Kırk Yıllık Kani Olur Mu Yani Deyiminin Anlamı ve Hikayesi
Kırk Yıllık Kani Olur Mu Yani Deyiminin Hikayesi ve Anlamı Kısaca
Zamanın birinde Kâni adında bir adam yaşamış. Bu gariban, bir Rum kızına aşık olmuş. Öyle ki, ne başında akıl, ne elinde iş kalmış. Bir divane, bir mecnun olup çıkmış. Bir gün Rum dilberin yoluna çıkıp “evlen benimle” deyivermiş.
Rum kızı pek bi açıkgözmüş:
“Benim bir Müslüman ile evlenmem mümkün değil. Babam, kardeşlerim öldürürler beni. Ama çok istiyorsan gel sen Hristiyan ol, ondan sonra evlenelim. Nasıl olsa senin korkacak kimin kimsen yok!” demiş. Kâni düşünmüş taşınmış bakmış ki, başka bir hâl çaresi yok; kabûl etmiş kızın teklifini.
Kızın akrabaları Kâni’yi tuttukları gibi, kiliseye götürmüşler. Beyaz bir çarşafın içine koyup, uçlarından tutarak sallamaya başlamışlar. Bir yandan da şöyle bağırıyorlarmış.
“Eski Kâni, oldu Yani! Eski Kâni, oldu Yani! Eski Kâni, oldu Yani!…”
Böyle böyle kırk kere sallamışlar sonra da indirip: “Tamamdir vre! Sen artik Yani oldun. Vaftiz tamamdır !” demişler.
Bu tuhaf iş, Kâni’nin çok zoruna gitmiş. Bir anda Rum dilbere duyduğu aşkı, sevdayı unutuvermiş. Kendisini çarşafa dolayıp sallayan papazlara ve kızın ağabeylerine hışımla dönüp:
“Haydin be! Haydin işinize! Kırk yıllık Kâni hiç olur mu Yani?!’’ demiş ve bu sevdadan vazgeçmiş.
- ••
Bu deyim, uzun süredir devam eden bir şeyin, bir insanın huyunun öyle bir anda ansızın değişmesinin mümkün olmadığını anlatmak için kullanılır.