
“Adabımuaşeret Ders Kitabı Cevapları Sayfa 35 Meb Yayınları” ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.
Adabımuaşeret Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 35
Osmanlı Türkçesi’ni bilenlerimiz, birtakım eski hat levhalarına bakarak atalarımızın ] hangi düsturlar çerçevesinde bir hayat felsefesine sahip olduklarını az çok kestirebilirler. Eskiden evlerin, resmî dairelerin, ibadethanelerin ve insan ayağı basan pek | çok mekânın duvarları, bu tür levhalardan en az birkaç tanesiyle tezyin edilmiş olur | ve en dikkatsiz nazarları bile kendine celp edecek süslere, tezhiplere, bezemelere, işlemelere sahip bulunurlar imiş. Bunlardan birisi de “Edep ya Hu!” ibaresidir. En | fazla talik yahut celi sülüs hat ile yazılan bu ibare, aslen tarikat adabına mugayir bir hareketi sadır olan dervişe hitaben, mürşit ağzından dökülür. Ancak zamanla yalnızca tasavvuf çevreleriyle sınırlı kalmayıp bütün bir Türk-İslâm kültürünü kap- | layacak şekilde şöhret bulmuş, yaygınlaşmıştır. Bu bakımdan tasavvufî mekânların | ! haricinde dahi “Edep ya Hu”lara rastlamak mümkündür. “Edep ya Hu!” hatlarının üstat hattatlar elinde çeşitli istiflere bürünen şekillerinden en yaygın olanı bir Mev- levî sikkesini sembolize eden şeklidir ve genellikle de sikkenin çevresinde şu beyit ! yer alır: !
Ehl-i irfan arasında aradım kıldım taleb
Her hüner makbul imiş illâ edeb illâ edeb
Bilgeler, meclisinde kendine uygun bir hüner arayan kişinin her hünerden daha çok edebi makbul sayması, sufîlerin toplum vicdanına ne derecelerde tesir ettiğinin de delilidir. İslâm, elbette bir edep dinidir; ancak tasavvufta edebin apayrı bir | yeri vardır. Tarikat adabının her kademesinde edep ön plandadır. Sufî, canlı olsun | cansız olsun -ki onlara göre her yaratılmışın canı olduğu farz edilir- her şeye ve her- ! kese karşı edebini korumak zorundadır. Kapının çarpılmadan yavaşça örtülmesi bir | edeptir. “Kapıyı kapat” denilemez (Allah kimsenin kapısını kapatmasın); belki kapıyı | ört, yahut sırla denilebilir. “Lambayı (mumu, ışığı) söndür” denilemez (Allah kimsenin ışığını söndürmesin); lambayı dinlendir denilir. Keza lamba yakılmaz, ancak | uyandırılabilir. Birisi konuşurken sözünü kesmek, gizli konuşmak, mecliste fısıltı ! ile lâkırdı etmek, işaret ve işmar etmek, hep edebe aykırı davranışlardır. Gezerken yere, ayağın sesi duyulmayacak derecede yumuşak basılmalıdır. Kapıdan çıkılırken arkasını dönmek edepsizliktir. Kapı eşiğindeki ayakkabılar dışarıya değil (zira ! bunun manası “git, bir daha gelme” demektir), içeriye doğru çevrilir. Uyuyan birini uyandırmak için onu sarsmak yahut adını ünlemek abestir. Bunun yerine yastığına parmak uçlarıyla vurulup hafif sesle “Agâh ol erenler!” denilir. Uyanan kişinin ! de yataktan kalkarken yastığını öpüp yorganıyla görüşmesi (Görüşmek, tasavvuf ! tabiatındandır ve öpmek yahut öpermiş gibi dudağa değdirmek manalarına gelir.) bir edep kaidesidir. Bir şey alınıp verilirken keza aynı kaide geçerlidir. Yemek yiye! nin ağız şapırdatması, ağızda lokma varken konuşması, kahveyi, çayı höpürdeterek \ içmesi, fincanı yahut bardağı ses çıkartarak tabağa koyması, yahut da sofrada kaşık ve çataldan ses çıkartması edep harici hareketlerdendir. Bütün bunlara günlük | hayatın adabımuaşeret kaideleri arasına girmiş yüzlerce düsturu ilave edebilirsiniz. | “Edebi edepsizden öğren.” atalar sözü, ibret alma hasletinin telkininden ibarettir. “Eline, beline, diline” düsturu ise hakikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi i almaması, uygunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getirme- | mesi demektir. Zaten edep kelimesi de e (eline), d (diline) ve b (beline) harflerinden müteşekkildir ve tam manasıyla insanın uyması gereken düsturların remzidir.
- Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.
Meb Yayınları Adabımuaşeret Ders Kitabı Sayfa 35 ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.
Yeni Yorum