Cimri Canından Geçer, Malından Geçmez Deyiminin Hikayesi ve Anlamı
Cimri Canından Geçer, Malından Geçmez Deyiminin Hikayesi ve Anlamı, Öyküsü, Açıklaması Kısaca
Vakti zamanında, zengin bir adam varmış. Malının mülkünün hesabını kendi bile bilmez imiş. Ne çiftlikler, ne bağlar ne bahçeler sahibi imiş. Sürü sürü davarları, cins cins atları kapısının önünde diziliymiş. Ancak bu adam cimrinin en önde gideniymiş. “Aman neyime lâzım. Malıma mülküme ortak olur. Yer içer, m ağımı kurutur” der ve evlenmezmiş. Artık gerisini siz hesap edin.
İşte bu hayırsız adamın, bir başkasına hayrı dokunmadığı gibi kendisine de hayrı ilişmezmiş. Cimriliğinden adam gibi yemez içmez, köyceğizde kimin bacasından duman tüttüğünü görürse, koşup o evin sofrasına çöreklenirmiş.
Ahali bunun haline şaşar ve bir mintan bir kemik azıcık da deri ortalarda dolaşan bu bahtsız kimseye pek acıdıklarından, en fukarasına kadar hallerine şükredip, dua edermişler.
“Aman yâ Rabbi! Mal vereceksen, hakkımızda zenginlik dileyeceksen, hepsinden evvel, gönül zenginliği kıl bize!”
Günlerden bir gün o zengin ama aslında fukaranın da fukarası adam, hastalanmış. Rüzgâr hastalığı denen bir illete kapılmış. Zayıf bedeni, bir davul derisi gibi şişmiş.
Pek çok sabrettikten sonra—daha tahammülü kalmadığından—bir iki altın lirasına kıyıp, doktora gitmiş.
Doktor, bunu iğneden ipliğe muayene edip, şöyle bir tavsiyede bulunmuş:
“Bir koyun keseceksin. Derisini yüzeceksin. Yüzdüğün bu deriyi sırtına geçireceksin. Kestiğin koyunun etini de yiyeceksin.”
Zengini almış bir dert. “Eyvahlar olsun. Doktora parayı kaptırdığımız yetmezmiş gibi, şimdi de süt gibi koyunu kesip telef edeceğiz öyle mi? Vah ki vah bana!”
Koyunu kesmeye bir türlü eli varmayan cimri, kapı komşusunun evinde almış soluğu.
“Hayrola efendi?”
“Aman komşum hiç sorma! Malum nice zamandır vücuduma bir hastalık musallat oldu. Hekime gittim. Bana ne tedavi dese beğenirsin? Şu zavallıcık koyuncuklarımdan birini kesecekmişim de, derisini üzerime giyecekmişim de, etini de yiyecekmişim de…”
Komşusu cimrinin huyunu suyunu bildiği için, derdini anlamış. Anlamış anlamasına da, yine de demeden edememiş:
“İyi ya efendi. Senin ağılında bin tane koyunun var. Kes bir tanesini, belki Allah şifanı verir!”
Cimrinin gözleri irileşmiş:
“Ya hu! Senin ağzın ne söylüyor. Canım gibi kuzucuğu ne diye telef edeyim ben! Sen akıllı adamsın, hele bana bir akıl ver. Bunun mutlaka başka bir çaresi vardır!”
Komşu ne yapsın. Bu cimri huyundan vazgeçer mi İliç?
“Bizim evde geçen sene kurbandan kalma bir keçi postekesi var. Vereyim o deriyi sana, geçir sırtına!” demiş.
Zengin bu fikri duyunca nasıl sevinmiş bilemezsiniz
“Aman komşum durduğumuz kabahat!” demiş neşe ile..
Komşu, o eski keçi postekesine biraz su döküp yumuşatmış. Ayağının altına alıp çiğnemiş. Sonra da zengin cimrinin sırtına geçirivermiş.
Ancak ertesi sabah, kapısında bir uluma ile uyanmış. Pencereden baktığında, zengin ama fena halde cimri komşusunun yerlere yatıp tepindiğini görmüş. Adamcağız, hem tepiniyor, hem de uluyup, bağırıyor- muş.
Derhal kapıya koşan komşu:
“Hayırdır inşallah efendi!” demiş.
Cimri:
“Amanın bana! Yandım ölüyorum. Senin postekede bit türemiş. Vücuduma hücum ettiler. Sabaha kadar, yandım yakındım!” diye ağlamaya başlamış.
Komşu, hemen ocaktan bir çıra ateşi kapmış ve keçi postekesini zenginin sırtından sıyırıp aldığı gibi tüylerini yakmaya, yanan tüylerden çıkan dumanı da, zenginin orasına burasına tutup, bitleri savuşturmaya başlamış.
Postekenin tüylerinin yandığını gören cimri ise: “Vay efendim vay!” diye bağırmış. “Sen ne yapıyorsun Allah aşkına! O postekeyi bana vermedin miydi? Ben onun tüylerinden ip örecektim. Neden yaktın ziyan ettin!”
Komşu, çırayı bir kenara, postekeyi bir kenara atıp: “Bak şimdi doğru söz söyledin” demiş. “Bu postekenin kılları yanacağına, senin canın çıksın daha iyi!” Zengin, yerdeki postekenin ateşini söndürmeye çalışırken, öfkeden yüzü kızaran komşusu:
“Cimri canından geçer, malından geçmez” diye homurdanarak evine gitmiş.
O cimri adam ise, bir yandan kaşınıp duruyormuş, bir yandan da, söndürdüğü postekenin tüylerini düzelterek evinin yolunu tutmuş.
*********
Bu deyim, cimrilik hastalığına yakalanan birinin, malı uğruna ölümü bile göze alabilecek kadar ahmaklaşacağını anlatmak için kullanılır.