Ba’de Harabil Basra Deyiminin Hikayesi ve Anlamı
Ba’de Harabil Basra Deyiminin Hikayesi, Anlamı, Öyküsü, Açıklaması Kısaca
Eski zamanlardan birinde, fakir bir adamın yolu Basra’ya düşmüş. Bu fakirin, kesesi ne kadar fakir ise, gönlü o derece zengin imiş. Ve kesesi bomboşmuş. Basra halkı ona hiç itibar etmemiş. Ne, “Aç mısın?” diye soran olmuş, ne de yatacak bir hasır gösteren. Kasaplar, kestikleri bir dananın etinden, kedinin köpeğin önüne atar gibi bir parça da onun önüne atmışlar. O fakir adam, o bir parça eti pişirebilmek için ateş aramaya başlamış. Ancak, hangi kapıyı çaldıysa, ona ateş veren çıkmamış. Kalbi çok kırılan fakir:
“Allah’ım!” dedim, “Şu Basra halkının kötülüğünden ve cimriliğinden sana sığınırım. Beni bağışla ve elimdeki şu bir parça eti pişirecek ateş ihsan et. Yoksa ben onu, dağdaki aç canavarlar gibi çiğ çiğ yiyeceğim!”
Fakirin bu duasından az sonra, Basra’da büyük bir yangın çıkmış ve kısa süre de tüm Basra kentini sarmış. Kentin kıyısında bir yerlerde elindeki eti pişiren o fakir adama, onu kapısından kovanlardan birisi demiş:
“Aradığın ateşi sonunda buldun!”
Fakir ise, alev alev yanan Basra şehrine bakıp, cevap vermiş:
“Evet ama, ‘Ba’de harabil Basra’ (Basra yandıktan sonra)Bu deyim, “İş işten geçtikten sonra” anlamında kullanılır. Yapması gereken bir işi zamanında yapmayıp, başına gelecek belalara davetiye çıkaranlara denir.