Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 485

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 485 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 485

Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Mustafa Necati Sepetçioğlu ile Sohbet

Piyese ve hikâyeden romana geçtikten sonra âdeta orada karar kıldınız. Roman üzerine düşünceleriniz nedir? Bir edebî tür olarak sanatınızı icrada roman sizin kültür ideallerinizi ne ölçüde karşılıyor? Hedefinize varabiliyor musunuz?

Roman benzetmeyi uygun görürseniz bir maratondur. Uzun soluk isteyen; başladığın adımı bitiş çizgisindeki o en son adıma uygun bir ölçüde ve sürekli olarak yenilemek fakat ilk adıma ters düşmemek üzere yenilemek ve muhakkak yarışı kazanmak zorunda olduğun bir uzun mesafe koşusudur. Tiyatroda romanı anlatamazsınız çünkü tiyatro zamandır, yüzde yüz hareket ister. Bu hareket düşünce hareketi, söz hareketi, renk, müzik, dans hareketi olduğu kadar sadece hareketin kendisi de olabilir. Tıpkı zamanın kendi değişkenliğinde mevcut hareketi gibi. Bununla beraber romanda rahatça ve kolayca tiyatroyu anlatmanız mümkündür, üstelik romanda, tiyatronun ister istemez noksan bıraktıklarını da tamamlamak sizin gücünüz ve yeteneğiz dahilindedir. Romanı hikâyede de anlatamazsınız. Muhakkak ki edebî türlerin en zoru olan hikâye çok büyük bir ustalık ister. Küçücük bir zaman dilimini yahut bir an sürebilmiş bir ruh hâlinin etkisini veya karşı etkisini gösterebilmeyi, herhangi bir olayın rastgele yahut da seçilmiş bir kesitinden o olayın bütünlüğüne varabilmeyi. bunlar gibi birimlerden toplum ilişkilerinin bütünlüğüne, düğümlenmesine veya çözümüne ulaşabilmeyi ve bunun da belli bir sürede anlatabilmeyi başarmak kolay değildir.

Fakat roman bir denizdir. Dereciklerden çaylara, ırmaklara ve nehirlere kadar her akarsuyun döküldüğü ve çalkalandığı ummandır. Bu yüzden de hayatın kendisi ve zamanın kaynağıdır. Onun için hayatın gereği olan tefekkür ve zamanın ihtiyacı olan hareket ister; bu ikisini kaynaştırabilen kişi romancıdır. Tabii bu kadarcığı yetmez. Zaman insanoğlu için değişmez, aynıdır. Zaman bir Fransız için de İngiliz için de Japon için de birdir. Fakat zamanı yaşamak, zamanı idrak etmek aynı değildir ve değişir. Bu yüzden bir Türk zamanını bir Fransız istese de yaşayamaz, belki özenir fakat yaşayamaz. Tıpkı bir Türk’ün hangi eğitim ve zenginlik derecesinde olursa olsun isteyip de ancak özendiği fakat yaşayamadığı bir Fransız veya Amerikan zamanı gibi. Hayat da böyledir ve muhakkak bir Türk hayatı vardır, başkaları yaşayamaz kolay kolay. ve burada romancının karşısına kültür meselesi çıkar; ruh yapısı çıkar, karakter çıkar. Başlı başına birer büyük meseledir bunlar. Romancı bu meseleleri çözebildikçe rahatladığını sanır; hâlbuki yorgunluğu başlıyordur aslında.

Ben, 1950 yılında roman için kesin kararı verdiğimde şiiri bırakmış, hikâye yazıyordum. İlk roman denemem 1948 ve sonrası yılları idi. Ama maratona başlayacak adamın o ilk adımındaki gücü ve güvenini kırk yaşına gelemeden bulamayacağını da biliyordum. 18-20 yaşları, hayat ve zaman yorumlamasında o kadar kolay ve parlak felsefelere sahiptir ki insanı deli eder. Fakat o yılların üzerine binecek bir ikinci yirmi yılın yükü, baş döndüren ve birdenbire tepenize binivermiş uyumları, uyumsuzlukları, tarzları kırkıncı yaşlarınızda sizi yirminci yaşınıza düşman edebilir. Romana bunun için erken başlamak maratona uyumsuz adım atmaktan farksız olur.

Ben hikâye yazarken olayın toparlanmasını, yorumun sıkıştırılmasını, mümkün olduğunca söz tasarrufunu öğrendim. Tiyatro ise diyaloğu ve hareketi öğretti bana. Bu bakımdan 20 ile 40 yaşları arasında Gürşen’le benim gerçek mektebimiz olan Türkiye’mizi de Hakkâri’den Kars’a, Van’dan Edirne’ye enlemesine ve boylamasına dolaşarak sürekli bir yeni ve ayrı öğrenim devresi geçirdim diyebilirim. Ancak ondan sonra “Bismillahirrahmanirrahim!” dedim. Benim romanım 20-25 kitaplı ve tamamı üç ciltten oluşan bir tek romandır. Bu romanda Türkiye anlatılıyor. Türkiye, bu muhteşem bütün! İlk on sekiz kitapta bu muhteşem bütünün dününü anlatılacak ki üçlemeler hâlinde 12 kitap yayınlandı. İkincisi altı kitapta yine bu muhteşem bütünün (Türkiye) bugünü anlatılacak ve bu da ikinci cildi oluşturacak. Bu cildin üç kitabı yayınlandı. Üçüncü cilt ise yarınki Türkiye’yi verecek ve iki kitaptan oluşacak. Bu benim maratonum işte. Bana göre Anadolu ve Rumeli topraklarımızın da maratonudur.

Etem Çalık, Edebî Mülakatlar

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 485 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!