Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Anka Kuşu Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 172 Cevapları Anka Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Anka Yayınevi Sayfa 172 ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 172 Cevapları Anka Yayınevi

Tekrar eski yerine kaydı. “Şu sabahları erken kalkmak yok mu,” diye geçirdi içinden, “insanı tamamen aptallaştırıyor. Oysa insan uykusunu alabilmeli. Diğer pazarlamacılar harem kadınları gibi yaşıyorlar. Örneğin ben öğleden önceleri istenilen sözleşmeleri hazırlamak için kafeteryaya gittiğimde o beyefendiler henüz kalkmış oluyorlar. Bunu benim patronuma yapsam anında kapının dışında bulurum kendimi (Ama kim bilir, belki de benim için hiç fena olmaz). Annem ve babam için kendimi tutmak zorunda olmasam, çoktan istifa ederdim; patronumun önüne dikilir, içimde ne varsa dökerdim. Kürsüsünden yere düşerdi herhalde! Zaten çok garip bir şey, zeminden yükseltilmiş kürsü gibi bir masaya kurulup çalışanlarla öyle tepeden bakarak konuşmak, üstelik ağır işittiği için kürsüye iyice yaklaşmak zorunda kalmak. Neyse ki ümidimi tamamen kaybetmiş değilim, anne ve babamın ona olan borcunu kapatacak parayı biriktirdim mi -bu da en fazla beş ya da altı yıl daha sürer-, hemen istifa edeceğim. İşte o zaman büyük bir olay olacak. Ama şimdi yataktan çıkmalıyım, trenim saat beşte kalkacak.”
Derken komodinin üzerindeki çalar saate baktı. “Yüce Tanrım!” dedi. Saat altı buçuktu ve yelkovan sessizce ilerliyordu, hatta buçuğu bile geçmişti, altı kırk beş olmak üzereydi. Saat çalmamış mıydı? Yataktan bakıldığında saati gerektiği şekilde dörde kurduğu görülüyordu; kuşkusuz çalmıştı da. Fakat saatin mobilyaları bile titreten sesini duymayıp uyuyakalmış olması mümkün müydü? Gerçi pek rahat uyumamıştı ama belli ki derin uyumuştu. Peki şimdi ne yapacaktı? Bir sonraki tren saat yedideydi; ona yetişmek için deliler gibi acele etmesi gerekiyordu, koleksiyon henüz paketlenmemişti; kendini de pek zinde ve canlı hissetmiyordu. Ve trene yetişse bile, patronunun hışmından kurtulması mümkün olmayacaktı, çünkü onu beş trenine bekleyen büro hizmetlisi, treni kaçırdığını çoktan patrona bildirmiş olmalıydı. O, patronun bir piyonuydu, kişiliksiz ve akılsız biriydi. Peki ya hasta olduğunu bildirse? Fakat bu kendisi için utanç verici olurdu ve kuşku yaratırdı, çünkü Gregor beş yıllık iş yaşamında bir kez olsun hastalanmamıştı. Kuşkusuz o zaman patronu sigorta doktoruyla çıkagelir, anne ve babasını tembel oğullarından dolayı suçlar ve tüm insanların aslında sağlıklı olduğunu, sadece işten kaytarmak isteyenlerin hastalandığını iddia eden sigorta doktorunun sözlerini tekrarlayarak yapılan hiçbir itirazı dinlemezdi. Peki Gregor’un şu anki durumunda haklı da sayılmaz mıydı? Çünkü Gregor uzun süre uyumaktan kaynaklanan keyfi uyku sersemliğinin dışında kendini gayet iyi hissediyordu.
Henüz yataktan çıkmaya karar verememiş bir halde tüm bunları aceleyle aklından geçiriyorken -tam o sırada saat altı kırk beşi gösteriyordu-, yatağının başucundaki kapıya dikkatlice vuruldu. “Gregor,” diye seslenildi -an- nesiydi-, “saat yediye çeyrek var. Gitmeyecek miydin?” O kadife ses! Gregor yanıt veren sesini duyunca korktu, gerçi kendi eski sesiydi, ancak buna adeta alttan gelen, bastırılması mümkün olmayan acı bir ıslık karışıyordu ve bu ıslık, sözcüklerin anlamını ilk anda koruyor, fakat karşı tarafın kulağına gittiğinde duyanın, doğru mu işittim diyeceği kadar bozuyordu. Gregor ayrıntılı cevap vermek ve her şeyi açıklamak istedi, fakat içinde bulunduğu durum nedeniyle şunu demekle yetindi: “Evet evet, teşekkürler anne, kalkıyorum işte.” Ahşap kapı nedeniyle Gregor’un sesindeki değişiklik dışarıdan fark edilmemişti herhalde, çünkü annesi uzaklaşmıştı. Fakat bu kısa konuşma ailenin diğer üyelerinin dikkatini çekmiş, Gregor’un beklenenin aksine hâlâ evde olduğunu fark etmelerine neden olmuştu ve aradan pek bir süre geçmeden babası bitişikteki kapıyı tıklattı, hafif fakat yumruklarıyla. “Gregor, Gregor,” diye seslendi babası, “neyin var?” Ve kısa bir süre sonra daha derin bir ses tonuyla tekrar uyardı: “Gregor! Gregor!” Diğer bitişikteki kapıyı da kız kardeşi vurmaya başladı: “Gregor? İyi değil misin? Bir şeye ihtiyacın var mı?” Gregor her iki yana da cevap verdi. “Hazırlandım bile,” ve bunu söylerken telaffuzuna olabildiğince dikkat ederek, sözcükler arasında uzun süre susarak sesindeki başkalığı belli etmemeye çalıştı. Babası da kahvaltısına döndü, kız kardeşi ise fısıldamaya devam etti: “Gregor, yalvarırım aç kapıyı.” Gregor ise kapıyı açmayı aklından bile geçirmiyordu, aksine seyahatte olduğu zamanlar yaptığı gibi evde de tüm kapıları geceleyin kilitleme alışkanlığını övüyordu.
Önce sakin sakin ve rahatsız edilmeden kalkmak ve giyinmek istiyordu ve her şeyden önce de kahvaltı yapmak; ancak ondan sonra ne yapacağını düşünecekti, çünkü yatakta düşünmeye devam ederek akılcı bir çözüme ulaşamayacağını kendisi de fark etmişti. Çok defa yatakta ters yatmaktan ağrılar hissettiğini, ancak ayağa kalktığında bunun sadece bir kuruntu olduğunu yaşadığını anımsadı ve şimdi de bu kuruntulardan nasıl kurtulacağını merak ediyordu. Sesindeki değişikliğin pazarlamacıların meslek hastalığı olan sert bir soğuk algınlığının belirtisi

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

12. Sınıf Anka Yayınevi Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 172 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!