Her şey Aslına Çeker Deyiminin Anlamı, Hikayesi, Öyküsü, Açıklaması Kısaca
Her şey Aslına Çeker Deyiminin Anlamı, Hikayesi, Öyküsü, Açıklaması Kısaca
“Kim beni Hızır ile görüştürür ise, ona aklını yerinden oynatacak kadar ikramda bulanacağım!”
Sultanın habercileri, bu haberi ülkenin dört bir yanına ulaştırmışlar.
Ülkenin köylerinden birinde yaşayan bir fukara adamcağız:
Hiç değilse ailem bundan sonra rahat eder!” demiş ve bir plân yapmış.
Hanımına:
“Ben sultanın sarayına gideceğim. Kendisine kırk gün içinde evime yiyecek, giyecek ve daha türlü türlü ikramlar göndermesi halinde, kendisini Hızır ile görüştüreceğimi söyleyeceğim” demiş. “Kırkıncı gün, iş açığa çıkar. Mutlak benim kellemi uçururlar. Ama eve gelenlerle siz ömür boyu açlık çekmeden yaşar gidersiniz..”
Hanımcığı:
“Aman beyim, belki karnımız doymuyor ama sen başımızdasın ya, bu da yeter. Yapma eyleme! Gözünü seveyim, bizi reissiz koma!’ dediyse de, adamın fikri değişmemiş.”
“Yavrularım aç kalacaklarına, babasız kalsınlar” diyerek, ağlaşa ağlaşa, evinden çıkmış gitmiş.
Uzun bir yolculuktan sonra, sarayın taş avlusundan içeriye giren adamı, muhafızlar kaptıkları gibi, sultanın huzuruna çıkarmışlar.
Sultan:
“Nasıl olacak bu iş?” diye sormuş.
Adamcağız:
“Siz evime kırk gün boyunca hediyeler gönderin. Ben kırkıncı gün, burada Hızır ile buluşacağım!” demiş.
Günler bir bir geçivermiş. Sultanın adamları her gün tıka basa, tepeleme doldurdukları bir öküz arabasını
adamın evine götürmüşler.
Bir gün, buğday, arpa mısır.. Bir başka gün, pamuklu kumaşlar, kadifeler atlaslar.. Bir sonraki gün, tavuklar hindiler.. Sonraki günlerde de, işte bunlara benzer kıymetli şeyler, arabaya yüklenir ve fukara adamcağızın evine boca edilirmiş.
Derken, kırkıncı günün arabası da yola çıktıktan sonra, Sultan adamı huzuruna çağırıp sormuş:
“Hani ya! Hızır nerede? Benden istediğin süre doldu. Ama yanında Hızır’ı göremiyorum!”
Adamcağız, bu işin yalanı düzeni artık sökmez diyerek, olan biteni bir bir anlatmış.
Sultan öyle bir hiddete gelmiş ki, sarayın duvarları onun narasıyla çınlamış.
“Tez vezirlerimi çağırın!” emretmiş.
“Cellat da burada hazır olsun!”
Vezirler ve cellat gelmişler. Adamcağız ise, korku ile titriyormuş. Salonda sultanın sesi bir kez daha kükremiş:
“Söyleyin bana! Bu densize nasıl bir ceza vereyim?” Vezirler, başlamışlar- düşünmeye. Onlar düşünüp dururlarken içeriye nur yüzlü bir ihtiyar girmiş.
Birinci vezir:
“Sultanım bu yalancıyı, parça parça kestirelim son da her bir parçasını çengellere asalım” demiş.
O nur yüzlü ihtiyar:
“Herşey aslına çeker!” demiş.
İkinci vezir ise:
“Sultanım, bu sahtekârın derisini yüzdürelim, içini de saman dolduralım” demiş.
O nur yüzlü ihtiyar:
“Herşey aslına çeker!” demiş tekrar.
Üçüncü ve son vezir ise:
“Efendi hazretleri, bu adamcağız, böyle bir işe fukaralıktan kalkışmıştır. Çok zorda olmasaydı, sizi kandırmak gibi bir ahmaklığa hiç cesaret edebilir miydi? Öyle ise, onu affediniz, çünkü affetmek sultanların şanındandır” demiş.
O nur yüzlü ihtiyar, üçüncü vezirin sözlerinden hemen sonra yine aynı sözleri söylemiş:
“Herşey aslına çeker!”
Sultan, daha önce hiç görmediği bu ihtiyarın, her vezirden sonra “Herşey aslına çeker!” demesine karşılık:
“Sen de kimsin hemşerim?” diye sormuş. “Neden “Herşey aslına çeker! Herşey aslına çeker!” deyip durmaktasın?”
“Bana bak sultan!” demiş ihtiyar. “Bu ilk vezirinin babası kasap idi. Oğlu vezir oldu ama, bu fukara adama verdiği ceza kasaplık bir ceza idi.
İkinci vezirinin babası ise, yorgancıydı. Onun verdiği ceza ise, yorgancılara uygun bir ceza idi.
Üçüncü vezirin babası ise, adil bir vezirdi. Oğlu da babasına yakışan bir fikir söyledi. İşte o yüzden ‘Herşey aslına çeker!’ dedim.
Hızır’ı görmek istiyorsan, yüzümü iyi bak. Ben şu garibanı utandırmamak için, Allah’ın izni ile buraya geldim. Şimdi de gidiyorum..”
Bu sözlerden sonra, herkesin şaşkın bakışları arasında ihtiyar gözden kaybolmuş. Sultan, sonunda Hızır’ı gördüğü için adamı affetmiş.
*********
Bu deyim, “bir şey, olduğu şeyden başkası değildir. Öyle görünmeye de çalışsa, eninde sonunda aslına döner” anlamında kullanılır.