İstiklal Marşı Hakkında Kompozisyon 

MİLLİ VARLIĞIN GÜCÜ

Türk  milletinin  en   buhranlı  dönemlerinden  biriydi. Halkın  aç , susuz  ve korku  içinde  kaldığı  en  nadir  günlerden  bir  gündü. Düşman  elimizde  kalan  son  kara  parçasını  Türk  milletinin , Türk  Cumhuriyeti’nin  elinden  almaya  niyetliydi . Uzun süren savaş sırasında  içi  vatan sevgisiyle yanıp tutuşan , bir an bile ümidini yitirmeyen , elinde topu , tüfeği  bile olmayan yiğit askerlerimize içten bir azim , kuvvet ve güç gerekiyordu.

Bunun da hiç kolay olmadığı belliydi. Böyle bir sorunu ancak ve ancak bir şiir söyleyiş ya da eşssiz bir kuvvet getirecek bir marş yazılmalıydı. Bu marş hem milletin bağımsızlığını simgeleyecek hem de toprağı şehit kanları ile yoğrulmuş aziz vatanımızın kaybedilme endişesinin dinlendirilmesi bakımından etkili olacaktı. Bu düşünceyi ortaya atan Genelkurmay Başkanı İsmet İnönü oldu. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ödüllü bir şiir yarışması açıldı. Tüm yurda parçalanmak özere olan bir milletin İstiklal gücünü , kudretini , milli mücadele ruhunu yansıtacak bir şiir yazılması gerektiği belirtildi. Seçilen şiirler arasında birinci gelene ödül verileceği duyuruldu. Yarışmaya toplam 724 şiir katılmıştı. Yarışmaya para ödülü konduğu için katılmak istemeyen Mehmet Akif Ersoy Maarif Vekili Hamdullah Suphi ısrarı üzerine zorlukla yazdığı , vatanın düşman eline esir kaldığını , onca askerin vatanı uğruna şüphesiz can verdiğini ,onca soruna rağmen ümidini yitirmediklerini , ve gelecek neslin toprağın altında yatan kefensiz dedelerini unutmamalarını , her daim vefalı gençler olarak kalmaları gerekliğini anlatan şiirini yarışmaya katmıştır. Yarışmaya katılan 724 şiir arasında 7 tanesi seçilmişti. Seçilen bu 7 şiir Büyük Millet Meclisi’nde okundu. Aralarında bir tane vardı ki beğenilerek arka arkaya üç defa okunmuş ve kabul edilmişti. Kabul edilen bu şiir Mehmet Akif’e aitti. Akif’in yazdığı bu şiir milletin İstiklal gücünü ve askerlerimizin moralini yükseltip , ulusal duygularını güçlendirecek özellikteydi. Yarışmada kabul edilen Akif’in yazmış olduğu İSTİKLAL MARŞI’mız tam da beklendiği sonuçları verdi. Yok olmak üzere olan askerlerimizin kudret dolu kanlarından göle dönen vatan toprakları düşman elinden kurtarıldı.

Yüreği vatan sevgisiyle yanıp tutuşan çoluk , çocuk , yaşlı , genç canları pasınada olsa ellerinde çok az top ve tüfek olmasına rağmen düşman gemilerini denize döktü. Onurlarıyla , şerefleriyle , hür ve bağımsız yaşamak için kanlarını akıttılar. Binlerce askerimizin kanının aktığı bu savaş sonunda bitti. Savaşın bitiminin arkasından gün çökmeye gece kara yüzünü göstermeye başlamıştı. O sırada askerlerimiz , şehit düşen , göğüslerinde “vatanım” diye coşkuyla atan pırlanta kalpli Mehmetçiklerimizin ölü bedenlerini topluyorlardı. Savaş sonrası ortalık kan gölüne dönmüştü. Hiç kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Şehit aileleri hem yıkılmış hem de yürekleri gururdan kabarmış bir vaziyetteydi. Şehitlerimiz arasında yaşlısı , genci , çocuğu , evlisi , nişanlısı hatta çocuğunun yolunu gözleyen bile vardı. Savaş sonrası o gece her yeri sessizlik bürümüş her yer karanlık içinde kalmıştı. O geceyi aydınlatan yalnızca ay yıldızım vardı. Vefalı Mehmetçiklerimizin kanı üzerine yansıyan ay yıldız dikkat çekti. Geçirdiğimiz zor bir savaş sonrası keşfedilen bu durum herkes tarafından bağımsızlığın simgesi , milli varlığın gücü , Mehmetçiklerimizin kudret ve gurur dolu kanlarını taşıyan Al Bayrağımız olarak adlandırıldı. Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan milli marşımız ve askerlerimiz tarafından keşfedilen bağımsızlığımızı simgeleyen al bayrağımız olarak adlandırılması o zamanda büyük bir devrim gibi olmuştu. Yaşanan bu son durumlar halkı ciddi anlamda yorgun ve bitkin düşürmüştü. Ama onlar bunca acıya rağmen başları dik bir şekilde hayatlarına devam ettiler. Çünkü başka çıkış yolları yoktu. Onlara artık ölen tüm Mehmetçiklerimizin yasın tutmak ve bir yandan da hür olmanın sevincini , mutluluğunu yaşamak kalmıştı…