Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Anka Kuşu Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 218 Cevapları Anka Yayınevi

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Anka Yayınevi Sayfa 218 ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 218 Cevapları Anka Yayınevi

yıkıp aşamadığımız bir gerçek içinde. Onun da güzellikleri var elbette, ama pek alıştığımız için göremiyoruz, tadamıyoruz o güzellikleri. Edebiyat, sanat bize o güzellikleri sezdirsin… Madame Rachilde’in (Madam Ra- şild) “Güneş Satıcısı”nı (le Vendeur du Soleil) bir türlü unutamam, çok anlattım onu okurlarıma, bir kez daha anlatayım: Paris’in bir köprüsü üzerinde bir satıcı, bağırıyor, dil döküyor, sattığı nesnenin eşsiz güzelliklerini anlatıyor. Başına toplananlar merakla bekliyorlar: nedir acaba o adamın sattığı? En sonunda söylüyor: “Size güneşi, her gün gözlerinizin önünde duran, ama sizin bakmadığınız, güzelliğini göremediğiniz güneşi satıyorum. Bakın! bakın! sizin bütün hulyalarınızdan güzel değil mi?” Dinleyenlerin çoğu omuzlarını silkip gidiyor, ancak bir iki kişi: “Sahi! ne de güzelmiş!” diyorlar.
Şairin, hikâyecinin o adama benzemeleri gerektir: bize gözümüz önünde duran, ama alışık olduğumuz için artık fark etmediğimiz güzellikleri anlatmaları, sezdirmeleri gerektir. Hayatın yalnız iyi yanlarını söylesinler demek mi istiyorum? Hayır. Acıları, kötülükleri, çirkinlikleri söyliyerek de o işi başarabilirler, okurlara yaşamanın güzel bir şey olduğunu sezdirirler de acılar, kötülükler, çirkinlikler karşısında irkilmenin mutluluğunu, o yürekler paralıyan mutluluğu duyururlar. Bütün o acıları, kötülükleri, çirkinlikleri kaldırmaya özendirirler de insan olmanın onurunu duyururlar onlara.
Yapsınlar bunu şairlerimiz, hikâyecilerimiz, bunu yapmak için de gerçekçi olsunlar. Peki, ama yalnız bu yeryüzünün, yaşamanın güzelliğini göremiyenlere, sezemiyenlere midir sanatın yararlığı? Güneşi satan adam muradına erdi, hepimize güneşin güzelliğini anlattı, bizi hayatın bir teviyeliğinden kurtarabilir mi? Hangimiz günün birinde: “ İstediğim gibi yaşıyamadım ben, boşuna geçirdim, yele verdim ömrümü, yele verdim ömrümü. Yeniden başlamak da yok!” diyerek şifasız bir üzüntüye düşmemiştir? Büğün düne benziyor, yarın büğüne benziyecek. Çeşit çeşit güzellikler var yöremizde, güneş doğuyor, batıyor, yıldızlar parlıyor, karanlık, soğuk, kasırgalı gecelerin de bir tadı var, çiçekler açıldı, yarın solacak, hepsi ayrı bir duygu veriyor kişiye… İyi, hepsi iyi ama hep bir teviyelik içinde geçen bu güzellikler bıktırıyor, bir teviye olduğu için çirkinleşiyor. Biz o bir teviyelikten kurtulamayacağımızı anlıyoruz da bir perişanlık duyuyoruz içimizde. Yalnız yaşlılar mı kapılıyor bu melâle? Hangimiz, tâ gençliğimizde, tâ çocukluğumuzda, bunu duymadık? Hepimiz de biliriz bir tek hayatımız olduğunu: öldükten sonra bir daha yaşıyamayacağımız gibi ölmeden de ancak bir türlü yaşıyacağız, bir günü iki kez kullanamıyacağız, bir gerçeğin içine kapanmışız, ondan sıyrılamıyacağız, o gömleği değiştiremiyeceğiz. Oysaki ne olanaklar, imkânlar vardı içimizde! Ancak birini, belki de en beğenmediğimizi gerçekleştirdik, ötekiler gömülü kaldı. Bu üzüntüden bizi yalnız hulya kurtarabilir. Ama bu hulyalar kurmak her kişinin elinden gelir mi sanırsınız? Gerçeğin güzelliklerini sezmek her kişiye vergi değildir de gerçekten silkinip kendine daha gönlünce bir acun kurmak her kişiye vergi midir? İyi bir dinleyin kendinizi; hulyalarınız da günleriniz gibi, hep birbirine benzemiyor mu? Çevrenizdeki gerçeğin bir teviyeliğinden kurtulamadığınız gibi, hulyalarınızın da bir teviyeliğinden kurtulamıyorsunuz, onlar da sizin için, gerçek gibi, birer duvar olmuyor mu? Size yeni yeni hulyalar kurabilmeniz için yardım edilmesini istemez misiniz?.. Toplumda edebiyatın, sanatın böyle bir görevi de vardır. Gerçekçi sanat… Doğru, en üstünü o, belki o. Ama ötekinin, bizi olmıyacak şeyler acununa, düşler acununa sürükleyip götüren, yalanlar söyliyen, masallar anlatan sanatın gerekliliğini de unutmıyalım. Bizi, bir teviyelik içinde sürüp giden hayattan silkindiğimiz sanısını vererek avutan edebiyatı da büsbütün küçümsemi- yelim. Hulyaya çağırıyorum sizi, o acunda ne güzel şeyler var. Ama ben bir şair, bir hikâyeci değilim ki size onları anlatabileyim.
Fransız düşünürlerinden Jules Soury’yi (Jül Suri) bir gün yolda görmüşler; “Bütün masalları çürüttüm, yıktım. Masalsız kaldım… Bana masal verin, masal verin bana, masalsız yaşıyamıyorum!” diye bağırıyor. Çıldırdı demişler onun için, belki de çılgınlıktan o gün kurtulmuştur.
Nurullah ATAÇ, Sözden Söze

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

12. Sınıf Anka Yayınevi Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 218 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!