Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Meb Yayınları Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Ders Kitabı Cevapları

Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 33

Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Ders Kitabı Sayfa 33 Cevapları Meb Yayınları ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 33

Osmanlı Devleti ile Selçuklu ve Bizans Devletlerinin Yönetim Anlayışı
Osmanlı Devleti’nin yönetim anlayışı süreklilik göstermesi açısından devamı olduğu Selçuklu Devleti’nin yönetim anlayışına (monarşi) benzemekle birlikte, ülke topraklarının hanedan üyeleri arasında paylaştırılması noktasında Selçuklu Devleti yönetim anlayışından ayrılıyordu. Çünkü Osmanlı Devleti daha merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Osmanlı Devleti’nde “Ülke padişahın malıdır.” anlayışı hâkimken Selçuklularda ülkenin melikler arasında paylaştırılarak yönetilmesi hâkimdi. Bizans Devleti’nin yönetim anlayışı, yönetimin babadan oğla geçmesi noktasında Türk devletleri ile benzerlik gösteriyordu. Ancak Bizans Devleti’nde yönetimin başında bulunan hanedanlar, ordu komutanlarının güçlenmesi ile değişebiliyor ve onun yerine yeni bir hanedan gelebiliyordu. Bizans’ta imparator; ordu komutanı, yargıç ve aynı zamanda mutlak yasa koyucu olmuş, bazı dönemlerde imparatoriçeler de ülkeyi yönetmiştir. Osmanlı Devleti, Bizans’tan farklı olarak bütün unsurlara adaletli davranmış, bundan dolayı bünyesindeki bütün milletleri kendisine bağlamayı başarmıştır. Osmanlı’da herkesin kendi dinî inancına göre yaşamasına izin verilmiş, başta ibadet olmak üzere birçok konuda insanlara özgür bir ortam sağlanmıştır. Başka dilden, dinden, ırktan ve mezhepten olan insanlara saygı gösterilmesi Osmanlı’yı Bizans’tan ayırsa da; Osmanlı Devleti yönetim anlayışında Bizans İmpa- ratorluğu’nun merkezî yapısını kendisine örnek almıştır.

Tanzimat Öncesi, Tanzimat ve Meşrutiyet Dönemi Yönetim Anlayışları
Klasik Dönem Osmanlı Devleti yönetim anlayışında padişahın mutlak otoritesi vardı ve son sözü padişah söylerdi. 1808lerde Osmanlı Devleti, İstanbul ve taşrada kaybolan otoritesini yeniden tesis etmek amacıyla II. Mahmut Dönemi’nde ayanlar ile bir anlaşma yapmış, Sened-i İttifak adı verilen bu belge ile Türk tarihinde bir padişah, ilk kez kendi gücü dışında bir başka gücü tanımıştır. XIX. yüzyılın ilk yarısına gelindiği zaman, Osmanlı Devleti içte ve dışta yaşadığı sorunları bertaraf etmekte zorlanmıştır. Padişah Abdülmecit, bu yüzden Batı’nın kültürünü iyi bilen Mustafa Reşit Paşa’yı, Tanzimat Fermanı’nı hazırlamakla görevlendirmiştir. Hazırlanan Tanzimat Fermanı (Gülhane Hatt-ı Hümayun), 3 Kasım 1839 tarihinde devlet görevlileri ve yabancı elçilerin de hazır bulunduğu Gülhane Parkı’nda okunarak ilan edilmiştir.
Tanzimat Fermanı’nın ilan edilmesiyle kanun gücünün üstünlüğü ilk defa padişah tarafından kabul edilmiş ve padişah kendi haklarını sınırlandırmıştır. Bu fermanla Müslüman ve gayrimüslimlerin can, mal ve namus güvenliği devletin koruması altına alınmış, kanun önünde de herkes eşit kabul edilmiştir.

Mahkemeler herkese açılmış ve hiçbir kimsenin yargılanmadan ceza almaması esasları getirilmiş, bütün vatandaşların mal mülk sahibi olma ve miras bırakma hakkına da sahip olduğu kabul edilmiştir. Bu ferman, Osmanlı Devleti’nde modern anlamda anayasacılığın başlangıcı olarak kabul edilmiş, bu gelişmeleri Islahat Fermanı (1856) ve meşruti yönetime geçiş izlemiştir. Osmanlı Devleti, Tanzimat ve Islahat Fermanı’ndan beklediği sonuçları alamamıştır. Bu durum karşısında bazı Osmanlı aydınları bu sıkıntılı durumdan ancak meşruti bir yönetimle çıkılacağına inanmıştır. Bu aydınlar II. Abdülhamit’i ikna ederek 1876 tarihinde Türklerin ilk anayasası olan Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesini sağlamıştır. Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti’nde meşruti yönetime geçilmiştir. Meşrutiyetin ilanı sonucunda Osmanlı halkı, mebusları (milletvekilleri) seçmek için oy kullanma hakkına sahip olmuş ve padişahın yanında ilk kez yönetime katılmıştır. Halkın yönetime katılmasıyla birlikte, Tanzimat öncesi ve Tanzimat Dönemi (1839-1876) yönetim anlayışından farklı olarak padişahın yanında meclis de yerini almıştır. Bunun yanı sıra kişisel haklar anayasa ile güvence altına alınmış, azınlıklara temsil hakkı tanınmış ve demokratikleşme için önemli bir adım atılmıştır. II. Mahmut ile birlikte oluşturulmaya çalışılan merkezî yönetim anlayışı Tanzimat Dönemi’nde güçlendirilerek geliştirilmiştir. Bu dönemde saltanat hukukunda bir değişiklik yapılmamış, padişahlık ve halifelik makamları aynen korunmuştur.

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi Meb Yayınları Ders Kitabı Sayfa 33 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!