Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 419

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 419 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 419

Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Güneş ve Lamba

Yahya Kemal’in şiirleri güzel tabiat manzaraları gibi insanın birden hoşuna gider. Onlardan zevk almak için bir düşünce gayretine lüzum yoktur. Rüzgâra, suya, aydınlığa kendini bırakır gibi bu ahenkli ve içi hayat ve rüya dolu mısralara kendini bırakıvermek yeter. Yine güzel tabiat manzaraları gibi onun şiirleri insanı hiç bıktırmaz. Bazı şiirleri birkaç kere okudunuz mu bir daha tekrarlamak istemezsiniz. Yahya Kemal’inkiler asla böyle değildir. Bilakis (tam tersine) onları bahar havasını bol bol teneffüs etmek ister gibi tekrar tekrar okumak ihtiyacını duyarsınız ve onlar her okuyuşta sizi taze bir duygu ile doldururlar. Bunu hemen herkes denemiştir, bu büyüye artık alışmışızdır.

Güzellik karşısında hayretimizin artması için ona bir de tahlilci gözüyle bakmak iyi olur. Güzellik, düşünceye daima bir muamma (bilmece) gibi gelir. Bu muammayı çözmeğe çalışmanın ve çözememenin ayrı bir zevki vardır.

Yahya Kemal’in şiirlerini de içe sindire sindire tattıktan sonra “Bunun sırrı nedir?” diye sorduğumuz zaman, ilk bakışta size çok basit, çok açık, çok kolay görünen bu şiirlerin bir muamma hâline geldiğini, tahlilci düşünceyi, kimyevi ameliyelere (uygulamalara) sımsıkı kapalı kalan asıl madenler gibi geri ittiğini görür ve hayret edersiniz. Bu tecrübeden sonra şiir, sizi daha kuvvetle sarar.
Yahya Kemal’in şiirleri karşısında, kaç defa, yalnız veya bir grupla beraber aciz kaldım. Bütün unsurları ayırıyorsunuz, bunların birbirleriyle olan münasebetlerini tespit ediyorsunuz, menşelere (kökenine) çıkıyorsunuz, mukayeseler (karşılaştırmalar) yapıyorsunuz; şiir binbir mesele, binbir düşünce doğuruyor; fakat sırrı, hayatın sırrı gibi ebediyen (sonsuza kadar) kilitli kalıyor.
Bu şiirler radyum gibi tükenmez bir aydınlık neşrediyorlar (yayıyorlar). Öyle ki herhangi birisinin uyandırdığı düşünceleri bir araya toplamak, hemen hemen imkânsız oluyor. Bunların arasında günlerce, aylarca, yıllarca beraber yaşanılmış, şahsi maceralarımıza karışmış, benliğimize dal budak salmış, haklarında roman yazılabilecek olan, fakat yine de aynen tekrar etmekten başka bir şey yapılamayanları vardır. Manasını artık iyice kavradığımı sandığım bir şiiri başka bir gün tekrarladığım zaman bir kelimenin içinden fışkıran yeni bir aydınlık bütün tefsiri (yorumu) değiştiriyordu.
Son neşrolunan “Hayal şehir”ini fasılalarla (aralıklarla) tekrar tekrar okudum. Bu şiir hakkında yazılmış birbirine zıt mütalaaları (görüşleri) gördüm. Ona dair ben de bir şey kaleme almayı tasarlarken hoş bir şaşkınlık içinde kaldım. Nereden başlamalı? Zihni dolduran çeşitli intibalardan (izlenimlerden) hangisini anlatmalı? Bazıları bu zengin şiirin sadece birkaç mısraına takılarak ona dar bir mana vermeğe çalıştılar. Mesela “fakir-fukara” kelimeleri bulunan mısralar bazılarına zamana uygun bir tefsir yaptırdı. Hayal oyunlarına düşkün olanların bazıları da şiirin birinci kısmındaki benzetmelerden hoşlandılar. Bunlardan biri, “Şiir burada bitebilirdi.” diye cesur bir mütalaa da ileri sürüyordu. Bu hataların, şiiri bütün olarak ele almamaktan ileri geldiğini zannediyor ve aynı hataya düşmemeye çalışıyorum.

Bütün olarak “Hayal şehir” neyi ifade eder? Basit bir usul de olsa şiiri, şairin yaptığı gibi iki kısma ayırıyorum.

Ve her kısımda anlatılanı manalandırmaya çalışıyorum. Birinci kısımda şair, uzaktan ve dıştan, bu mevsimde, gurup vakti, Cihangirden Üsküdar’ı seyrediyor ve akşam güneşinin camlardaki oyunlarını anlatıyor. Bu parçaya “güneş” parçası diyorum. Çünkü burada hâkim olan odur. İkinci kısımda gece olmuştur. Güneşin saltanatı sona ermiştir. Üsküdar kendi içine kapanmıştır. Şimdi şair nerededir? Evlerin içini gördüğüne göre gerçeğin kalbinde. Bu kısma “lamba” hâkimdir.

Güneş ve lamba! Şiir adeta bu iki ışık kaynağı üzerine kurulmuş. Fakat bu neyi ifade eder. Burada manalı bir tezat var; tabiatla insan karşılaştırılıyor. Güneş tabiatı, lamba insanı temsil ediyor. Bu noktaları tespit ederken ilk bakışta basit bir manzara tasviri gibi görünen şiirin gerçekte sembolik bir mahiyet taşıdığını fark ediyoruz.

Mehmet Kaplan, Edebiyatımızın İçinden

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 419 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!