övünürken şimdi, şehlevent rakibler karşısında porsukluğundan utanıyor gibi, siyah kavislerinin çizgilerini göstermekten çekinerek büzülmektedir.

Çok kalamayacağımız Belgrad’ın içini otomobille acele geziyorum. Şehrin en çok görülecek dillere destan iki şerefi var: Kale meydanı ve Teraziya. Biri mazinin bağdaş kurup tarihin soluduğu hâtıralar deposu, diğeri halin en fazla canlanıp hayatın en kalabalık aktığı cadde. Şehrin birinde yaşı, ötekinde yaşayışı görülüyor. Her ikisinin adı Türkçedir. Sırp şivesi birincinin “Kalemeydan” diye son hecesini atmış ve “Terazi”ye de bir “a” eklemiş. Beldeden Türk gitti, Türkçe kaldı. Hazin de olsa tesellinin avutan tarafı oluyor.

Şehrin sırtında beldeyi iki maileye ayırıp belkemiği gibi uzayarak fıskıyeli havuzlarıyla nazarları serinleten bu geniş caddenin her yerinde ve etrafında her şeyin hem eskisi, hem yenisi var. Solda eski kral sarayı, yeni kral sarayı; sağda eski üniversite, yeni üniversite; ötede eski istasyon, beride hakikaten gösterişli yeni istasyon… Ve yeniler eskilerden büyük. Tuna’ya bakan yeni kilise yanında eskiler yavru gibi ve eski parlâmentoya mukabil yenisi dev gibi. Eski Sırp şehrine yeni bir hız gelmiş. (…)

Kalemeydanı’nda askerî kulüp, eski kale bedenlerinin üstünde yeni bir kale gibi; Teraziya’da ordu evi, iki tarafındaki binalara biraz çekil diyor gibi; Sava tarafına inerken Harbiye Nezareti, iri gövdeli eski bir Alman generali gibi; binalar bile askerlikleriyle övünüyor. Belli Belgrad pazısına güvenmektedir.

Diyorlar ki beş on sene önce Belgrad berbatmış. Çetin Sırb’a zengin Hırvat eklendi. Yürekle kese, yumrukla kafa, kuvvetle bilgi birleşiyor. Tuna ile Sava arasında şimdi durmadan büyüyen bir belde var. Bahçesinde reislerinin vurulduğu eski parlâmentoya Hırvatlar bir daha ayak basmadıkları için çok büyük yeni bir bina yapılıyor. Yapı büyüklüğüyle koca Avusturya İmparatorluğu duramadı. Biz saray yaptıkça yıkıldık. Yugoslavya ancak Hırvat kalbinin kaynaşmasıyla perçinleşecek: Duası bizden, başarmak onlardan.

İskeleden kalkan vapurumuz geri geriye burnu dolaşarak ana Tuna’ya girdi. Biraz ilerleyince güvertenin gerisinden Belgrad’ın cephesine bakıyorum. Hiçbir belde böyle görünemez: İki nehrin kavisleri arasında gittikçe daralarak uzayan şehir iki nehirle çevrilmiş gibi değil de, iki taraftan kollarını

  • CevapBu sayfada soru bulunmamaktadır. 

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 268 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2025 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!