Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 235

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 235 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 235

Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Dostluğa ve Nurullah Ataç’a Dair

Ataç’ı şöyle tanıdım: Mütareke senelerindeydi, Dergâh’ı yeni çıkartmağa başlamıştık. Küçücük fikir mangamızı gerçek değer sandığımız insanlarla çoğaltmağa çalışıyorduk. Bir gün Yüksek Muallim Mektebinde ağabeyi Galip Ataç bana, kardeşinin İsviçreden yeni geldiğini, bizim gibi edebiyatı sevdiğini, Henri de Regnier (Henri dö Renye) ile mektuplaştığını söyledi. Hemen mektebin karşısında Tanin matbaasında küçük bir odamız vardı. Yanı başında, yarısından fazlasını doldurduğumuz İkbal kıraathanesiyle beraber bu oda, bizi Darülfünundaki derslerden ziyade çekiyordu. Ertesi günü Nurullah’ı bu küçük odada gördüm. Saatlerce konuştuk. Buluşlarla dolu, çok uyanık, mücerret fikirle keskin bir hiciv ve mizah arasında, birinden öbürüne bir anda atlayan cümbüşlü ve parlak bir zekâsı vardı. Dostluğumuz ilerledikçe bu zekânın riyazi bir tarafı olduğunu, çok keskin bir mantığa dayandığını ve inandığı şeyler uğrunda mücadeleden hiç çekinmediğini, hülasa o yaşta olduğu gibi, bugün de en fazla saydığım meziyetleri bulunduğunu öğrendim. Bu meziyetleri birkaç gün sonra yazılarında tanımağa başladık.
Bizde şiiri en iyi anlayanlardan -zaten şiirde ya en iyi anlayan vardır veyahut hiç yoktur- biri şüphesiz ki odur. Yahya Kemal ile memleketimizde başlayan büyük edebiyat hareketinin, aydınlık görüşün, Ataç gerçekten havarisi olmuştur. Ben, kendi hesabıma, arkasında kıymet hükümlerini ister istemez idare eden bir eser olmadan güzellik âleminde dolaşan bu zekâdan daima faydalandım. Sade ben mi, hepimiz birden ve nasıl faydalandık! Nurullah kadar istidadın peşinde koşan, güzeli bulduğu yerde alkışlayan ve çirkine “Kalk git efendim…” demekten çekinmeyen pek az fikir adamımız vardır. Yazmağa başladığı günden bu zamana kadar hiçbir sanat hareketini gözden kaçırmamış, en ufak bir kımıldanışı bile cevapsız bırakmamıştır.
Yahya Kemalden bizde en iyi bahseden o oldu. Haşim hakkında hemen herkesin az çok kapıldığı yalanları, bu şairin güzel taraflarını hiç unutmamak şartıyla o temizledi. Ahmet Muhip’i, Orhan Veli’yi, Oktay’ı, gençlerin birçoğunu büyük okuyucu zümresine o tanıttı.

(…)
Nihayet Nurullah, bize bazı fikir meselelerinin kapısını açtı. Bizim yaştakiler için değilse bile gençler, yeni yetişenler için bunun ne kadar mühim olduğunu bilmem söylemeğe lüzum var mı? Bu fikirlerin ekildiği genç dimağlar, onları besleyebilecek bir zemin haline gelirlerse, elbette ki, edebiyatımız başka bir manzara alacaktır. Nurullah kendisinden şüphe eden adam sıfatıyla durmadan fikirler arasında gezindi. O kendisini aradıkça, okuyucuları kendilerini buldular. Türk matbuatı yirmi seneden fazla bir zamandır bu kalıptan kalıba girişi seyrediyor. Nurullah’ı fikir değiştirmekle itham ettiler. Gerçekte ise o, çok rasyonel bir şey yapıyor, kendisini tam görmek istiyordu. Bütün diyalektikler dışarımız içindir. Kendisi de tenakuza tahammül etmediğinden, Nurullah hep yeniden yaşıyordu. Yaşadığı için tesir altında kalıyor, her tesirden yeni bir isyanla sıyrılıyordu. Fakat daha güzeli var. Bütün bunları yaparken titiz bir zevkle Türkçeyi işliyordu. Sonunda bize Hatıralar’ın o ince, adeta şeffaf tül ve nüans örgüsünü veren ve nihayet onu da beğenmeyip ötesine geçen bir yığın üslup süzgecinden geçti. Bugün Nurullah, Türkçeyi en fazla sevenlerden biridir. Biraz daha mutedil olmasını benim şahsen temenni ettiğim bu sevgiye hürmet etmemek imkânsızdır. Türkçe bu titiz üslupla bir yığın ecnebi eserini kazandı. Onun Stendhal (Şitendal) tercümeleri, Türkçenin en güzel eserlerindendir. Fakat sade Stendhal mi? Balzac (Balzak), Flaubert (Flubert), Laclos (Laklos)…

Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 235 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!