Kemalzade Ali Ekrem Hayatı Edebi Kişiliği
Kemalzade Ali Ekrem Hayatı
Kemalzade Ali Ekrem Edebi Kişiliği
Namık Kemal’in oğlu olan Ali Ekrem, İstanbul’da doğar. Eğitim hayatı Namık Kemal’in önce Rodos’a sonra Sakız’a sürgün edilmesi üzerine yarıda kalır ve özel hocalardan ders alarak Arap ve Fars edebiyatını öğrenir bir yandan da Fransızcasını ilerletir.
Abdülhamid Ali Ekrem’i ‘rütbe-i sani’ile memur olarak tayin eder. On sekiz yıl bu görevde kalan sanatçı, 1906 yılında Kudüs mutasarrıflığına tayin olur. İki yıl da bu görevde kaldıktan sonra Meşrutiyet’in ilanı ile Beyrut valiliğine tayin edilir fakat bu görevden hemen istifa eder.
Sanatçının ilk şiir denemeleri Mirsad (1307) ve Resimli Gazete’de (1307) çıkar. Ali Ekrem Mabeyn’de çalıştığı için önce İlham daha sonra da A. Nadir imzasınır kullanır. Yazı hayatına Maârif (1307- 1312), Malumat ( 1309- 1311) ve Servet-i Fünûn’da devam eder.
Ali Ekrem, Servet-i Fünun’da yazı yazmasına rağmen Servet-i Fünûncuların edebi anlayışına tam olarak katılmaz ve onlar hakkında ağır eleştiriler içeren onların eksikliklerini dile getiren ‘Şiirimiz’ makalesini yazar fakat Tevfik Fikret’in bu makalenin içeriğinde bazı değişiklikler yaparak yayımlaması üzerine Servet-i Fünûn’dan ayrılır. Sanatçı, Servet-i Fünûn’a muhalif gazete olan Musavver Malumat’a geçer ve yazısını orada yayımlatır. (1900)
Ali Ekrem, Meşrutiyet’in ilan edilmesi ile birlikte birçok kişi gibi pek çok eser vermiş özellikle şiir, dil ve edebiyat yazıları monografi, tiyatro alanında çalışmıştır. Meşrutiyet’ten sonra Abdülhamid aleyhine yazılar yazan kişiler arasında yerini almış ve ‘Kırmızı Fesler’(1908) adlı Abdülhamid’in jurnalciliğini hicveder tarzda yazılmış bir manzume yayımlamıştır.
Servet-i Fünûn döneminde şiir yazanlar arasında adını duyuran Ali Ekrem, 1888- 1908 yılları arasında yazdığı şiirleri, ‘Zilâl-ı İlhâm’ adı altında 1911 yılında İstanbul’da yayımlamıştır. Sanatçının tiyatro alanında yayımlayabildiği tek eseri ‘Baria’ dır. (1908)
Ali Ekrem, hatıralarında Baria’dan bahsetmez. Bu, eseri unutmayı tercih ettiğini göstermektedir. Hakkı Süha Gezgin, bu eser hakkında şu değerlendirmede bulunmaktadır:
“Belki babasının dramatik varlığına hürmeten o da tiyatro vadisini yokladı. Fakat Baria’sı üzerinde durulmaya değmez. Eserde sık sık rastlanan “Elinde şişe şaştım bu işe ! sözleri biraz da Vatan Yahut Silistre’deki Abdullah Çavuş’un diline doladığı -Kıyamet mi kopar! pelesengini hatırlatır.”