Söyleyenden Dinleyen Arif Gerek Atasözünün Açıklaması Anlamı Hikayesi Kısa
Söyleyenden Dinleyen Arif Gerek Atasözünün Açıklaması
Söyleyenden Dinleyen Arif Gerek Atasözünün Anlamı
Söyleyenden Dinleyen Arif Gerek Atasözünün Hikayesi Kısa
Söyleyenden Dinleyen Arif Gerek Atasözünün Öyküsü
SÖYLEYENDEN DEĞİL DİNLEYENDEN ARİF GELİR ATASÖZÜNÜN ANLAMI
- Öyle konular vardır ki söyleyen açık söyleyemez. Böyle durumlarda dinleyen, söyleyenin ne demek istediğini hemen anlamalıdır.
SÖYLEYENDEN DEĞİL DİNLEYENDEN ARİF GELİR ATASÖZÜNÜN HİKAYESİ
Makbul İbrahim Paşa, küçük yaşta esir alınıp saraya getirilmişti. Sarayda yetişti. Kanuni küçükken ona arkadaşlık yaptı. Üstün zekâsı ve hoşsohbet tavrıyla hem sevildi hem de sarayda hızla yükseldi.
Kanuni, İbrahim Paşa’yı o kadar seviyordu ki onu sadrazamı olarak görmek istiyordu. Ama bunu, halen sadrazamı olan ve çok sevdiği Piri Mehmet Paşa’ya açıkça söyleyemiyordu.
Bir gün sohbet ederlerken:
“Lala,” dedi, “hizmetinden çok memnun olduğumuz, bağlılığından hiç kuşku duymadığımız, bize çok yakın çok sevdiğimiz bir dostumuz var.”
Sadrazam Piri Mehmet Paşa, Sultan’ın kimden söz ettiğini hemen anladı. O, sessizce dinlerken Kanuni, konuşmasını sürdürerek:
“Halen çok yakınımızda, yüksek bir görevde çok başarılı çalışmalar yapan bu zâtı, daha yüksek bir göreve çıkarmak isteriz. Lâkin, bilmem ki hangi makama çıkarsak? Ne dersin lala?”
Piri Mehmet Paşa, Kanuni’nin ne demek
istediğini anlamıştı. Hiç duraksamadan cevap verdi:
“Böyle değerli, çalışkan, becerikli ve hünkarımıza bu kadar yakın bir zâta, ancak bendenizin makamını uygun görmek gerekir sultanım!”
Bir türlü söyleyemediği şeyi, sadrazamın kendinden duyunca çok sevinen ve şaşıran Kanuni:
“Lala, benim muradım da buydu; nereden bildin?” diye sordu. Sultanın önünde saygıyla eğilen Piri Mehmet Paşa,
“Hünkârım,” dedi, “yerine göre… Dinleyen, söyleyenden arif gerek!”